Yunanlı Çipras, Sana Osmanlıyı Anlatayım mı?[1]

  • GİRİŞ27.06.2017 11:48
  • GÜNCELLEME29.06.2017 07:32

Aldığı ve yalvarmasına rağmen alamadığı borçlarla birlikte malumunuz Avrupa’nın kapı uşağı bir ülkesi vardır. Bizim de komşumuzdur; Yunanistan…

Geçenlerde Avrupaya bir tekilfte bulundu. Türkiye’yi yalnızlaştıralım her türlü bağımızı keselim ve zayıflamasını bekleyelim dedi. Bu telifi yapan Çipras, sanırım Türkiye’yi kendi ülkesi gibi çocuk oyuncağı zannediyor. Halbuki Yunanistan bizi Fatih Sultan Mehmed Han’dan beridir. Tanıyor. O yüzden bizi dedesine sorsa yeter.

 21 yaşında Hadis-i Şerifin müjdesine mazhar olmuş büyük sultan Fatih Mehmet Han, İstanbul’un Fethi’nde çok kısa bir sonra Mora’nın fethi için emir verdi. Parlak bir gündü ordu-yu hümayun yeni bir fetih için hazırdı ve sultanın bir hareketi ile çadırlar, silahlar, kazanlar, atlar velhasıl onbinlerce askerlik büyük fetih tufanı harekete geçti. Hedef Balkanların ortası, Yunanistan Atina idi.

Fetihten sonra burada yaşayan ve Osmanlı hakimiyetini istemeyen Bizanslılar Atina’ya kaçmış Osmanlı hakkındaki entrikalarına buradan devam ediyorlardı. Fetih hazırlıkları sorunsuz ve sultanın isteği şekilde tamamlanıyordu.

Büyük ve gösterişli Osmanlı Ordusu çok kısa bir süre sonra şehri saran surların önüne geldi. Şimdi sıra tıpkı İstanbul’da olduğu gibi bir huruç harekâtı ile surları aşmak [2]ve şehre girmekteydi. Ama sultan takdik değiştirdi. Savaşarak ve güç kullanarak almayacaktı bu şehri. Atina’nın içecek su ihtiyacını içinden geçen bir nehir karşılıyordu. Sultan şehri savaşmadan ve kan dökmeden almak için bu su yolunu kesti, şehir bir süre sonra susuz kaldı. Halkla birlikte şehri savunmakla görevli askerde halsiz kalmıştı.[3]

Bu çok sıkıntılı günlerden birgün yeniçerinin hücuma kalkarak surlara tırmandığı, bu duvarları müthiş bir hızla aştığı ve nihayet Atina sokaklarına girdiği görüldü. Çok kısa bir süre sonra şehir sokak sokak, bölge bölge Osmanlı askerinin hakimiyetine girmeye başladı. Bu sel benzeri ordu, nihayet bu şehre girme operasyonunun sonunda hükümdar Azenos Dimitriyos’un çekildiği Pazenika önlerine geldi.

Bu bölge sarp bir dağ üzerine kurulmuştu. Girilecek tek bir istikamet vardı o da tıpkı İstanbul gibi 3 kat surlarla örülmüştü. Osmanlı ordusu bu bölgeye gelir gelmez, az evvel Atina’yı almak için kullanmadığı toplarını surların önüne yerleştirdi. Kısa bir süre sonra top gülleri ile yiyecekten cephaneye kadar tüm mühimmat depoları yerle bir oldu.

Avrupalı askeri stratejistler tarafından ele geçirilemez denilen Atina kenti böylelikle Fatih Sultan Mehmed Han önderliğindeki Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altına girdi. Bu esnada Atina içinde birbirine zıt aileler ve zümreler mevcuttu. Bunlar ortak düşman olan Osmanlı ile mücadele etmek yerine birbirleriyle mücadele ediyorlardı. Şehrin son dukasının “valisinin” eşi Venedik senatosunun gönderdiği elçiye aşık olmuş ve onunla gönül işlerine bakıyordu. Ne tuhaf değil mi? Düşman kapıya dayanmış ama şehirde herkes kendi bildiğini okuyor.

Sultan Mehmed Han’dan “Eman” dileyen dileyene ve her dileyeni koca ama genç hükümdar ödüllendirerek vazifelendiriyor. Son dukanın yeğeni Franko bu eman dileyenlerden biri idi. Sultan karşılıksız bırakmadı ve Turahan Bey’i her işini halletmesi için Franko’nun yanına gönderdi. [4]

Bu nasıl bir zerafet, bu nasıl bir nefis terbiyesi böyle… savaşta bile, savaş psikolojisinde bile nefsine, hırsına, dünyalık öfkene kapılmadan salim bir kafa ile hadiselere tesir etmek ve hadiseleri yönlendirmek. Sanırım bu durum sadece Osmanlılılık kimliği ve İslam şuuru ile izah edilebilir.

Ertesi gün Bizansı dize getirmiş genç padişah, beyaz atına binmiş ve etrafı altın sırmalarla süslü elbiseleri ile vakur ve heybetli mahiyeti ile şehre girdi. Bütün Atinalılar bu genç hükümdara, ilahlara tanrısal bir güce sahip mitolojik bir varlık gibi bakıyordu.  Sultan Mehmed Han şehri gezmeye başlayıp Akropol’e “şehir meydanı” gelince bir an durdu. Atının üzerinde dikilerek uzun uzun etrafa baktı. Şehrin güzelliği ve limanın genişliği karşısında hayranlığını gizleyemedi.

İzinde olmaktan  keyif ve şeref bulduğumuz büyük Ata Fatih Sultan Mehmed Han, Yunanistan coğrafyasına hep hak ettiği gibi davrandı. Türkiye’nin büyüklüğünü anlayamayan Yunan Çipras Efendi kimle uğraştığını anlaması için azıcık tarihe baksın yeter.

Fatih Sultan Mehmed Han’ın Yunanistan’ı fethederken kullandığı üzeri ayetlerle süslenmiş kılıçı




Osmanlı Atina’sında herhangi birgün






Atina’da bir Osmanlı köprüsü



Şu an müze olarak kullanılan Atina’da bir Cami 



Türkiye Cumhuriyeti tarafından cami olarak tadilatının yapılması teklifinin edildiği Atina daki Merkez Cami



Sultan Mehmed Han tarafından fethedilen Yunanistan’ın ve Mora Yarımadasının haritası

[1] Hayat ve Tarih Mecmuası, 2. Sayı, Mart 1966, Ragıp Şevki Yeşim” Fatih Atina’da”

[2] Ahmet Celaddin Paşa, Konstantin

[3] Nicolae Jorga, Büyük Türk, Yeditepe Yayınları.

[4] Tursun Bey, Tarih-i Ebu’l Feth

Yorumlar5

  • Murat Acar 6 yıl önce Şikayet Et
    Avrupanın gazına gelen çipragaz . gelelimmi yine Atina'ya
    Cevapla
  • feyz_747 6 yıl önce Şikayet Et
    çipras;ın tarihi zayıf,ekonomisi zayıf,insanlığı zayıf,devleti yönetme kabiliyeti zayıf....
    Cevapla
  • ender 6 yıl önce Şikayet Et
    ele geçirdikleri adalarımızıda anlat...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Bilal SAATYAPAN 6 yıl önce Şikayet Et
    Kalemine yüreğine sağlık üstadım...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • ayran 6 yıl önce Şikayet Et
    Çok heyecanlı bir yazı o kadar heyecanlıdım ki hemen Eşek adası geldi aklıma daha fazlası var ama bişi olmaz onlar artık yunanların oldu...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat