Fitne aynı zamanda bölme, parçalama ve yok etmenin de anahtarıdır. Bu yüzden bütün dönemlerde güç yetirilmeyen bir şahsiyeti, topluluğu, milleti fitne yöntemi ile yalnızlaştırmak, güçsüzleştirmek ve etkisiz kılmak için en çok başvurulan yöntemdir.

Bizler bir asırdır bu millete liderlik edebilecek şahsiyetleri koruyamadık. Fitne ehlinin elindeki gayri meşru devasa imkânlar milletin Menderes, Erbakan, Özal gibi liderlerini korumasına ve bu liderlerin de tarihi görevlerini ifasına mani idi.

Geçirdiğimiz badirelerden sonra Allah bu millete acıdı. Bu kadirşinas millet dualarına icabet edildiğini görmenin bahtiyarlığını yaşamakta. Kendilerine değerlerini değeri bilen, derdini derdi kabul eden, çözümü kendilerinde olduğunu fark eden bir lider geldiğinde sahip çıktı. Siyasete girdiğinde bu liderine oy verdi, oyuna sahip çıkmak için gerektiğinde alanlara indi, liderine kumpaslar kurulduğunda karşı çıktı, liderlerinin şahsında millete kastedildiğini gördüğünde tankların altına yattı bu millet.

Canı pahasına sahip çıktıkları liderleri onlarla yürüdü, onlarla dertleşti, gerektiği an onlarla ölüme yürümekten bir lahza tereddüt etmedi. Bu liderin adı Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Bir insan olarak günahıyla, hatalarıyla, eksiklikleriyle liderdir Sayın Erdoğan. Bizim gibi bir insan, bizden biri bir şahsiyettir Recep Tayyip Erdoğan. Dün olduğu gibi yarın da yanlışı, hatası olacak elbet, insan olmanın gereğidir bu, bundan kaçınılmaz. Zaten kimse Sayın Erdoğan için hatasız, günahsız da demiyor.

İşte bu değerli şahsiyeti bu millet kendilerine lider kabul etmiştir. Sevmiştir, desteklemiştir, sahiplenmiştir, yeri geldiğinde onun için, davası için canını vermekte tereddüt etmemiştir. Böylelikle gücüne güç katmıştır Sayın Cumhurbaşkanının, elinin güçlenmesini sağlamıştır. O da uluslararası arenada gösterdiği şecaati milletinden aldığı eşsiz destekle ortaya koyabilmiştir.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a duyulan bu sevgi ve onun elde ettiği bu güç özellikle Batı devletlerini rahatsız etti. Sayın Cumhurbaşkanımızın milletinden aldığı güç sayesinde bu ülkenin Batılı devletler tarafından sömürülmesine razı olmadı. Bu yüzden kaç zamandır Amerikalıların, İngilizlerin, Almanların Erdoğan'sız Türkiye planlarını devreye soktuklarına şahitlik ettik ediyoruz.

Terör saldırıları, Gezi, ekonomik operasyonlar, FETÖ darbe girişimi sonuçsuz kalınca yeni planlarını devreye soktular. Amaç 15 Temmuz sonrası yakaladığımız “Yeni Kapı Ruhu”nu zehirlemek.
Evet, Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin 100 yıl sonra bulduğu bir liderdir, hem liderliği öyle parti liderliği falan da değil, essahtan lider. 

Recep Tayyip Erdoğan'ın bu gücünü kırmak, onu safdışı etmek için başvurdukları bütün planlar etkisiz kaldı. Etkisiz kalmaya mahkûmdu, zira etrafında menfaatsiz kenetlenen insanlar; gazetecisiyle, yazarıyla, iş adamlarıyla, siyasetçisiyle, akademisyeniyle Erdoğan'ı seven, sahiplenen milyonlar vardı. Yapılacak yeni planın başarılı olması için öncelikle bu “etraf” temizlenmeliydi. Çünkü bu “etraf” olduğu sürece Erdoğan'ı kuşatmak zordu.

Batılılarda fitnenin envaiçeşidi var, kardeşi kardeşe düşürmeyi bir bardak su içer gibi başarırlar. Şimdi bu yolla Erdoğansız Türkiye için Erdoğanseverleri birbirine düşürmenin ateşini yaktılar. Maalesef bu ateşe odun taşıma işini de bizim gibi Erdoğanseverlere yaptırıyorlar. Biz de ibadet aşkıyla onların alevli ateşlerine kurumuş odun taşıyoruz.

Geçen gün Cem Küçük bir televizyon programında “manyak” lafları etti. Derhal “manyak”ların tarafı ile “manyak” olmayanların tarafı keskinleşti. Öncelikle Cem Küçük'ün söylediği lafları kabul edemeyiz. Herkes haddini bilecek, lakin Batı'nın fitnesi için tam da arzu ettiği ortama da izin vermememiz lazım. Bunun için de herkes Sayın Cumhurbaşkanımızın tarafı ve onun düşüncesini yansıtıyormuş gibi konuşmaktan kaçınmalı.
Bahsettiğim Batının fitnesi işte tam da bu. 

Kimse Sayın Cumhurbaşkanımızın sözcüsü değil, Cumhurbaşkanlığının tek sözcü var İbrahim Kalın. Gerisinin hatası kendisine aittir.

Bayanlar, baylar dikkat lütfen!

Sayın Erdoğan herhangi bir partinin genel başkanı değil, ülkenin liderdir. Bilinmelidir ki Ak Parti de sadece bir parti değildir. Dini, ırkı, düşüncesi ne olursa olsun herkes(im)in derdini derdi bilme şuurundaki bir davanın siyasi ayağını temsil eden Ak Parti, dünya mazlumlarının sesi, garip gurebanın, kimsesizlerin kimsesidir. Bu sebeple “En çok ben Ak Partiliyim” diyenler, “En çok ben Erdoğan'ı sever, sahiplenirim”diyenler bu davanın ruhuna uygun konuşsun, öyle davransın. 

Nedir bu Allah aşkına?

“Reis şunlar seni sevmiyor, Reis bunlar sana sadık değil, Reis biz en Reis'çiyiz…” diyenler çıkınca, “Yok, sen şu tarihte şöyle dedin, sen Reis'çi olamazsın, biz bu olayda Reis'in yanındaydık…” diyeni de gırla.
Bayanlar baylar, Reis ülke yönetiyor ülke, devlet yönetiyor devlet, milleti idare ediyor milleti, ne sandınız?
Uyarıyorum,

Milletini ve vatanını en çok seven, en Reis'çi olan en mütevazı olsun, en kuşatıcı olsun, en merhametli ve toleranslı olsun, en gaddar, en aymaz, en şom ağızlı değil. 
Bilerek ya da bilmeyerek Batı'nın Sayın Cumhurbaşkanımızın “çevresini” boşaltma fitnesinin tam ortasındasınız. Aklınızı başınıza devşirin, yoksa Allah muhafaza etsin bu kafayla hepimizi “baş”sız bırakırlar.
Dışarıda yedi değil, 77 düvelle mücadele ederken içerde de sizin “pasta” kavganızla meşgul etmeyin Reis'i. İşinizi yapın işinizi, en iyiniz işini en iyi yapandır.