İğne vurulmak - kan aldırmak orucu bozar mı? Diyanet'ten kritik açıklama...

Ramazan ayının gelmesi ile birlikte iğne vurulmak veya kan aldırmak orucu bozar mı sorusu merak edilir oldu. Sağlık problemleri veya zaman zaman hasta olunduğu için oruç tutan vatandaşlar tarafından en çok merak edilen sorular arasında yer almaktadır. Peki iğne yaptırmak veya kan aldırmak orucu bozar mı? İşte detaylar...

İğne vurulmak - kan aldırmak orucu bozar mı? Diyanet'ten kritik açıklama...
İğne vurulmak - kan aldırmak orucu bozar mı? Diyanet'ten kritik açıklama...
GİRİŞ 11.06.2018 10:01 GÜNCELLEME 11.06.2018 10:02
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

11 ayın sultanı Ramazan geldi çattı. Ramazan ayının gelmesi ile birlikte oruç tutan vatandaşlar tarafından en çok merak edilen konular arasında yer alan, yaptırmak veya kan aldırmak orucu bozar mı sorusu yer almaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre iğne yaptırmak veya kan aldırmak orucu bozar mı?

İĞNE VURULMAK VEYA KAN ALDIRMAK ORUCU BOZAR MI?

İğne yaptırmak veya kan aldırmak orucu bozar mı sorusuna Diyanet'in hazırladığı Oruç İlmihali'nde  "İğnenin orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrıyı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artrmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yaplmaktadr. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Ancak gıda ve/veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar. Hastaya serum veya kan verilmesi de, aynı hükme tabidir" şeklinde cevap veriliyor.

ORUCUN MAHİYETİ NEDİR?

Oruç Farsça'daki rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Arapça'sı savmve sıyâmdır. Savm kelimesi Arapça'da "bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek" anlamında kullanılır.

Fıkıh terimi olarak ise, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç uğruna ve bilinçli olarak, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak demektir.İmsak, Arapça'da, "kendini tutmak, engellemek" anlamına gelir. Orucun temel unsuru da (rükün) bu anlamdır. İmsak vakti tabiri, dilimizde, oruç yasaklarından (yeme içme ve cinsel ilişki) uzak durma vaktinin başlangıcı anlamında kullanılır. İmsak vakti, tan yerinin ağarması (fecr-i sâdık; bk. Namaz Vakitleri bölümü) vakti olup, bu andan itibaren yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının vakti girmiş olur; bu vakit aynı zamanda sahurun sona erip orucun başlaması vaktidir.

İftar vakti ise, oruç yasaklarının sona erdiği vakit anlamında olup, güne- şin batma vaktidir. Bu vakitle birlikte akşam namazının vakti de girmiş olur.Gündüz ve gecenin teşekkül etmediği bölgelerde oruç süresi, buralara en yakın normal bölgelere göre belirlenir.

İmsakin, ikinci fecirle başlayacağı konusunda fakihler arasında görüş birliği olmakla birlikte, kimi fakihler bu hususta, daha ihtiyatlı olduğu gerekçesiyle fecr-i sâdıkın ilk doğuş anına, kimileri ise oruç tutanlar lehine olduğu gerekçesiyle ışığın biraz uzayıp dağılmaya başladığı zamana itibar edilmesini önermişlerdir.

Âyette orucun başlangıç ve bitiş vakti, mecazi bir anlatımla şöyle belirtilir: "...Fecrin beyaz ipliği (aydınlığı) siyah ipliğinden (siyahlığından) ayırt edilecek hale gelinceye kadar yiyip içiniz; sonra, akşama kadar orucu tamamlayın..." (el-Bakara 2/187).

İmsak vaktinden iftar vaktine kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmanın bir amacı olmalı ve bu iş bilinçli olarak yapılmalıdır. Bu amaç ve bilinç, orucun Allah rızâsı için tutuluyor olmasıdır ki kısaca "niyet" tabiri ile anlatılır. Bu amaç ve bilinç olmadığı zaman, meselâ imkân bulamadığı için veya perhiz, rejim, zindelik gibi başka amaçlar için bu üç şeyden (yeme, içme, cinsel ilişki) uzak durmak oruç olarak değer kazanmaz.

Oruç, Peygamberimiz’in hicretinden bir buçuk sene sonra şâban ayının onuncu günü farz kılınmış olup, İslâm'ın beş şartından biridir. Peygamberimiz bu hususu "İslâm beş şey üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka Tanrı olmadığına ve Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna tanıklık etmek; namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve gücü yetenler için Beytullah'ı ziyaret etmektir (hac)" diyerek bildirmiştir (Buhârî, “Îmân”, 34, 40; “İlim”, 25; Müslim, “Îmân”, 8).

Orucun farz kılındığını bildiren âyetler de şunlardır:

"Ey iman edenler! Sizden öncekilere olduğu gibi, size de oruç tutma yükümlülüğü getirilmiştir; bu sayede kendinizi koruyacaksınız. Oruç sayılı günlerdedir. İçinizden hasta veya yolculukta olanlar başka günlerde tutabilirler; hasta veya yolcu olmadığı halde oruç tutmakta zorlananlar ise bir fakir doyumluğu fidye vermelidir. Daha fazlasını veren, kendine daha fazla iyilik etmiş olur; fakat yine de, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır" (el-Bakara 2/183-184).

Oruç tutmak, diğer ibadetlere nazaran biraz daha sıkıntılı olduğu için Allah, orucun farz kılındığını bildirirken, psikolojik rahatlatma sağlayacak ve emre muhatap olan müslümanların yüksünmesini engelleyecek bir üslûp kullanarak, oruç tutmanın önceki ümmetlere de farz kılındığını belirtmesi yanında, ayrıca orucu daha sıkıntılı hale getirmesi muhtemel iki durumu (hastalık ve yolculuk) oruç emrinin hemen peşinden geçerli mazeret olarak zikretmiştir. Bu üslûp, meselâ öteki ümmetlerde de bulunduğu anlaşılan namaz için kullanılmamıştır.

YORUMLAR 2
  • Dilek 5 yıl önce Şikayet Et
    Diyanetimize Allah cc temiz alimler göndersin. Allah korkusundan titreyen alimler hemde.
    Cevapla
  • Güney 5 yıl önce Şikayet Et
    Ben çocukken de sorulan sorular aynıydı halen değişmedi. ramazandan ramazana yıllardır aynı yerden bir arpa boyu yol alamadık bu konuda.ya çok unutkanız ya da boşboğaz:)
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan çocuklarla bir araya geldi
Başkanlık koltuğunu oturan Nisa'dan 'başıboş köpekleri toplayın' talimatı