Saltanatın Kaldırılmasına Milletvekilleri Nasıl İkna Edildi?

.

  • GİRİŞ03.11.2018 09:39
  • GÜNCELLEME05.11.2018 12:46

Saltanatın Kaldırılmasına Milletvekilleri Nasıl İkna Edildi?

Millî Mücadele’yi en başından beri destekleyen, besleyen hatta 2. İnönü Zaferi’nden sonra Anadolu’daki gazilere ulaştırmak üzere açılan yardım kampanyalarına hanedanın bütün üyeleri ile birlikte bir numaralı bağışçı sıfatıyla katılan, büyük zafer neticesinde Dolmabahçe Sarayı’nda kıldığı şükür namazına ve indirilen hatimlere rağmen Sultan Mehmed Vahideddin Han, değişen sosyal şartlar itibariyle Ankara’daki TBMM’de 1922’nin sonundan itibaren artık tüm kötülüklerin müsebbibi olarak görülüyor ve tahtında hatta memlekette bir dakika bile kalmaması noktasında konuşmalar yapılıyordu. 

 

 

Sultan Vahideddin Han’ın son Başkatibi Rıfat Bey, hükümdarın büyük zaferden sonra Anadolu’yu tebrike hazırlandığını ama tebrik telgrafının bir türlü çekilemediğini anlatır. Büyük zaferden sonra çekilmesi planlanıp bir türlü çekilemeyen kutlama telgrafını isterseniz o günün başkatibi Rıfat Bey’in hatıralarında bu durumdan bahsederken o gecenin karmaşasından ve telgrafın çekilmesi için birkaç gün beklenip Ankara TBMM’nin bu mutluluğu sindirmesini beklediklerini açıklar ve şöyle söyler;

“Son Mevlid Kandili gecesiydi. Padişahın Çit Köşkü’ndeki odasından hemen gelmemi istediğini söylediler. Yanlarında eski Başkatip Ali Fuat Bey’in (Türkgeldi) bulunduğunu öğrendim. Hemen Çit Köşkü’ne gittim. Elinde bir kâğıt olduğu halde her zamanki yerinde oturuyor ve karşısında Ali Fuat Bey bulunuyordu. Oda kapısından henüz içeriye girdim ki, Padişah; Gel gel sen de şu sandalyeye otur. Al şu kağıdı bir de sen oku, ne dersin? diye elindeki kağıdı  verdi. Bu kağıt Ali Fuat Bey tarafından kaleme alınmış ve ilk paragrafında ordunun kazanmış olduğu zaferden dolayı memnunluğunu, ikinci paragrafında ise Anadolu ile İstanbul arasındaki ayrılığın bir düzeltme suretine bağlanması hakkında bazı temennileri ihtiva ediyordu. Ben de fikrimi söyleyip Büyük Taarruz’da kazanılan zaferin şerefine verilen mevlide gittim. ”

Kutlama telgrafının çekileceği esnada Ankara’daki mecliste bazı milletvekillerinin padişah ve İstanbul hakkındaki ileri geri konuşmaları saraya kadar gelmiş, bu gelişme üzerine telgrafın çekilmesi için meclis başkanlığının bu gelişmeler karşısındaki tavrı ve tepkisi beklenmiştir.

O aralar TBMM’de çok şiddetli  tartışmalar yaşanıyordu. Önceleri  Saltanat Ve Hilâfet mutlaka Sultan Vahideddin’e aittir fikrini savunan Meclis üyeleri, bir süre sonra, Saltanat ve Hilâfet’in mutlaka olması gerektiği ama Vahideddin Han’dan bu sıfatların alınmasının şart olduğunu sesli bir biçimde ifade etmeye başladılar. Aynı meclis üyeleri, 1922’nin son çeyreğinde ise Hilâfet ve Saltanat’ın birbirinden mutlaka ayrılması, Hilâfetin devam etmesi ve Saltanat’ın kaldırılması gerektiğine doğru dönmeye başladı. Bu noktada başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere diğer milletvekilleri çok sert ve Saltanat’ın aleyhinde konuşmalar yapmaya başladı. 

1 Kasım 1922 günü, Saltanat’ın Kaldırılması’na binaen toplanan meclis genel kuruluna vekiller tarafından değişik metinler sunuldu. Görüşülen kanun maddesine muhalefet eden bir grup mebus, “Saltanatla hilafetin birbirinden ayrılmasının İslâm Fıkhı açısından da mümkün olmayacağını” söylemeleri üzerine iki grup arasında çok ciddi tartışmalar çıktı. Gittikçe artan tansiyon sinirleri de bir hayli gerdi. Hadiseleri dikkatle takip eden Meclis Reisi Mustafa Kemal Paşa, yüksek gerilimli anların yaşandığı bir anda sıranın üzerine çıkarak şu meşhur konuşmasını yaptı; 

“…Hakimiyet ve Saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye ilim icabıdır diye verilmez. Hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları zorla Türk milletinin hakimiyet ve saltanatına el koymuşlar, bu tasallutlarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini bildirerek hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline fiilen almış bulunuyor. Mevzubahis olan millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız meselesi değildir. Mesele, zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, derhal olacaktır. Şu an burada toplananlar, meclis ve herkes meseleyi normal görürse, bence uygun olur. Aksi takdirde yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.”

Paşa’nın bu konuşmasından sonra muhalif sesler sustu ya da susmak zorunda kaldı. konu hakkında verilen önergeler birleştirildi ve son şekil, genel kurulda “Allah Kahretsin” sedalarıyla, “taçlı hain”, “Vehimeddin” gibi benzetmelerin bol kullanıldığı konuşmalardan sonra kabul edildi.    Millet Meclisi’nde kabul edilen bu kanundan sonra Vahideddin Han’ın üzerinden Sultan’lık sıfatı alınmış, fakat Halife’lik sıfatı halâ üzerinde durmaktaydı.

1 Kasım 1922’deki bu görüşmelerden sonra saltanat ve padişahlık artık tarih olmuştu. Bu durum, tahtı ayaklarının altından çekilen Sultan’a, İstanbul’da Büyük Millet Meclisi’nin ve Hükümetini temsil eden Refet Bele Paşa, tarafından bildirildi. Refet Paşa, 2 Kasım günü sabahı Saray’a gelir ve saat onbir’de huzura kabul edilmesini ister. Sultan, meclisin aldığı karardan haberdardır fakat kendisine henüz resmî bir tebligat yapılmamıştı. Yıldız Sarayı’nda o gün, fevkalâde bir telaş hakimdir. Vahideddin Han’ın daha sonra anlatacağı gibi; “Henüz Boğaz’da namlularını Yıldız’a çevirmiş olan işgalci zırhlılar vardır. Fakat ilk kez Anadolu’nun galip temsilcisi Saray’a gelecektir. Hukukî açıdan bu işgalin de nihayet bulduğunun en mühim göstergesidir.” 

İşte Saltanatın Kaldırılması 1 Kasım 1922’de panosunda Şûrâ suresinin 38. ayeti yazan ve meali “Onlar İşlerini istişare ile yürütürler”, anlamına gelen (Ve emruhum şûrâ beynehüm) ilahi kelamı olan bir mecliste alındı.

Bu karikatürde de son halife Abdülmecid Efendi’yi topla dışarıya atılırken göstermektedir Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda yapılan bu karikatürde eskiye dair ne varsa her şeyi kesmek ve ortadan kaldırmak  ana gaye olarak gösterilmektedir.

Sultanın huzurunda bacak bacak üstüne attığını ve ayakkabının ucunun sultanın burnuna değecek kadar yakın olduğunu kendi hatıralarında ifade eden ve Vahideddin Han’ a ülkeyi terk et yoksa iç savaş çıkacak. Memleketini seviyorsan git sonra ortalık yatıştığında geri dönersin diyen Refet Bele

Münevver Ayaşlı, İşittiklerim Gördüklerim bildiklerim, Sf;231, İstanbul 1990 

Yorumlar12

  • remzi 3 yıl önce Şikayet Et
    Rıza nur, barış konferansa çağrılan istanbul hükümetinin önünü kesmek için, padişahlığın kaldırılmasını bizzat kendisinin hazırladığı ve sonra bir çok milletvekili ve m kemalinde imzasıyla hazırlanan teklifile yapıldığını söylemekte bu gerçek mi değil mi, yine aynı rıza nur , sakarya savaşından önce, darmadağın olan siyasi, moral motivasyon ortamını, kendi fikri olar tekalifi milliye kanunları ile düzelltiğini söylemekte, bu konular neden dile gelmiyor , ben Rıza nurun doğru söylediği kanaatindeyim, HAYATve HATIRATIM adlı ezerinde , bilhassa milli mücadelenin ilk vrelerinde , olayların tamda göbeğide bulunmakta ve oldukçada etkin rol oynamakta imiş,
    Cevapla
  • Zafer 4 yıl önce Şikayet Et
    Üstadım öncelikle Allah size yardım etsin. M. Kemal Paşa padişahın izni ile hareket ediyor epey bi vakit. Oraya git şunu yap yetki vs. Pekiii, Cumhuriyet kuruldu. Kısmen herşey rayına oturdu. M. Kemal Paşa ipleri eline aldı. Neden, Vahideddin i ve aile erkanını Anadolu ya getirmedi.. Elinde mi değildi yoksa istemedi mi..
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Mert Emir 3 yıl önce Şikayet Et
    Aynen ben de bu sorunun cevabını arıyorum.
  • Mevlüt Serdaroğlu 5 yıl önce Şikayet Et
    İngiltere de kraliyet var ama hiç kimse çıkıp bizim hakimiyetimiz elimizden alındı diye yaygara koparmıyor. Demek ki esas mevzu milletin iradesinin elinden alınması filan değildir. Zaten esas ulaşılmak istenen şey seneler geçtikçe daha net anlaşılıyor. Saltanatın kaldırılması, alfabenin değiştirilmesi, hilafet in kaldırılması, ezanın Türkçe okunması ve Kuran’ın yasaklanması gibi olaylar gösteriyor ki yapılmak istenen şey bu millete tarihini unutturup, islamı büsbütün ortadan kaldırmaktır. Ama şu var ki, Allah plan yapanların en hayırlısıdır.
    Cevapla Toplam 13 beğeni
  • ibrahim 5 yıl önce Şikayet Et
    ingilterede monarşi semboliktir. kral veya kraliçe kanun yapamaz,vergi koyamaz,başbakanı veya lordlar meclisi ni görevden alamaz.buna karşılık ingizlilerde bu bir işe yaramayan kurumu kraliçe öldükten sonra devam ettirmeyelim diyenler de çoktur.geri kalanlarda saltanatta kula kul olmak isteyen kölelik hayranları yabancılar düğünleri boş kaçırmaz.turist gelir diye ses çıkarmaz.elinizin altıdanda internet var.bi tuşla öğrenceğiniz bilgileri öğrenmekten acizsiniz maalesef
    Toplam 2 beğeni
  • bülent duman 5 yıl önce Şikayet Et
    allah razı olsun
  • Aydın göz 5 yıl önce Şikayet Et
    ve sonuc: fıtrata müdahale etmek isteyenler(batı) fıtrat gereği tarihin cöplüğüne atılaçak. Bu yaptıkları: sadece onların tarıhteki kalma süresini kısalttı...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Ozkaya'lar 5 yıl önce Şikayet Et
    kimi ingiliz,kimi fransız yandaşlıgına soyunan ittihat ve terakkiciler,con türkler iktidarı ele geçirip,sonunda ingiliz uşaklıgı yapıp halifeligi kaldırıp,harf devrimi adı altında yapılanlar müslümanları ayrıştırmış vazifelerini yapmış olarak ingilizlere yapacak bişey bırakmadılar.onlarda anlaşmalı yapılan bu degişiklikler karşısında tek kurşun atmadan mevcut hükümete bırakıp gittiler.
    Cevapla Toplam 13 beğeni
  • bülent duman 5 yıl önce Şikayet Et
    allah razı olsun güzel açıklamışsınız
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat