Her zirvenin bir bitişi ve her bitişin de bir inişi ve sonu vardır. ‘’Liberalizm, insanlığın gelmiş ve geçmiş zirvesidir. ’’  diyen Fukuyama aynı zamanda kendi değerlerini çiğneyen batı medeniyetinin de çöküşünü ve bitişini haber veriyor.

İnsanın her şeyin en iyisine, güzeline, mükemmeline ve idealine sahip olma arzusu yaratılışının mükemmelliği gereğidir. En mükemmel bir şekilde yaratılan insanın en iyiye talip olması kadar normal bir şey olamaz.

Beşeri fikir ve aklın üzerinde insanın Allah tarafından Peygamberleri vasıtasıyla gönderilen vahye teslim olması, ona inanması ve onu hayatının rehberi olarak kabul etmesi de aynı mantıktan kaynaklanıyor.

Aşkın zirvesi, aşık’ ın maşukuna kavuştuğu andır. Batı medeniyetinin çöküşünün temelinde de bu anlayış yatar. İnsanın değeri iyiye bağlanınca yükselir, kötüye bağlanınca düşer. İnsan insani değerlerini hak ve hakikatten kopunca tüketmeye başlar. Batı ilahi olmayana bağlandıkça insani değerlerini de bu yüzden yitirmiştir.

Kan, kin ve zulüm üzerine kurulan batı uygarlığı insanlığın ortak değerlerini hırs ve egoizminin, işgal ve sömürgeciliğin ayakları altında çiğnedi. Çiğnedikçe vahşileşti, vahşileştikçe vahyin ekseninden uzaklaştı. Hızla kendi kendini ve medeniyetini tüketmeye başladı. İnsanlığın ortak değerlerinin ve vicdanının sesi olamadı, vahşileşti. Bu vahşi uygarlığı bekleyen son çürüyüp kokuşmak ve nihayet bir gün gelip yok olmaktır. İnsanlık tarihi, vahyin merkezinden uzaklaşan ve kopan bu gibi uygarlıkların çöplüğü ile doludur.

İslamdan uzaklaşmayı medenileşmek olarak bilen, İslam medeniyet ve kültüründen kopmayı ilericilik ve çağdaşlık zanneden, batılı ve batıcı olmak için kimlik ve kişiliğini yitiren Müslüman toplumları bekleyen son, batıyı bekleyen sonun aynısıdır.

Onun için mutlaka İslam milletinin batının baskısı ve kontrolü altından kurtulması, kendi kimlik ve kişiliğine dönmesi, kendi medeniyetini yeniden inşa ve ihya etmesi gibi ciddi bir sorumluluğu var. Bunu yapmadığımız veya yapamadığımız sürece batıya bağımlılığımız sürecek, batının çöküşüyle birlikte en az bir asrı daha boşuna geçirmiş olacağız.

Batı Medeniyetinin çöküşüyle dünyada estirilecek terör ve zulümden en büyük payı yoksul ve zayıf ülkeler ve enerji kaynaklarına sahip zengin İslam ülkeleri alacaktır.

Her ne pahasına olursa olsun Türkiye batının kuyruğundan, boyunduruğundan ve batı kulübünden ayrılmak zorundadır. Bu, hem lider ülke olması ve hem de liderlik yapması beklenen coğrafya için hayati bir önem arz etmektedir. Çünkü, Asırlardır bize düşmanlık etmekte yarışan ülkelerin emir ve kontrolü altında iken kendi dost ve kardeşlerimize örnek ve lider olmayı hayal etmek bile yalnıitır.

Kendisinden başkasına hayat hakkı tanımayan, egoist, jakoben, için için çürüyen, kokuşan Batı Medeniyetinin son kullanma tarihi geçmiştir. Millet olarak kendimizle, durumumuzla, konumumuzla, problemlerimizle ve sorumluluklarımızla yüzleşmek ve buna göre geleceğimizi inşa etmek zorundayız.

Batı medeniyeti hızla belirli bir sona doğru giderken, Batı Blok’undan sonra başka bir düşman güç’e, birliğe ( ‘’AB’’,’’NATO’’, ‘’Shangay Birliği’’ de olabilir.) kuyruk olmamak için ‘’İslam Birliği’’ ekseninde bir araya gelmek zorundayız. Bu boşluğu biz dolduramaz isek tabiat boşluk kabul etmez, düşmanımız da olsa başka birileri bu boşluğu bizim yerimize doldurur.

Dünya Müslümanları olarak İslam Medeniyet ve Kültürünün etrafında birleşip kendi gücümüzü, pazarımızı, savunmamızı ve ticari havzamızı oluşturmadıkça kendi ayaklarımız üzerinde durmamız mümkün değil. Bu güce ulaşmadıkça düşmanlarımız bize asla dirlik ve huzur da vermeyecektir.

Arif Altunbaş / Haber7

arifaltunbas@hotmail.com

Twitter @arfaltunbas