O kadar iğrenç ki..

Her söylediklerinden, her açıklamalarından sonra, kendilerine daha büyük bir nefret duyulmasına sebep oluyorlar..

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın son açıklamasına bakar mısınız: 

“Yüksekova’da katliam var. AKP’nin Ankara’da üç imza ile atadığı vali var ya, onun memuru emir vermiş; halkın yüzde yüz oyunu almış vekiller şehre giremez demiş. Hakkari’nin vekilleri Hakkari’ye giremez diyor. Şimdi ben size soruyorum Kürtler özerklik ilan etmesin ne yapsın?”

Şimdi bu adama, “Ahlaksız” desem, “Sahtekar” desem.. Devamını siz getirin..

Bunlarla nitelesem, suç olur mu?

Olmaz..

Niye?

Çünkü bu ikiyüzlü adama ne deseniz, hepsini haketmiştir..

Lafa bakın: “Özerklik ilan etmesin de ne yapsın?..”

Ben söyleyeyim bu eş başkana..

Sözüm Kürtlere değil..

Bu eş başkana ve eş başkanın sırtını dayadığı PKK’lılara..

“Özerklik ilan etmeyin.. Adam olun.. Dürüst olun.. Ahlaklı olun.. Daha dün gözyaşları ile yalvardığınız devlete, kurşun sıkmayın..”

Neyi kastediyorum?

Hemen hemen bir yıl oldu..

DAEŞ, Kobane’nin etrafını çevirdi..

PKK’sı, PYD’si bilmemnesi..

Kobane’yi savunmakta aciz kaldı..

O günlerde, bu eş başkan bozuntusu ve arkadaşları, hükümete nasıl saldırıyorlardı: “Sizde hiç vicdan yok mu? Sizde hiç insanlık yok mu? Göz göre göre, Kobane’de insanlar öldürülüyor. Siz yardım etmiyorsunuz!”

Kobane dedikleri, Türkiye’nin dışında.. 

Suriye’nin içinde bir toprak parçası..

Yardım etmemiz için..

El uzatmamız için..

Askeri anlamda bir yardımda bulunmamız için..

Hiçbir hukuki zorunluluk yok..

Hatta böyle bir askeri yardım, Türkiye’nin de başını belki derde sokabilecek bir sınır ihlali olarak görülebilirdi!

Buna rağmen, Türkiye’nin üzerine düşen insani yardım Kobane’ye yapıldı..

Kobane’nin yaralıları Türkiye’de tedavi edildi..

Yiyecek-giyecek yardımları Kobane’ye ulaştırıldı..

Türkiye üzerine düşeni, yapmaya yaptı da..

Eş başkanın istediğini yapmamıştı..

Askeri müdahalede bulunulmamıştı..

O tarihte, bu eş başkan, çıkıp da şunu demedi: “Kobane’ye askeri müdahalede bulunmuyorsunuz, bu Kürtler özerklik ilan etmesin de ne yapsın?”

Böyle bir şey deseydi..

Ben hemen cevabı verirdim:

“Çok güzel olur eş başkan.. Kobaneliler hemen özerklik ilan etsinler.. Nasıl olsa, bizimle bir ilgisi yok. Suriye’de ister özerklik ilan etsinler.. İsterlerse mandalık ilan etsinler. Bizi hiç ilgilendirmez..”

O tarihte “Bu Kürtler özerklik ilan etmesinler de ne yapsınlar” demeyen,“insanlığı” ve “kardeşliği” ön plana çıkartan, bu eş başkan..

Türkiye’den yardım isteyen..

Adeta yardım dilenen eş başkan..

Şimdi birden bire, kendisinde tepeden konuşma cesareti bulmuş

“Tabii özerklik ilan edecekler” diyor..

DAEŞ’e güç yetiremiyorken “yardım” dilenenler..

Türkiye’den, Türk hükümetinden el uzatmasını isteyenler..

Şimdi adam olmuşlar..

Kobane’de de değil..

Türkiye’de.. Şu ilçede, bu beldede özerklik ilan ediyorlarmış...

Edin bakalım..

O ilan ettiğiniz şeyin kaç kuruşluk değeri var, görelim..

Sizin ihanetinizi tescillemesi dışında, ne değeri var, görelim....

•

Onlar özerklik ilan ediyorlar.

Ertesi günü, özerklik ilan eden belediye başkanı, alınıp cezaevine konuluyor.

Onlar bir başka belediye başkanına özerklik ilan ettiriyorlar.

Onu da devlet alıp, cezaevine tıkıyor..

Sonuç?

Sözde özerklik tiyatrosu oynayan tüm figüranlar, anında derdest edilip cezaevine bırakılıyor..

Eeee..

Nasıl özerklik bu?

Bunun adı, sizin lügatınızda özerklik mi?

Tiyatro mu?

•

“Kürtler özerklik ilan etmesin de ne yapsın” diyen eş başkan, gerekçe olarak da, “Hakkari’de katliam olması”nı gerekçe gösteriyordu..

Katliam dediği, üç kişi ölmüş.

Her birey değerlidir.. Ama katiller de bize insan istismarı yapmasın..

Bakın..

“Üç kişinin ölümü” için “özerklik” ilan etmeye kalkışan eş başkan..

Şirinlik yapmaya çalıştığı o Avusturya’da, aynı gün, bir kamyonda ölen 50 mülteci için sadece “Başsağlığı diliyorum” demekle yetiniyor!

“Bu mülteciler şimdi özerklik ilan etmesinler de ne yapsınlar” demiyor..

Diyemez.

Adamı sopa ile kovalarlar sonra..

Kobane’den kovaladıkları gibi..

Yazının tamamı için tıklayınız