2013’teki FETÖ taktiğinin aynısı!

  • GİRİŞ28.09.2019 12:18
  • GÜNCELLEME28.09.2019 12:18

Neydi 2013’teki FETÖ taktiği?

Olmamış şeyleri olmuş gibi gösterip, ardından da kamuoyu tepkisi ile meşru hükümeti devirmek..

Bugün tekrar edileni, tek başına buna belki cesaret edemez ama..

 Bir idi.. İki idi.. Üç idi derken..

Benzer söylemler tekrar tekrar değişik kurumlarla ilgili olarak gündeme getirildiğinde..

17-25 Aralık’taki darbe girişiminin bir benzerinin yapılmak istendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz..

2013’teki FETÖ taktiği ile oluşturulan algı ne idi?

Bugün hangi olay ile benzeri yapılıyor?

2013’teki FETÖ operasyonunda, İstanbul Etiler’deki Polis Okulu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından, AK Parti’ye yakın Suudi Arabistanlı bir işadamına peşkeş çekildiği öne sürülmüştü..

Çok değerli bir alanda olan polis okulunun, AVM yapılmak üzere işadamına usûlsüz şekilde pazarlandığı, milyarlarca dolara varan rantın bir yandan Suudi işadamına aktarıldığı, bir yandan da o işadamı üzerinden, AK Partililere verildiği iddia edildi..

Çok fazla derinlemesine olayı hatırlatmama gerek yok..

O arsanın mülkiyetinin hiçbir şekilde el değiştirmediğini, bir yıl öncesine kadar Büyükşehir Belediyesi’nde olduğunu, bugünlerde ise Büyükşehir’in iştiraki olan KİPTAŞ kontrolünde inşaat faaliyetine başlandığını ve tek kuruş kimseye rant aktarılmadığını belirteyim, gerisini siz takdir edin..

Hırsızlıkmış..

Yolsuzlukmuş..

Rant aktarımı imiş..

Müteahhitlere arsa peşkeşi imiş..

Hepsi palavra..

Hepsi iftira çıktı..

Ama 17 Aralık darbe girişimine imza atan polis müdürlerini dinlemiş olsa idik.

Etiler Polis Okulu, belediyenin malvarlığından çıkmış, geri dönülmez devirler yapılmış, rant çoktan birilerinin cebine konulmuştu bile..

Yalan çıktı mı?

Çıktı..

Bugün hiç kimse, “17-25 Aralık’ta iddialar ne idi” diye sorguluyor mu? 

Hayır..

Akılda kalan ne?

AK Parti içinde birileri aslında yolsuzluk yapmıştı.. Ama AK Parti bu operasyonları tersine çevirdi.. Üstünü örttü..

Akılda kalan bu suçlama doğru mu?

A’sından Z’sine yalan..

İftira..

Gelelim bugüne.

Gelelim, 2013’te FETÖ’nün oluşturmak istediği algının, 2019’daki versiyonuna..

Yine yolsuzluk yapıldığı yönünde iddialar..

Yine kamu kurumları aracılığı ile yapılmış suçlamalar.

O gün Emniyet Müdürlüğü’ndeki polisler suçlamayı yapıyorlardı.

Bugün de Sayıştay’daki memurlar aynı operasyonu yapıyorlar..

Onlar raporu hazırlıyor..

Sözcü, Cumhuriyet, Birgün ve diğer muhalif medya da, pazarlamayı yapıyor..

Aynen “Etiler Polis Okulu satıldı” yalanları gibi..

Şimdi de TMSF’nin AK Partili bir şirkete rant oluşturduğu iddia ediliyor..

İhalesiz arsa verilmiş..

İnşaat yapacak şirketin hakkı bir iken, üç verilmiş..

Şirketin yatırması gereken ruhsat harcı bile, TMSF tarafından yatırılmış..

Ohooooo..

“Bu ne dünya kardeşim” diye, insanı isyan ettirecek bir algıyı oluşturup, yenilmesi için halka servis etmişler..

“TMSF’den Bilal’in arkadaşı için ‘muazzam’ zarar” diye manşet atan mı dersiniz..

