Osmanlı, Suç İşleyen Bir Askeri Nasıl Cezalandırırdı?

,

  • GİRİŞ19.08.2017 08:44
  • GÜNCELLEME22.08.2017 07:10

Gerek Osmanlı tarihinde gerekse cumhuriyet Tarihinde darbe ve isyanların tamamı maalesef asker ve ordu kökenli.

Elinde vatanı koruma için bulunan silahı bir süre sonra ayrıcalıklı bir unsur olarak gören asker, bir süre sonra elindeki o silahı kendisini korumak için görevli olduğu halka ve siyasi iradeye doğrulttu. Üstelik bunu kendisinde bir hak görerek.

Seneler evvel kaldırılan İç güvenlik Kanunu’nun sanırım 35. Maddesini de kendisine dayanak ve darbelere yasal zemin olarak gören ordu mensubu askerler, cumhuriyeti, vatanı ve devleti sadece kendi malıymış hissiyle büyütüldüler. Üstelik bu eğitim ve bilinç onlara henüz ortaokul çocuğu iken verilmeye başlanıyordu.

Peki, bugün 15 Temmuz hain “Fetöcü darbe girişimi” hariç bütün darbeler, darbe yapanın yanına kâr olarak kalıyorken, Osmanlı’da ayaklanmaya, isyan etmeye kalkışan bir asker ya da askerî grubu nasıl cezalandırıyor?

Osmanlı Devletinde herşeyin bir kanun ve nizamı olduğu gibi Osmanlı Askeri teşkilatında ismi en çok duyulan Yeniçerilerin cezalandırılmasında da bir kanun vardı. Buna göre suç işleyen bir Yeniçeri şu şekilde cezalandırılırdı;

Yeniçerilerden birisi bir suç işlese ve bu suçu sabit olsa; ilk önce bu Odabaşına bildirilir bu da Çorbacısına arz ederdi. Meydanda cezalandırılmasına izin çıktıktan sonra kabahat sahibi olan yoldaşı aşçısına verip elleri bağlanırdı. Daha sonra akşam namazı kılınır ve yemekler yendikten sonra Yeniçeri Ocağının büyün ihtiyar ve yoldaşları meydana davet edilirdi.

Daha sonra herkesin toplandığından emin olununca Odabaşı hazır bulunan yoldaşlarına bazı nasihatlerde bulunurdu.  Kabahati işleyen Yeniçeriye dönülür ve yüzüne karşı “ aşk olsun yoldaş” denir ve meydanın ortasına getirilirdi.

İlk önce yüz yere yatırılırdı. Yoldaşlarından birisi baş tarafına geçerek ellerini tutar ve diğeri de ayaklarını tutardı. Daha bir başka yoldaş da “Yeniçirilik ruhu bir yoldur yeniçeriler ise yoldaştır.” elindeki mumu yakardı.

Odabaşı değneği eline alır ve işlediği suçun büyüklüğüne göre; eğer suç küçükse 40 değnek, büyükse seksen değnek vururlardı. Eğer kabahati daha da büyükse demir ile vururlardı.

Geceleri de demir üzerinde yatırılır ve üç gün boyunca bu dayak devam ederdi. Lakin Ramazan’da ve Cuma günleri Yeniçeriye meydan dayağı atmak yasaktır. İnanışa göre Hacı Bektaş-ı Veli buna izin vermemiştir.

Eğer Yeniçerinin cezası idamı gerektiriyorsa; Ortaçavuş’un eline verirler. Defterden ismi çıkartılır. Ve Asesbaşı da bu Yeniçeriyi Baba Cafer Zindanına hapse götürür. Katl fermanı çıktıktan sonra akşam namazı kılınır ve sonra bir cellad gelerek bu Yeniçeriyi boğar. Daha sonra cesedi bir kayığa konulur. Kurşunlu Mahzen’in önüne gelindiğinde boğazına bir taş bağlanır ve denize atarlar. Cezanın infaz edildiğini göstermek için de bir top atarlar.

Şimdi son söz;

Bu yapılanlar fazla mı kaba?

Cevap;

Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.

Cezalandırılan yeniçeriler

Ahmet Anapalı - Haber7

Yorumlar3

  • Uluğ Tarkan 6 yıl önce Şikayet Et
    Tesekkur ederim guzel bi tarihi bilgi. Umarum devletimiz ders alir.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Jitem 33 6 yıl önce Şikayet Et
    Ceza ve mükafat olmadan devlet yaşamaz diye düşünüyorum !!
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • asım 6 yıl önce Şikayet Et
    önce osmanlı ruhuna sahip olmak gerek orada torpil yoktu. şimdi adamı olmayana ceza var. cezada cezamı besle kargayı gözünü oysun.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat