Ankara'nın yeni kabadayıları

TRT 1 ekranlarında yeni bir dizi başlıyor. Üç gencin delikanlılıktan kabadayılığa uzanan çarpıcı serüvenini konu alan “Mor Menekşeler”in oyuncuları dizi hakkında konuştu.

Ankara'nın yeni kabadayıları
Ankara'nın yeni kabadayıları
GİRİŞ 27.09.2011 14:58 GÜNCELLEME 27.09.2011 14:58

Öncelikle yeni diziniz hayırlı olsun diyelim. Rollerinizden kısaca bahseder misiniz?

Sarp Levendoğlu: Ben, Kabadayı Akif’i oynuyorum. Üç genç arasında en kabadayı olan karakter. Dediğim dedik ve gözü kara biri. İntikam alacaksa, “En çok nasıl acı veririm” diye düşünüyor. O yüzden biraz da gaddar diyebilirim.

Umut Kurt: Benim canlandırdığım karakter, Hayali Ömer. Askere gidene kadar Karagözcü Arif Usta’nın yanında Karagözcülük yapıyor. Mahallenin kızı Cevriye’yi de kendine öyle aşık ediyor. Askerden dönünce televizyon ve sinema yaygınlaştığı için işini yapamıyor ve artık para kazanamaz hale geliyor. Hem evlenmek hem de annesine bakmak istediği için kendini bir anda kabadayıların içinde buluyor. Ömer, diğerlerinden daha zeki. Silah, bıçak ve tespih kullanmıyor. Kendine de ‘kabadayı’ dedirtmiyor. Hatta sporla uğraşıyor.

Ömür Arpacı: Ben de Sarı Fikret’i canlandırıyorum. Fikret aslında kahveci. Ama o da birlikte büyüdüğü arkadaşlarına uyarak kabadayı oluyor.

Umut Kurt: Hayali Ömer, Sarı Fikret ve Kabadayı Akif, babalarını aynı kazada kaybediyor. Bütün mahalle onları kendi evlatları gibi seviyor ve kolluyor.

Sarp Levendoğlu: Bu dizide kadınlara pek yer yok. Bu bir erkek hikâyesi...

* ‘Kabadayılık’ ve ‘mafya’ birbirine karıştırılan kavramlar. Sizce ikisi arasındaki en önemli fark ne?

Sarp Levendoğlu: Kabadayılık, bilek gücüne dayanıyor. Mafyalık ise organize ve yeraltı dünyasını da içine alıyor. Mafya kalleşçe, kabadayılık delikanlıca bir durum.

Umut Kurt: Kabadayılığın tanımında gerçekten kötü bir şey yok. Benim amcam da zamanında Ankara’da bir kabadayı olarak yaşamış. Adı Kürt Bayram. Onun da çok olaylı bir hayatı olmuş ama hiçbir zaman organize bir işin içine girdiğini, çete kurduğunu, birini vurup yaraladığını bilmem. Amcamın Uğur Dündar’ın programına çıkmışlığı da vardır bu arada! (Gülüyor) Emniyet, 1950’lerde büyük bir çaresizlik yaşıyor. Çok partili sistemden yeni düzene geçmiş bir ülkenin emniyetinin kontrolü sağlaması pek mümkün değil. Bu boşluğu değerlendirenler de mahallede güç sahibi olduklarında, karşılarına kabadayılar çıkıyor. Bizim hikâyemiz de biraz böyle...

TESPİH HASTALIK GİBİ BİR ŞEY

* Siz iyi kalpli kabadayılar mısınız?

Umut Kurt: Evet ama başlangıçta öyleyiz. Her kabadayı gibi.

Ömür Arpacı: Karakterlerin iyiliği ve kötülüğü tartışılır aslında. Çünkü kendi adaletleri var.

Sarp Levendoğlu: Evet, karakterlerin hepsi, herkes kadar iyi herkes kadar kötü. Hepsinin kendi adaletleri var. O dönemde yaşanan haksızlıklara eleştirel gözle baktıran bir dizi bizimki. “Bu iyi kız, o da yakışıklı çocuk. Bunlar şimdi evlenecekler” dizisi değil. Bir de anlattığımız dönem öyle bir dönem ki, normalde selam verilmeyen biri bir adam öldürdüğünde, insanlar karşılarında “Abi nasılsın?” diyerek önünü iliklemeye başlıyor. Şimdiki gözle baktığımızda çok saçma gelen durumların o dönemde yaşandığını anlatıyoruz.

* Tespihleriniz çekim aralarında bile elinizden düşmüyor. Normalde de tespih kullanır mısınız?

Sarp Levendoğlu: Tespih, hastalık gibi bir şey. Ben şimdiye kadar hiç elime almamıştım ama şimdi rol gereği tespih çekiyorum. Bir de elinizde ne kadar durursa, onunla ne kadar bütünleşirseniz, sahne o kadar etkileyici olur. O yüzden sürekli elimizde.

* Rol gereği kabadayı ağzıyla da konuşmaya başladınız. Bu durum günlük hayatınıza yansıdı mı?

Umut Kurt: Hepimiz ‘r’leri ister istemez biraz bastırarak konuşmaya başladık.

Sarp Levendoğlu: Evet, konuşmalarımızda ‘r’leri daha çok vurgular olduk.

Dizide hikâye Ankara’da geçiyor ama setiniz Eskişehir’in tarihi Odunpazarı bölgesinde. Buradaki evler ve atmosfer de 1950’li yılları yansıtıyor gibi...

Sarp Levendoğlu: Ben buradayken, karakterimin içinde kaldığımı hissediyorum. İstanbul’a da bu yüzden dönmek istemiyorum. Binalar, evler, insanlar... 1950’lerdeki atmosferi burada yaşayabiliyoruz. Hele kostümlerimizi de giyince, rolümüzün içine daha kolay girebiliyoruz.

Ömür Arpacı: Benim haftada bir kere İstanbul’a gitmem gerekiyor ama buraya dönmek için can atıyorum.

ZAFER ALGÖZ BAŞKAN MENEKŞELER ŞAMPİYON

* Erkek egemen bir setiniz var ve kahkahanız da hiç eksik olmuyor. Bu sizin için avantaj olmalı...

Umut Kurt: Ben kendimi ortaokulda gibi hissediyorum! Hani ortaokulda da 8-10 arkadaş vardır, birbirlerinden hiç ayrılmazlar, tuvalete bile beraber giderler. Bizim de aynen öyle bir durumumuz var.

Ömür Arpacı: Dediğiniz gibi setimizde kahkaha eksik olmuyor. En çok da Zafer Abi (Algöz) ile eğleniyoruz. Çekimini bitirip İstanbul’a döndüğünde onu çok arıyoruz.

* Setin yıldızı Zafer Algöz mü?

Ömür Arpacı: Zafer ve Güven Abi (Kıraç). İkisiyle gerçekten çok eğleniyoruz. Setin dışında da birlikte çok iyi vakit geçiriyoruz.

Sarp Levendoğlu: “Zafer Algöz başkan, Mor Menekşeler şampiyon” diye bir sloganımız var bizim. (Gülüyor) İkisi de hem çok değerli oyuncular hem de çok esprili ve komik insanlar.

* Böyle tecrübeli oyuncularla çalışmanın avantajlarını yaşıyor musunuz?

Sarp Levendoğlu: Tabii ki. İkisinin de hayran olduğum özelliği, hâlâ ezber yaparken “Nasıl olmuş?” diye sormaları. Hâlâ aynı heyecanla işlerini yapıyor olmaları çok önemli. Biz de onlardan feyzalıyoruz, “Onlar böyleyse biz de daha iyisini yapmalıyız” diyerek çalışıyoruz. Onların tecrübelerini bizimle paylaşması, “Bunu böyle oynasan daha mı iyi olur acaba?” demesi de çok hoşumuza gidiyor.

Umut Kurt: Şurada 1,5 aydır çalışıyoruz. Birlikte o kadar güzel vakit geçiriyoruz ki, bir kez bile dışarı çıkmadık.

Ömür Arpacı: Çünkü güzel mekân yok! (Gülüyorlar) Onun için evdeyiz. Ama daha güzel bir ortam bence.

KABADAYILIK BANA İKİ BEDEN KÜÇÜK GELDİ

* Kabadayılığı kendinize yakıştırdınız mı diye sorsam...

Ömür Arpacı: Yani aslında iki beden küçük geldi bana! (Gülüyor) Şaka bir yana, elimden geleni yapmaya çalışıyorum. İleride yanlışımızı doğrumuzu görüp, hatalarımız varsa düzeltmeye çalışacağız.

Sarp Levendoğlu: Ben bu karakteri oynamaktan çok keyif alıyorum. “Evet, şahane oldu” diyemem, buna izleyenler karar verecek ama her gün daha iyiye gideceğimizi düşünüyorum.

İSTANBUL’A DÖNMEK İSTEMİYORUZ

Burada ev tutmuş, birlikte kalıyormuşsunuz. Duyduğuma göre evinizin arka bahçesinde de futbol maçları yapıyormuşsunuz...

Sarp Levendoğlu: Umut’la ben aynı evde kalıyoruz. Ben normalde sokağa çıkmayı çok seven bir adam değilim. Tatile çıkacağım zaman da tatil köyleri yerine doğal yerleri tercih ediyorum. Burada da girişinde domates ve biber topladığımız bir bağı olan, yanından çay akan bir ev bulduk. Şimdi İstanbul’a hiç dönesimiz yok. Bir de benim de köpeğim var, Umut’un da. Onları yakında buraya getireceğiz. Bulduğumuz ev onlar için de çok uygun.

Umut Kurt: Evin arka bahçesi epey büyük. Hepimiz de futbola meraklıyız, arada maçlar yapıyoruz.

Ömür Arpacı: Benim evimin de büyük bir bahçesi var ama yalnız yaşıyorum.

HÜRRİYET

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Son dakika: MEB 81 il valiliğine yazı gönderdi! 1 Nisan'da okullar tatil olacak mı?
Türk savunma sanayiinin ihracat başarısı Çin'in gündeminde