1980 öncesinde Komünistlerle silahlı mücadeleye girişen Yeniçağ’cıların.

Şimdi komünistlerle kol kola girip, “Bilal Erdoğan’ın okul arkadaşına ihalesiz arsa!” diye attığı manşet mi dersiniz..

“Yandaşların iş ortaklığı” mı dersiniz..

“Kıyak için zararına verilmiş” palavraları mı dersiniz..

Daha ne yalanlar, ne iftiralar..

Etiler Polis Okulu için yaptığımı yapayım mı?

“Şu olmuş, bu olmuş”u uzun uzun anlatmadan..

“Birgün şunu yazmış ama aslı şöyle imiş” demeye gerek kalmadan..

“Yeniçağ şöyle bir iddiada bulunmuş ama, doğrusu aslında şöyle” şeklinde olayı uzatmadan.. 

Bodoslamadan bu iddiaların kaynağı olan Sayıştay denetçisine sorayım mı?..

FETÖ’nün 2013’te emniyet eliyle yaptığını, 2019’da yapmaya çalışan Sayıştay denetçisine (adını sanını bilmiyorum, kim ise, o) sorayım mı:

“O bahsettiğiniz taşınmaz, bugün kimin mülkiyetinde?”

Evet açık açık soruyorum, “Devlet şu kadar zarar etti, bu kadar zarar etti” diye raporlar hazırlayanlara..

Solcusundan ırkçısına kadar, birbirine zıt yayın organlarına “bayramlık malzeme” satışı yapan Sayıştay denetçisine sorayım: “Kıyak yapılan şirketin, şu anki resmi kayıtlara göre, düne kıyasla bugün malvarlığı daha mı fazla, daha mı az?”

Aynı soruda, kıyak yapıldığı ileri sürülen şirketin yerine, TMSF’yi koyup sorayım: “Düne göre bugün; TMSF’nin, kıyak denilen o ihalesiz yapılmış sözleşmedeki taşınmaz ekseninde, malvarlığı daha fazla bir miktara mı çıkmış, yoksa malvarlığı daha da mı azalmış?”

Muhataplarım sorularımı anladı..

Ama konuyu diğer medya organlarından okumayanlar için hatırlatayım..

TMSF, malvarlığına el konulan işadamlarından birisine ait arsaları satışa çıkartmış..

Açık artırmada kimse ihaleye girmemiş..

Arsalara müşteri çıkmayınca, TMSF kendisi almış..

Sonra da..

İhalede müşteri çıkmadığı için, ihalesiz olarak, ama piyasa koşullarına harfiyen uyarak, bir şirket ile hasılat paylaşımlı anlaşma yapmış.

Ama.. Taşınmazın mülkiyeti, TMSF’den kısmen de olsa çıkmamış..

Şirket inşaatı % 10 seviyesine getirmiş..

Ama bitirememiş..

TMSF de, sözleşmeyi feshetmiş..

Şimdi o arsa TMSF’de olduğu gibi..

Bir de fazladan, projesi çizilmiş, harcın bir kısmı başkası tarafından yatırılmış, % 10 inşaat seviyesine getirilmiş bir yapının sahibi olmuş..

Müteahhit şirket ise..

Tek kuruşluk bir taşınmaz veya başka bir kazancı olmaksızın.. Bir de fazladan, harçlar ödemiş, inşaatın %10’una gelecek şekilde masraflar yapmış..

Haa, o şirket de, şimdi TMSF’den bazı taleplerde bulunabilir..

Ama eli güçlü olan kim?

TMSF..

Taşınmaz hâlâ elinde olan kim?

TMSF..

Cebinden yaptığı harcamaları ancak talep ederek almak zorunda olan kim?

Müteahhit şirket..

Affedersiniz, siz buna “Yolsuzluk” mu diyorsunuz?

Siz buna, “Rant aktarımı” mı diyorsunuz?

Siz buna, “Kıyak” mı diyorsunuz?

Siz ne derseniz deyin. Ben buna, “FETÖ’nün 2013 darbesinin, 2019 versiyonu” diyorum..

YENİ AKİT GAZETESİ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat