Paralel yapı ile mücadele

  • GİRİŞ31.08.2014 07:47
  • GÜNCELLEME31.08.2014 07:47

Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak, Ahmet DavutoğluBaşbakan olarak, Hükümetin bu misyonunun altını kalın çizgilerle çiziyorlar. Öyle ki Davutoğlu isminin Başbakan olarak belirlenmesinde “birikimi” yanında “Paralele karşı tavrının net olması”nın etkili olduğu ifade ediliyor. 

Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu dediğiniz isimler, hemen tüm misyonlarını “Hakka ve halka hizmet” olarak niteleyen, bugüne kadarki hayatları hep böyle bir “dava” ekseninde yaşanmış olan insanlar.

Davutoğlu açıkça “Localar, cuntalar, paralel yapı” dedi ve bunları Türkiye’de “millet iradesi üzerinde vesayet kurmak isteyen oluşumlar” olarak niteledi.

Belli ki bu kadro hükümet oldukça böyle bir hassasiyet sürecek.

Buna karşılık Camia, sanki böyle bir yapı yokmuş da, Hükümeti oluşturan kadrolar “paranoya”ya sürüklenmiş, oradan kin ve nefret üretiyorlar, tavrı içinde. En tepeden camia medyasının hemen tüm diline ulaşacak ölçüde bu dil kullanılıyor. En tepe, “Hoca” hüviyetiyle, “Bizde böyle bir şey varsa” diyerek en ağır yeminleri ediyor, en ağır mülaanelere, mübahalelere imza atıyor. “Karıların boş olması”, yok bilmem cehennemin dibine gitmek, evlere ateş düşmesi, yedi sülalenin belaya sürüklenmesi vs. 

Bir kere gerçekten “En tepe”nin o bir yığın mülaane, beddua, yemin, ne derseniz deyin, yüklü konuşmalarını dinledikçe, içindeki öfkenin dışa vurumuna bakıp hayrete düşüyorum. O görüntüler hoşgörü vs barındırmıyor. 

Ben şaşırıyorum, farkında olmamaları mümkün değil, ama ortaya koydukları tüm medya dili adeta o “paralel yapı”nın varlığını ortaya koyuyor.

Hükümetin “Paralel mensubiyeti” sebebiyle el uzattığı yerin sesi anında Camia medyasına feveran olarak yansıyorsa, o feveran bu ülkede herhangi bir insanın hukukunun çiğnendiği ve medyanın buna tepki gösterdiği gibi algılanmıyor. Aksine, Hükümet bir odağın ayağına bastı ve o odak bağırıyor, diye okunuyor. Neden, çünkü o odak, mesela Hanefi Avcı, yok bilmem Devrimci Karargah davası gibi, neredeyse kanlı-bıçaklı olduğu bir kadro ile aynı suçtan yıllarca içeride yattığında, hak falan arama gibi bir tavrın içine girmemek bir yana, sesini “ip çekme” yönünde kullanmış. Niye, çünkü Hanefi Avcı“Paralel yapı”nın farkına varmış ve bunu bir kitapla ifşa etmiş. İpi çekileceeek, çek! Emniyet, yargı, dosya, dosya, dosya ve gir kodese...

Emniyet’te adamlarınız var mı, var. “En tepe”den “Onların bir tanesini tanıyorsam...” diye başlayıp “Karılar boş olsun” diye biten mübaheleler yapılsa bile, orada adamlarınız var. Yargıda adamlarınız var mı? Orada özel kadrolaşılmış mı? Yok mu? HSYK’da olanlar ne?

Şimdi, eğer işin şartlanma faslında “Biz Hak isek bizimle ilgili tüm değerlendirmeler buna göre yapılır ve Hak ile uyum göstermeyen her şey batıldır, bizim ‘Hizmet adına’ diye nitelediğimiz her şey de meşrudur” gibi bir zihniyet varsa, bunun içinden çıkmak mümkün değildir.

Devamı için tıklayın >>>

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat