Bal tuzağı

Aman melek maskeli şeytanlara dikkat. Onlar “ıslah edicilerdeniz” diyorlar, ama “onlar bozguncuların ta kendileridir.”

  • GİRİŞ19.10.2014 10:57
  • GÜNCELLEME19.10.2014 10:58

İçimizdeki sızmalara dikkat edelim. Din konusunda toplumun neye inanacağını şaşırmasına yönelik bir kampanya var.. İnsanları Sufi, Selefi ve Şii kamplarına bölüp, geniş kitlelerin dine ilgisini zayıflatmaya, insanları din konusunda agnostik hale getirmeye yönelik çabalar sözkonusu. Dini kendi içinde daha da fransiyoner hale getirme çabası devam ediyor. Bunun bir adım ötesi atomizasyon ve bütün bu dini, mezhebi, etnik, ideolojik ve politik grubları birbirine karşı kışkırtarak çatışma ve nötralizm ortamı oluşturmak isteyen çevrelerin oyununa gelmemek gerek.

Çevremiz tuzakla dolu. Birileri her yere bal tuzakları kuruyor. Kimi oltaya dini, kimi ırkı, kimi  ideolojiyi takıyor. 

Fuhuş ya da uyuşturucu işi yapanların iffet konfeksiyon, helal gıda marketi açmaları her zaman mümkün.. Tarikatlar mı popüler, biri hemen o alanda yatırım yapacaktır. Büyük bir araziniz varsa Şeyh efendiye orada bir villa yapıp hediye edin arkası gelir. Birileri de orada ev almayı bir marifet sayar.. Dergâh yapar, içine dinleme sistemleri yerleştirirsiniz, milleti dinlersiniz.. Kalkancı’yı dizayn edenler hâlâ aynı tuzakları kurmaya devam ediyorlar..

Her değerli şey istismar edilir.. Din de, siyaset de öyle. Birileri kaz gelecek yerden tavuğu esirgemezler.. Oltaya takacak bir şeyler bulurlar.. Kadın, para, makam, her şey kullanılacaktır.

Bataklıkta açan güllerden uzak durmak gerek. Unutmamak gerekir ki “ağuyu altın tas içre sunacaklardır, bal da onun suç ortağı olacaktır.”

Ben, Refahyol günlerinde bir anda MÜSİAD’a üye olmak için birilerinin nasıl sıraya girdiklerini ve 28 Şubat’ta nasıl istifaların peş peşe geldiğini biliyorum..

Başörtüsünü aksesuara dönüştüren başörtüsü firmalarının kimler olduğunu da küçük bir dikkatle anlayabilirsiniz.

Hani haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı duracaktık, hani işi ehline verecektik, hani bir topluluğa yönelik öfkemiz bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecekti.

Şu tarikattan bir insan kaynakları müdürü kurumu tamamen kendi adamları ile dolduruyor.. İhaleler, fonlar, teşvikler hep bizimkilere.. Tarikat şart değil, vakıf, dernek, hemşehricilik, hepsi aynı.. Partizanlık da böyle bir şey.. Bu yol, yol değil. “Adil şahidler” olacaktık hani. Cami derneğine yardım, kurs, yurt, hac - umre ziyaretleri ile kendinizi kandırmayın. “Vay o namaz kılanların haline ki” diye başlayan âyeti hatırlayın.

Beni asıl korkutan, dışımızdakilerin ihanet planlarından önce, içimizdekilerin gafleti.. Onların ihtirasları..

Şeytan bizi her zaman kötü şeylerle değil, iyi, güzel şeylerle de kandırmaya çalışacaktır. Onun için şeytanın bizi Allah (cc) ve Kur’an’la aldatmasına da izin vermememiz gerekir.. Şeytan milliyet duygularını, vatan duygusunu da kullanmaya kalkacaktır.. Onun için dikkatli olmamız gerekir.

Unutmayalım ki, şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi olmayacaktır. Ve de unutmayalım ki, bizi, gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, kadiri mutlak olan bir Allah var ve O, bir gün bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her şeyin hesabını vereceğiz. 

Geleceğe ilişkin kehanetlere inanmayın. Daha dünün tartışması bitmedi. Bugünkü sorunların hepsi masada. Bunlar yetmiyormuş gibi buna bir de geleceğin tartışmasını mevcut kavgalara eklemeyelim.

İlk laneti hakeden ırkçılıktan sakınalım. Başkalarının kanları ve gözyaşları üzerine kendimize iktidar ve servet üretme iddiasından vazgeçelim. Zulm ile abad olunmaz.

Yazının devamı için tıklayın...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat