Kardeşliğe davetin fitili ateşlenmiştir

  • GİRİŞ16.09.2019 10:48
  • GÜNCELLEME16.09.2019 10:48

Özelde Türkiye’de, genelde tüm dünyada terörün elbette siyasal ve sosyolojik bir derinliği vardır. Yani terörün yaslandığı bir düşünce, bir devlet ve mutlaka bir dünya görüşü var. Terörün aktörleri, sadece dağdaki ve şimdilerde şehirlere inen silahlı gerilla grupları değildir. Ancak terörü tanımlarken, yaslandığı değerleri, nerelerden beslendiğini ve şartlara göre değişkenlik arz eden sosyolojik boyutunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Hey şeyden önce terör, yerel bir örgüt değil, kökleri uluslararası küresel güçlere dayanan bir yapılanmadır.

Türkiye, 15 Temmuz darbe girişimiyle Fetö’nün gerçek yüzünü gördü ve hâlâ bu örgütü bitirebilmek için mücadele ediyor. Çünkü Fetö hareketinin de sadece Türkiye boyutu değil çok geniş bir alana yayılmış ulusal boyutu ile birlikte bu örgüte her türlü desteği sağlayan ülkeler boyutu var. ABD ise bu ülkelerin başını çekmektedir. Başlangıçta dini argümanlarla yola çıkan Fetö hareketi, ılımlı İslam’ın projeliğini üstlenmişti. CIA’in eski direktör yardımcısı ve Türkiye masası şefi Graham Fuller, Fetö’nün Gülen’i hakkında ‘Devleti korumak için 1980’de kontrolü askerlerin devralmasını bile destekledi’ dedi. CIA, 1990’ların Orta Asya’daki Sovyet sonrası kaosunda, Gülen’i ve onun ılımlı İslam imajını en geniş yıkım ağlarından birini inşa etmek için kullandı.”

Tabii Türkiye’nin terörle olan mücadelesi 40 yıl öncesine dayanıyor. PKK denen cani örgütün kentleri kasıp kavurması, biraz da eski Türkiye’nin yöneticilerinin terörle gerçek manada mücadele etmemeleri ve ABD’nin boyunduruğu altında olmalarından kaynaklanıyor. Bizde darbe dönemleri de terörün palazlanmasına hizmet etmiştir. Güneydoğumuzu kasıp kavuran PKK terörü ile bugün Suriye’de PYD/YPG ismiyle savaşıyoruz. Fırat’ın Doğusunda da bunlar var. Emin bölge dediğimiz yerleri terörden arındırmadıkça ne kendimiz ve ne de mülteciler için rahat yok. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Irak’ın kuzeyinde terör örgütü PKK’ya yönelik başlatılan ‘Pençe-3 Harekâtı’ devam ediyor. Mehmetçik, 300 kilometrelik hatta 40 kilometreyi bulan “güvenli bölge” oluşturacak. Bu harekat da terörün bitirilmesi ve güvenli bölge çalışmasına hizmet ediyor. 

Türkiye; Matin, Zap ve Avashin-Basyan bölgelerini de kontrol etmek amacıyla bu bölgelerde operasyon başlatabilir. Hepsinin de arkasında ulusal güvenliğimiz ve güvenli bölge gerçeği var. Türkiye’nin toprak genişletme çabası yok. Hem Suriye’de ve hem de Irak’ın kuzeyinde yürütülen operasyonların tek gayesi, ulusal güvenliğimizi tehdit eden terörün belini kırmaktır. Hiç kimse kuşkulanmasın ki Türkiye’nin çok güçlü bir dış politikası ve yürüttüğü mücadele var.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden sonra, ikinci Kuzey Suriye ve üçüncü olarak Kuzey Irak’ta Türkiye’ye bağlı bir yapılanma oluşuyor! Bu yapılanma Allah’ın izniyle bölgeye istikrar ve barış getirecektir. Türkiye’nin geçmişte PKK ile on yılları bulan savaşında başarılı olamamasının nedeni, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi yöneticilerin basiretsizliği ve ülkelerin PKK terör örgütüne sağladıkları her türlü destektir. Ancak PKK da bu ülkede kendi taleplerini hiçbir zaman  savaş yolu ile gerçekleştirememiştir. PKK,  Türkiye’nin komşularındaki sorunlarından yararlanarak kendisine zemin buluyor. Bize göre Kürtler PKK’nın değil ama muhtemel  bir İsrail- Filistin Barış Anlaşması’nın önemli bir unsuru olabilir. 

Savaş, göç ve  mültecilik.. Dünyanın karşı karşıya olduğu acı bir gerçek. İnsanları yurdundan ve yuvasından eden bu savaşın arkasında ABD ve işbirlikçileri var. Kapitalizm ve sömürü, bölgenin enerji kaynaklarıyla birlikte insanların düşüncesini  de sömürüyor. Savaşın, trajedinin ve korkunun göbeğindeki bu insanlar; Suriye’de, Irak, Lübnan, Ürdün ve Türkiye’de kendilerine yeni bir hayat kurmanın peşinden koşuyor.

*******

Ak Parti’nin yürüttüğü  terörle mücadeleyi yanlış bulanlar, geçmişte açılım politikasını da yanlış bulan zihniyettir. Türkiye’nin her köşesinde kimliği, etnik kökeni ne olursa olsun, herkesin özgür, demokratik, müreffeh yaşaması için gayret gösteren iktidar  “milli birlik ve kardeşlik projesi” veya “demokratik açılım” diye adlandırdığı sürecin birilerince baltalanmasıyla yeni bir hamle başlatmıştır. Bu hamlede mazlum, teröre bulaşmamış Kürt halkı ayrıştırılıyor. Devletin şefkat yüzüyle tanışan mazlum halklar, her geçen gün PKK ve teröre hizmet etmekte olan HDP’den hesap sormaya başladı. Diyarbakır’da oğlunun dağdan getirilmesi için nöbet tutan Kürt anaları; teröre lanetin, kardeşliğe davetin fitilini ateşlemişlerdir. Bundan böyle Türkiye’de çatışma ve kaos üreterek savaş çıkarmak isteyen Marksist PKK ve onun siyasal sözcüsü HDP’nin işi zor. Kürtlerin gençlerini kendilerine sermaye etmeyi bugüne kadar başarabilen terör örgütü PKK’nın bundan sonraki süreçte, nasıl bir taktik izleyeceğini, sırtını kimlere dayayacağını göreceğiz. 

Yeniakit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat