Atatürk’e Göre Sultan Vahideddin Çok Namuslu Bir Adamdır
Şu aralar herkes Sultan Abdülhamid Han’ı, bıraktığı mirası ve hanedan ailesini konuşuyor.
- GİRİŞ21.02.2017 07:34
- GÜNCELLEME23.02.2017 07:44
550 sayfalık hacmi bulunan “Kurtuluşun Faturasını Ödeyen Adam” isimli Sultan Vahideddin Han’ı anlatan kitabın yazarı olarak İstedim ki ben de gönlüme taht kuran sultanımı, Sultan Vahideddin Han’ımı anlamayave anlatmaya dair bir şeyler söyleyeyim.
Osmanlı tahtında kaldığı dört küsûr seneden sonra çok sancılı bir biçimde yurdu terk eden Vahideddin Han, Malta, Hicaz, Taif peşinden zor ve zahmetli bir yolculuktan sonra İsviçre ve en nihayet ölene kadar kaldığı İtalya San Remo’ya ulaşır... Ne acılı ve ne kötü anlar yaşandı bu yolculuk esnasında kim bilir?…
Memlekete geri dönmek noktasında ölene kadar hiç ümidini kesmedi. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra yıllarca ‘gerçekler ortaya çıkar da vatana geri dönerim’ diye bekledi, hep bekledi. Fakat o müjdeli haber hiç gelmedi, hatta cenazesine bile… Parasızlık, ilgisizlik, gıdasızlık ve iftiraların üzerine bir kara kâbus gibi çökmesini ancak günde 4-5 paket İtalyan askerlerinin içtiği adi sigaranın ve 40 fincan kahvenin yardımı ile kaldırmaya çalıştı. Yükü ağırdı. Hafta geçmiyordu ki, Türkiye’den gelen bir misafirden kötü bir haber almasın.
Son olarak Vahideddin Han’a “Hain” diyenlere ellerini vicdanlarına koyarak değerlendirmelerini istediğim bir örnekle konuyu bitirmek istiyorum; Hain mizaçlı bir insan kendisine ait olmayan devlet malına da el koyar onu kendi malı sayar ve onu da yanında götürür değil mi? Sultan, giderken bakın ne yapmış;
Önceleri, maaşlar bugün olduğu gibi her ayın onbeşinde değil, ayın başında yani birinde alınırmış. Sultan Vahideddin Han da yurttan ayrıldığı 1922 senesinin Kasım ayının maaşını ayın birinde almış ve 17. gününün sabahı ülkeyi terk etmiş. İşte o 1922 senesinin 16 Kasım gecesi Hazine Kethüdası Refik Bey’i çağırtıp;
“…Anlaşıldı biz bu ay yarım çalışacağız. 13 gün bu millete padişahlık yapamayacağız. Benim maaşımın 13 günlüğü ne kadar yapıyor?” diye sorar. Refik Bey, Sultan’ın maaşının 13 günlük tutarını hesaplayıp bildiriyor. Sultan da bu miktarı cebinden geri veriyor. Etrafındakiler tarafından, maaşını teslim etmemesi noktasında şiddetli ihtar ve uyarılara muhatap olmuşsa da, bunları dikkate almaz.
İşte tarih kitaplarında hainliğin timsali olarak gösterilen hainlerin haini Vahideddin Han’dan destansı bir dürüstlük misali… Bırakınız hain ruhlu bir adamı, acaba kaç dürüst ve namuslu insan Vahideddin Han’ın giderken yaptığı bu hareketi yapabilir…
Açlık, sefalet, borç bataklığı, ihanet, vefasızlık gibi kavramlar içerisinde yüzerek geçirdiği dört senelik bir sürgün hayatın neticesinde 16 Mayıs 1926 gecesi sessiz sedasız, kimseye yük olmadan bir anda göçtü gitti bu dünyadan. Ardında sancılı ve depresyonik bir hayat hikayesi bırakarak…
Biçare Sultan Mehmet Vahideddin Han 16 Mayıs 1926 günü İtalya’nın San Remo’da kalp krizinden vefat ettiğinde, Gazi Mustafa Kemal Paşa Adana’dadır. Roma Büyükelçiliği bir telgrafla ölüm haberini ulaştırır kendisine. Türkiye’nin Roma Büyükelçisi Suat Bey’in “Sultan Vahideddin’in füc’eten (ansızın) vefat ettiği şimdi haber alınmıştır” şeklinde yazan telgrafı kendisine verilir.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, o sıralarda dostları ile beraber yemeğe oturmuştu… Hamdullah Suphi Tanrıöver’in anlattığına göre, Paşa haberi işitince ; “ VAH VAH! ALLAH RAHMET EYLESİN. BİR TARİH KAPANDI. KİM İSTERDİKİ BÖYLE OLMASINI. ÇOK NAMUSLU BİR ADAM ÖLDÜ… İSTESEYDİ TOPKAPI SARAYI’NIN BÜTÜN HAZİNESİNİ GÖTÜRÜR VE ÖYLE BİR ORDU KURUP GERİ DÖNERDİ Kİ…” Demiştir.
Bazı tanıklar ki bunlardan biri Hasan Rıza Soyak’tır, o gece Mustafa Kemal’in gözlerinden ince ince yaşlar süzüldüğünü anlatacaktır ileriki zamanlarda… Kolay değil bir imparatorluğun son padişahı ölmüştür. Hem de kendisini, memleketi kurtarması için vazifelendiren bir padişah…
Derhal odasına çekilir ve kimseyle konuşmaz. Ama Sultan Vahidettin Han için ne düşündüğü, akıttığı göz yaşlarından belli olur. Üzüldüğünü herkes anlamıştır…
Mustafa Kemal Paşa bir gün yanında hizmet eden Cemal Granda’ya ve Yazı İşleri Müdürü Tevfik bey’e der ki; Beni, Milli Mücadeleyi açmak üzere bunca paşa arasından seçip Anadolu’ya gönderen Sultan Vahidettin’dir[6]…
Uzun söze ne hacet. Tarih, bir gün her şeyin en doğrusunu herkese gösterecektir.
Muhabbetle…
Yorumlar8