Sizce Atatürk’ün Kerametleri Var mıdır?

.

  • GİRİŞ10.12.2016 09:38
  • GÜNCELLEME12.12.2016 07:58

Türkiye'de istismar edilmeye en açık unsurlar, dinî duygu ve mevzuların yansıra herhalde Atatürk'ün bîzatihi kendisidir. Yani, vefatının üzerinden 76 sene geçmesine rağmen bugün bile herhangi bir konuda Atatürk kelimesinin bırakın kendisini kullanmayı ima ile ondan bahsetsen bile uçan kuşlar durur, konuşan diller lâl olur. Aksi halde klasik resmi inkılap tarihi öğretisinin dışında bir laf edilse, eden kişi her şeyi göze almak zorundadır. Bugün bile, 2014 Türkiye’sinde bile…

Bu memlekette Atatürk’ün ne dediğinin ve nasıl biri olduğunun halk kitlesi tarafından tam olarak anlaşılması ve yine halk tarafından gönülden sevilmesinin önündeki en büyük engel ise, yine kendisini Atatürkçü olarak topluma lanse eden ve her platformda Atatürk’ün resmini bir bayrak taşırcasına taşıyan, şovenist, öz yerine kabuğa hayran, halka çıkmayı reddedip, halka çıkılmaz inilir diyen reklamcı taifedir. Bu reklamcı ve tarih bilgisinden bîhaber yaşayan ve her yerde kendilerini “Atatürk’ün Çocuklarıyız” şeklinde tanıtan taife esasında bilmiyorlar ki Atatürk ile halk arasındaki en büyük engel kendileridir.

Bu, kendilerini “Atatürk’ün Çocuklarıyız” diye etrafa lanse eden güruh, Atatürk’ü çok sevdiklerini herkese göstermek için türbelere bez bağlar gibi her iş yerine Atatürk resmi asmak, her boş meydana bir büst dikmek için birbirleri ile yarış içindeler her daim. Bu durum neyin ifadesi olabilir? Fransız Kız Lisesi’nin kapısına “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazmakla orada okuyan talebelere ve oradan geçen herkese ne anlatılmak isteniyor olabilir? Tren istasyonlarından resmi devlet dairelerine kadar duvar gazetesi ciddiyetine bile ulaşamayan Atatürk köşeleriyle ne çağdaşlaşmak, ne de içinde bulunduğumuz bunalımlardan kurtulmak mümkün değildir. Bu ülkede doksan küsur yıldır Atatürk adına, Atatürkçülük iddiasıyla yapılanlar ortaya konan icraatlar ve bir ritüel haline getirilerek ibadet edercesine güya aşkla ve şevkle yapılan törenler neyle kıyaslanabilir?...

Bir kısmını gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak’ın sarfettiği bu sözler, aslında Türk halkının pragmatist tarafını ortaya koyuyordu. Menderes’in resmini asınca başları beladan kurtulamayan insan kitlesi, bu resim yerine Atatürk’ün resmini asınca hem kendileri hem de astıkları resim sayesinde yaşadıkları ve dokundukları mekânlar bir nevi dokunulmazlık kazanıyordu. Bugün de bu durum böyle değil mi?

Hatta bundan 20-30 sene evvel Atatürk resimleri çeşitli suçlamalarda da sağlam bir kaynak teşkil ediyordu.

“Flaş flaş flaş CHP mitinginde Ecevit’in resmi Atatürk’ün resminden daha büyüktü. Refah Partisi toplantısında Atatürk’ün küçük dahi olsa bir fotoğrafı yoktu…”, “Rezalet, dün akşam yapılan konserde büyük bir skandal yaşandı. Zira, konser salonunda Atatürk’ün resmi hiçbir duvara asılmamıştı.”, “Çağdaş Atatürk Türkiye’sinde faaliyet gösteren falanca siyasi partinin lideri seçim konuşması yapmak için falanca şehirde düzenlediği mitingte Atatürk’ten hiç bahsetmedi”  Şeklinde yapılan kraldan çok kralcı haberler ciddi basının Atatürkçülük konusundaki hassasiyetinin ya da ne derece samimi olduğunun bir göstergesi idi!!!

Bu demokrasi çağında, sözde aydınlar birbirine ve devlet adamlarına “Atatürkçüsün! Atatürkçü değilsin! Atatürk düşmanısın!” gibi ilkel kavimlerde bile görülmeyecek ithamlar, suçlamalar yapmaktadırlar.

Atatürkçü olduğunu ispat edemeyenler veya haklarında “Atatürksüz” ithamı bulunanlar çok defa bu memlekette devlette iş dahi bulamamışlardı. Geçen senelerde bile Fatih Altaylı’nın programında  Atatürkçü değilim diyen bir kız kardeşimiz savcılık tarafından göz altına alınabiliyor? Niçin hangi sistemde hangi   kanun gereği insanlar birilerini sevmeye zorlanabilir? Sevgi kanunla mı olur gönülle mi?...

Bu konuda fazla tafsilata gitmeden dolaşan fikir ve isyanların, dışarıda ve içerideki hattâ istihzaların özeti olarak bir vesile ile kapatılan Nokta  dergisinin 8 Mayıs 1988 tarihli 18. sayısında kapak konusu yapılan “Putlaşan Türk Atatürk” bölümünü veriyorum. Kapağına “Çek bir Nutuk, Atatürksüz olsun!” gibi ironik bir başlık çıkaran Nokta, uzun ve güzel bir inceleme sonunda hazırlanan kısa röportaj, mülakat ve alıntılarla dolu bu yazıya, şu giriş cümlesiyle başlamaktadır;

“ÖLÜMÜNDEN 50 YIL SONRA, ATATÜRK’ÜN FİKİRLERİNDEN VE EYLEMLERİNDEN KOPARILARAK BESMELE GİBİ KULLANILMASI, ADIM BAŞI HEYKELLERİNİN DİKİLİP GÜN AŞIRI BU HEYKELLERİN BAŞINDA TÖRENLER TERTİPLENMESİ, ARTIK “ATATÜRKÇÜLER” DAHİL BİR ÇOK KESİMİ RAHATSIZ EDİYOR….” Bu tespit çok mühimdir. Biz insan olan seven eğlenen oynayan coşan Atatürk yerine “tanrılaştırılan Atatürk” ile muhatap olduk. Peki bu tanrılaşan Atatürk’ün kerametleri mucizeleri yok mu? Elbette var:

İnsan Mehdi, evliya ve Tanrıtürk olur da kerametleri olmaz mı? Buyurun Atatürk hakkında pek çok kitabı bulunan Avni Altıner isimli şahsın kaleminden Atatürk’ün kerametleri: 

 “Hz. Muhammed’den sonra Tanrı, kendine ibadet eden, her şeyi Allah’tan bekleyen Türk’ün yurdunu paylaşmak isteyenleri vatandan kovmak için Atatürk’e şans verdi.  Atatürk öldükten sonra Tanrı şeytana uymayarak millete hizmet edecek olan insanların başa gelmediğini görünce  Atatürk’ün ruhuna emretti; 

“Güvendiğin insanların ruhuna gir! Bunun üzerine 27 Mayıs’ta Atatürk’ün ruhu ordunun ileri gelenlerinin içine girdi. Devrim oldu ve iyi insanlar kurtuldu. Orduda güvendiği insanların ruhuna girerek 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren Atatürk’ün ruhu elbette sağlığında bir gün bu milletin başına Kenan Evren’in geçeceğini de müjdelemişti(!) 

Akıl ve ruh sağlınıza iyi bakın muhabbetle…

Kaynaklar;
1- Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması.
2- İbrahim Ergüven, Atatürk’ün Sofrasında.
- Avni Altıner, Her yönüyle Atatürk.

Bu birbirine benzemeyen heykeller ve resim Atatürk’e ne kadar benziyor?

Yorumlar1

  • ahmet uygur 7 yıl önce Şikayet Et
    Bunlara ALLAH akıl fikir versin demekten başka söz bulamıyorum.Maalesef.
    Cevapla Toplam 12 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat