Müslüman hangi zaman ve şartlarda olursa olsun Hakkın yanında olmak gibi erdemli bir duruş sergileyen, güçsüz de olsa zalime ve zulme karşı, zayıfta olsa mazlumun ve haklının yanında yer almasını bilendir. Kendisi zayıfta olsa güçlü zalimin, hak ve hukuk tanımazın arkasında durması, yanında yer alması, onunla aynı karede görünmesi bile sakıncalıdır.

Sadece güçlü diye kafir ve münafık ve zalimle birlikte olması ne insani, ne ahlaki, ne de İslami bir davranıştır. Amerika’nın, Rusya’nın, Avrupa’nın, İsrail’in güç, kuvvet ve uluslararası etkisinden korkarak bunlardan birinin veya birkaçının yanında olmak ve onlarla birlikte hareket etmek, onların zulümlerine ortak ve destek olmak anlamına gelir.

Gücün ve güçlünün yanında olmanın dayanılmaz hafifliği karşısında adam gibi bir duruş sergileyemeyenler arızalı bir ruh ve düşüncenin hamalı şahsiyet ve karekter yoksunu zavallılardır. Zalimlerin karşısında dik bir duruş sergileyenler tüm dünya mazlumlarının ve insanlığın onuruna sahip çıkma bahtiyarlığına da ererler. Birlik ve beraberlikten, dayanışma ruhundan, ahlak ve maneviyattan yoksun olanların sığındıkları limanlar güce tapanların sığ ve balçık koylarıdır. Haklıdan ve mazlumdan yana tavır koyamayıp da hep güçlüden ve zalimden yana olanlar kaypak ve güvenilmez tiplerdir.

Bunlar güç merkezi değiştikçe durum ve duruşlarını değiştiren her rüzgara karşı yelken açan dengesiz ve kaypaklardır. Sürekli güce yakın olan, güce doğru dönen ve döndükçe fırıldaklaşan ve fırıldaklaştıkça şanzıman dağıtan silik, şahsiyete arızalı tiplerdir. Müslüman’ın her türlü duruşunu ve tavrını inanç ve akidesi belirler, makamı ve mevkii, şan ve şöhreti, mal ve serveti değil.

Onun dünyasında ve hayatında en güçlü ve en kudretli olan Allahtır. Onun nazarında Ondan başka önünde baş eğilecek güç yoktur. O, ancak O’nun gücü ve kuvveti karşısında eğilir ve sadece O’na itaat eder ve sadece Ona teslim olur. Bugün Suriyede İslam adına mücadele verdiğini savunan İran, Hizbullah ve onların etrafındaki yandaş güçlerin mazlumların yanında değil de zalimlerin tarafında yer alması, hatta mazlum Suriye halkına karşı acımasız bir savaş sürdürmesi, Halepte taş taş üstüne bırakılmaması, mazlum insanlarını katledilmesi aklın, mantığın, İslam’ın ve vicdanın kabul edeceği bir durum değildir.

Halep çocuklarının katili ikiyüzlü İran ve Hizbullah Müslümanların vicdanında Halepte toprağa gömülmüştür. Bunlar Amerika'dan, İsrail'den ve Rusya'dan daha zalim ve alçak bir düşman olduklarını Suriye'de yaptıkları zulüm ve katliamla ispat etmişlerdir. Bu anlayış Selahaddin Eyyubiye karşı Haçlıların yanında savaşan, Kudüs’ü Haçlılara teslim eden kalleş Fatimi aklı ve mantığıdır. Bütün dünya Suriye'de işlenen cinayetler karşısında zalimin ve güçlünün yanında susarak yer alıyorsa bu olaylar karşısında Türkiye olarak iyi düşünmemiz, dostu düşmanı iyi tanımamız ve ona göre hesaplarımızı, savunma sanayimizi ve ordumuzu güçlendirmemiz, her türlü saldırı ve düşmanlıklara karşı ülkemizi hazırlanmamız gerekiyor. Ne yazık ki zalimin alçak, güçlünün ikiyüzlü olduğu, büyük balığın küçük balığı yuttuğu acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Zalimden adalet ummak ve beklemek ölümü beklemek gibi bir şey. Türkiye olarak uyanmak ve kendimize gelmek, birlik ve beraberlik içinde geleceğe yönelmek, her türlü olumsuz şarlara hazır olmak mecburiyetindeyiz. Kimsenin diğerinin gözünün yaşına bakmadığı, bakmayacağı gerçeklerle yüzleşmeden millet olarak top yekün bize karşı dayatılan ekonomik, askeri ve soğuk bir savaşa hazırlanmalıyız. Ülke olarak her tarafımızda mayın tarlası, her yanımızda puşt zulası, her köşede ihanetin komplosu kol geziyor.

Arif Altunbaş - Haber7.com