Tarih ve yalan

Tarih milletlerin derin hafızası, her zaman yaslandıkları övünç ve hüzün kaynağı olan büyük bir ibret hazinesidir.

  • GİRİŞ20.05.2016 08:33
  • GÜNCELLEME21.05.2016 11:43

İnsanlar o zaman yaşanan hadislere dayanarak hüzünlenir, oraya bakarak gurur ve sevinç duyarlar. Oradan ders alarak geleceklerini kurgulamaya özen gösterirler.

İyi veya kötü insanlığın başından geçen tüm serüvenler tarihin sararıp solmayan sahifelerinde canlı ve diri olarak hep yaşamış ve yaşamaya devam edecektir. Oradan ibret alanlar aynı hadiseleri yaşamazlar, almayanlar ise aynı yanlışlarla yüzleşirler.
Gerçek tarih yalan söylemez. Yalan söyleyen ve uydurulan bir tarihte zaten tarih değildir. Belki o dönemde yazılan tarih masallarıdır.

Ne yazık ki, ülkemizde Cumhuriyet döneminde yazılan/yazdırılan tarih kitaplarımız geçmişimize (Osmanlı ve Selçukluya) dönük kin, öfke ve nefret dolu, hakikatten uzak, Cumhuriyet dönemini de tek adam ekseninde abartarak, hatta; yalan ve iftiralarla süsleyerek tarih diye milletimize yutturulmaya çalışılan metinlerdir.

Eğitim kurumlarımızda genç nesillere yıllardır ‘’Bu bizim Tarihimizdir’’ diye inat ve ısrarla okutulan gerçek tarihimiz değil, ideolojik devlet yapısının tarih dayatmalarıdır. 
Cumhuriyet öncesi Selçuklu- Osmanlı tarihine yönelik aşırı yergiler, kötülemeler, karalamalar ve yok saymalar, Cumhuriyet dönemi ise zamanın devlet başkanlarını yüceltmeye yönelik, putlaştırmaya dönük aşırı övgü, abartı ile gerçek yaşananlardan uzak, masa başında yazılan -uydurmalarla dolu- bir tarih bu milletin tarihi olmaktan çok uzaktır.

Baskıcı iktidarlar, tek adamlar, diktatörler ve askeri yönetimler döneminde iktidar ağalarını övmek için tek taraflı yazılan, keyfi yazılara ve güzellemelere tarih denilemez.
Gerçek tarih; gerçeklere dayanarak eksisiyle artısıyla yaşananları tarafsız bir gözle yazan, her zaman eleştiriye ve özeleştiriye açık içinde hakikatlerden başka kirli bir bilgi barındırmayan berrak ve güvenilir bir kaynaktır.
‘’Bize tarihimizdir’’ diye dayatılan metinler Kemalist ideolojinin süzgecinden ve ayarından geçmiş, gerçeklerden uzak ve gerçeklerle savaşan, sağı solu tıraşlanmış,  Hak ve hakikatle arasına duvarlar örülmüş tek taraflı ideolojik dayatmalar tarihidir.

Cumhuriyet dönemi gençliği batılı olma, batıya öykünme adına kendi tarihinden, geleneğinden, kültür ve değerlerinden koparılarak yetiştirildi. Amaç; milletimizin kendi dinine,  tarihine, kültür ve değerlerine yabancılaşmasıydı. Ve bu kısmen de olsa başarıldı. 

Bugün ülkemizde yaşadığımız anarşi, terör, iç gerilimler ve bunalımlar, devlet ve millet arasındaki kırgınlıkların ana sebebi resmi statüko eliyle milletin kendi tarihinden ve referans kaynaklarından uzaklaştırılmanın trajedisidir. 

Millet olarak kendi tarihimize, kültürümüze ve dinimize karşı yabancılaşmanın, onlardan uzaklaştırılmanın bedelini; idealsiz ve hedefsiz, kendi devlet ve milletine, kendi tarih ve kültürüne, kendi din ve medeniyetine yabancı ve düşman gibi bakan sorumsuz bir nesile sahip olmakla en acı bir şekilde yaşıyoruz. 
Sadece ‘’1923 ile 1950’’ arasında tarihimizle hiç alakası olmayan bilgileri tarih diye milletimize yutturulması, gerçek bilgilerin kozmik odalarda hapsedilip milletten gizlenmesi resmi ideolojinin ikiyüzlülüğünü ispat etmeye yeter.

Gerçeklere yüz çeviren, yalanla beslenen, çarpık bir tarih bilinciyle yetiştirilen HAK ve hakikatten kopuk kuşaklardan ancak vatan ve millet düşmanı ‘’Geziciler’’ , ‘’Teröristler’’, ‘’Anarşistler'' ve her şeye ''HAYIR'' diyen acayip bir nesil çıkar. 

‘’Yalan söyleyen Tarihin’’ ağır ve bir o kadar da acı faturasını dün olduğu gibi bugün de yine milletimiz ödüyor. Yalan ve yanlış tarihi istediğiniz kadar taçlandırın, hatta suni bayram olarak kutlayın hakikat her zaman yalana galip gelmiş, gelir ve gelecektir.

arifaltunbas@hotmail.com

Twitter @arfaltunbas

 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat