CHP’nin evrimsel süreci ve Muharrem İnce

  • GİRİŞ22.08.2014 08:07
  • GÜNCELLEME22.08.2014 08:07

1927 yılında “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik” ve “Laiklik” CHP’nin dört temel ilkesi olarak benimsenmişti. 1935 yılında “Devletçilik” ve “Devrimcilik” maddeleri de eklenerek Partinin ilkeleri altıya çıkarıldı. Böylece altı oklu bir parti simgesine sahip olmuş oldu.

CHP saltanatı kaldıran, hilafete son veren, laikliği getiren ve ulusal birliği sağlama adına Hukuk ve eğitim gibi toplumsal alanlarda gerçekleştirdiği reformlarla ülkemizi kendi medeniyet ve kültürümüzden koparan, batı medeniyet ve kültürünün bir parçası haline getiren bir partidir. Bu amaca ulaşmak için her türlü baskıyı, zulmü toplumumuz üzerinde uygulamaktan bir an geri durmamıştır.

Tek adam diktatörlüğü, dikta yönetimleri, devletin kendi halkını iç düşman olarak göstermesi, ordunun kendi halkına karşı savaşı, tek parti oportünizmi… gibi faşist yönetimlerle ve yönetim anlayışlarıyla halkımız bu parti sayesinde tanışmıştır.

Bu zulüm dönemi kuruluşundan çok partili döneme kadar sürer. Bu dönem CHP’nin halkın iradesi üzerinde kayıtsız şartsız hakim olduğu, devlet kurum ve kuruluşlarını CHP’nin şubeleri ve uzantıları gibi kullandığı/kullandırdığı dönemidir. Yani; halkın iradesine rağmen, milletin tepesine demir yumruk gibi indiği, vakitli vakitsiz horoz gibi ülkenin her yerinde öttüğü bir dönemdir.

2. Dönem Demokrat Parti ve Menderesin iktidara gelmesiyle hırpalandığı, yara bere içinde kendini toparlamaya kalktığı, tecrübeli kurt politikacı İnönüye rağmen bir türlü kendine gelemediği, ama orduyu yedeğine alarak 27 Mayıs İhtilaliyle ideolojisini millete dayattığı/dayattırdığı darbe veya darbeler dönemine milletimiz şahitlik etmiştir.

12 Mart darbesi, 12 Eylül darbesi, 28 Şubat darbesi, 27 Nisan muhtırası gibi askeri ideolojisine alet ederek sürdürmeye çalıştığı bir mücadele tarzının arkasında, yanında CHP’nin bizzat kendisini görürüz.

Bu arada partizanlarıyla doldurduğu Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Danıştay gibi yargı organları, YÖK ve devlet içindeki militan kadrolarıyla devleti oligarşik bürokrasi ve askeri vesayet altında yönetmeye, devlet içindeki Ergenekon, BÇG, 28 Şubat ve benzeri anti demokratik örgütler ve bazı yargı mensuplarını kullanarak halkımızı şekillendirmeye çalıştığına millet olarak şahit olduk.

Adı Atatürkçü, Kemalist, Ortanın solu, CHP’li, devrimci, hatta bazı milliyetçi ve sağcılar… Ne olursa olsun ayni zihniyetin ürünü, aynı düşüncenin militanı, aynı dünya görüşünün insanları olarak bu ülkenin değerlerine karşı savaşmış, medeniyet ve kültürümüzü yok etmeye çalışmışlardır. Bu dönem CHP’nin iyice halkımızın gözünden düştüğü, hırpalandığı, yarala aldığı bir dönemdir. DP, MSP, ANAP, FP, RP’nin varlık gösterdiği ve iktidar olduğu fakat muktedir olamadığı vesayet dönemleri, devlet içindeki çetelerin devleti ele geçirme dönemleridir de.

3. Dönem; Milletin AKP’yi ezici bir üstünlükle iktidar ettiği, eskimiş politikacıları oyun

sahasının dışına atıldığı son dönemdir. Bu dönemde CHP ve yandaşları uyanan, kendi değerlerine sahip çıkan, kendi iradesini ortaya koyan halkımızın karşısında tamamen yenildiler. Konuştukça dağıtan, çırpındıkça batan, itiraz ettikçe biten, inkâr ettikçe tükenen bir CHP halkımızın gözünde bütün artısı ve eksisiyle tükendi.

 

İnsanımızın tepesinde istedikleri vakit ötmeyi kendilerine doğuştan verilen bir hak olarak gören dün’ün horozları, AKP iktidarıyla bu gün yolunmuş tavuğa döndüler.

On yıllık AKP iktidarında onların bütün foyalarını meydana çıktı. Yalanları, iki yüzlülükleri, despotlukları, darbecilikleri, neden ve niçin halka karşı oldukları herkesçe anlaşıldı. Kralın çıplak olduğu artık herkesçe biliniyor.

CHP deki ulusalcıların başını çeken Muharrem İnce önümüzdeki kurultayda kendi kendini Parti Genel Başkanlığına aday göstererek diktatörlük döneminin özlemiyle CHP Genel Başkan olmak istiyor.  Eğer, Genel Başkan olursa –ki sanmıyorum- CHP’yi yeniden Ateist, Kemalist devrimci, ulusalcı faşist dönemdeki anlayışa döndürmeyi düşünüyor. Kazanamazsa da Parti içi kavga CHP ikiye ayrılıncaya kadar sürecek demektir.

Dervişten sonra Kılıçdaroğlu, daha sonra İhsanoğlu… Bak şu bürokratların CHP ‘ye yaptıklarına! Ekmeği büyüteyim derken, CHP’yi küçültüyorlar. Doğrusu da odur ki, bu ülkede CHP küçülürse ekmekte büyür, CHP büyürse ekmekte küçülür.

Arif Altunbaş - Haber7

arifaltunbas @hotmail.com

@arfaltunbas

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat