Bu Bir Skandal Lozan’da Gizli Yazışmalarımız Okunmuş.

  • GİRİŞ25.03.2017 09:12
  • GÜNCELLEME27.03.2017 07:41

Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir ülke ile olan sınırının belirlenmediği Lozan Antlaşması, 21 Kasım 1922 ile 24 Temmuz 1923 tarihleri arasında 9 ayda tamamlandı. Çok çetin görüşmeler yapıldı ve hatta bir kez de görüşmeler yarıda kesilerek heyetler kendi ülkelerine döndüler. Kurtuluş savaşından galip olarak çıkan Türkiye ile dünyaya ve bilhassa Ortadoğu bölgesine patron olmaya çalışan İngiltere’nin çıkarları Lozan masasında pek çok kez çatıştı. İşte bu esnada İngiltere’nin o meşhur Avrupalı kurnazlığı daha doğrusu tilkiliği devreye girdi.

Türk tarafı Lozan’da müzakereler ilerledikçe, yeni ortaya çıkan durumlarla başa çıkmakta giderek daha fazla zorlandı. Heyet, Ankara’dan yola çıktığında hükümet tarafından kendisine verilen 25–30 sayfalık talimatların yetersizliği fark edildi. Bu yüzden sık sık T.B.M.M Hükümetinden yeni talimatlar istemek zorunda kalıyordu. Dolayısıyla telgraf trafiği muazzam ölçüde arttı ve Ankara’dan Lozan’a gönderilen telgrafların Lozan’dan Ankara’ya gönderilenleri aştığı bir noktaya gelindi. Bu telgraflar ayrıca İnönü ile Başbakan Rauf Orbay arasında gerginliğe de sebebiyet veriyordu. Haberleşme zorluklarından kaçınmak amacıyla Rauf Bey, Romanya-Köstence hattını önerirken, İsmet Paşa, daha güvenilir ve hızlı olduğu ve Köstence hattına göre telgrafların daha düzgün geldiği gerekçesiyle Doğu hattını tercih ediyordu.[1] Eksik ve bozuk gelen telgraflar ve gecikmeler nedeniyle her iki taraf da zamanında cevap alamamaktan yakınıyordu. Dolayısıyla İsmet Paşa, bir sonraki oturum için hızlı cevap almak üzere birçok kez Başbakan Rauf Orbay’ı atlayarak doğrudan Mustafa Kemal’e telgraf göndermeyi tercih etti[2]

Konferanstaki en önemli görev ‘İngiliz Haber alma Servisi’ tarafından gerçekleştirildi. Türk heyetinin Ankara ile yaptığı çok gizli telgraf görüşmelerini ele geçiren İngiliz haber alma servisi bu telgrafları Lord Curzon’a ulaştırdı. Böylelikle İngilizlerin görüşmeler boyunca Türklerin ne düşündüklerini ve ne yapmak istediklerini daha iyi değerlendirilmesini sağladı. Uluslararası ilişkilerde istihbaratın çok büyük yararı olduğuna inanan Winston Churchill, politikalarını belirlerken istihbarat raporlarına ayrıca önem verdiğini ifade etmiştir. Bu konuda tıpkı Churchill gibi düşünen Curzon şöyle diyordu;

“Yabancı hükümetlerin şifresi kırılan telgrafları, onların politikalarını ve eylemlerini değerlendirmede kuşkusuz bizim en kıymetli bilgi kaynağımızdır[3].”

Bu açıdan Lozan Konferansı “gizli istihbaratın” kullanımı ve değeri konusunda en önemli vaka incelemelerinden biridir. İsmet Paşa’nın tercih ettiği ve Türkler tarafından kullanılan Doğu Telgraf hattı İngiltere’nin denetimi altında olduğundan, deşifre edilen telgraflar İngilizlere Türklerin pazarlık konumunu değerlendirme fırsatı vermişti. Curzon, ele geçirilip İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na aktarılan Türk telgraflarını düzenli bir şekilde inceleyerek, Lozan’da İsmet Paşa ve Ankara’da Türk Hükümeti’nin karşı karşıya bulunduğu zorlukları öğreniyordu. Böylece Curzon, İsmet Paşa’nın konferansın kabul edebileceği şartlar ile Ankara Hükümetinin arzuları arasında sıkıştığı gerçeğinin son derece farkında idi. Konuları nereye kadar zorlayabileceğini biliyordu. Çünkü Türk heyetinin müzakereleri hangi noktada keseceği konusunda birinci elden bilgi sahibi idi. Türklerin hangi konularda hassas olduklarını bizzat Lozan Ankara arasında çekilen Türk telgraflarından öğreniyordu.[4] İngilizler'in, Türkler arasında çekilen telgrafların şifrelerini çözerek günü gününe sabah kahvaltı sofralarında okuduklarını, kendi aralarında değerlendirdiklerini bizzat o zamanın İngiltere Dışişleri Bakanı Churchill, son yıllarda yayınladığı hatıralarında bizzat anlatmaktadır.[5]

Tüm bu yan unsurlara rağmen İngiltere, Lozan masasına hakimâne ve tarihi İngiliz küstahlığı ile oturduğunda esasında çok kötü ve yılgın bir vaziyetteydi. Nitekim bu durum İngiliz askerî ve politik arşiv belgeleri ve o günün savaş bakanlığının raporlarında açıkça belirtilmiş ve “içinde bulunduğumuz bu zor durumu çaktırmayın” denmiştir. Bunun yanı sıra İngiliz heyetinin başkanı Lord Curzon, okuduğu Türk telgrafları sayesinde Türkiye’nin içinde bulunduğu zor durumu çok iyi tahlil etti ve kullanmayı başardı.

Ne tuhaftır ki, bugünlerde mevzunun bu kısmını bilmeyen bir kısım ‘çağdaş’ tarihçiler, araştırmacılar ve yazarlar, bu üç mesele hakkındaki başarıyı İsmet İnönü’ye mâl etmekte ve işin İngilizler tarafından okunan Türk telgraflarındaki kesin ve net tavrın, İngiliz ve Fransızlar üzerinde nasıl tesir ettiğini görmezden gelmektedirler.

Muhabbetle.

 

 

[1] Bilal Şimşir, Lozan Telgrafları 1, 1922-23, Ankara Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, 1990, s.15.

[2] Rauf Orbay, Rauf Orbay’ın Hatıraları, Yakın Tarihimiz, 2. Cilt, İstanbul, !962, s.53

[3] Christopher Andrew ve Jeremy Noakes, İstihbarat ve Uluslararası İlişkiler 1900–1945, University of  

    Exeter, Exeter, 1987, s.16.

[4] Sevtap Demirci, Belgelerle Lozan, s. 62-64, Alfa Tarih, Birinci Baskı, İstanbul, 2011.

[5] Taha Akyol , Ama Hangi Atatürk , s.356-358, Doğan Kitap, İstanbul 2008

Yorumlar3

  • A Takımı 7 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkür ederiz.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • osman 7 yıl önce Şikayet Et
    Beyimiz, uyan da balığa gidelim. Bu yıllardır okuduğumuz bir gerçek
    Cevapla
  • otman 7 yıl önce Şikayet Et
    Sallama osman nerede okuyordun yıllardır? Nerelere-de hangi mahfillerde gündeme getirdin bu konuyu???
    Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat