Petro-Dolar zengini Suudi Arabistanın çılgınca silahlanması acaba hangi akla hizmet ediyor?

İran devriminden bu yana Suudi Krallığı ile İranın arası sürekli dargın ve gergin. Bir yanda Suudilerin batıya ve ABD’ye piyonluk yapması, öte yanda İranın yayılmacı Şia politikaları Arap yarımadasını diken üzerinde tutarken Basra Körfezini de patlamaya hazır bir barut fıçısı haline getiriyor.

Rusya ve Çin’in desteği ile İranın uzun menzilli balistik füzelere sahip olması, karada ve denizde komşu ülkelere üstünlük sağlaması başta Suudiler olmak üzere tüm Körfez ülkelerini ve enerji yollarını kontrol eden ABD’yi tedirgin etmeye yetiyor.

Kötü günler geçiren ABD ekonomisini kısmen ayağa kaldıracak büyük bir silah siparişi veren Suudiler ABD’ den 110 milyar dolarlık silah, bu rakam öteki askeri teçhizatlarla birlikte 380 milyar Doları buluyor. Trump bu anlaşmadan gayet memnun, tabii Suudiler de.

İranın dini lideri Ayatullah Hameney bu anlaşmadan sonra ağır bir dil ve tehditkar bir üslupla Suudileri ABD’nin sağmal ineğine benzetiyor.

Bu alış verişten rahatsız olan sadece İran değil.

Angela Merkel'in ABD'ye yönelik eleştirilerinden hemen sonra, Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de ‘’ABD’ yi Amerika ile Arabistan arasındaki silah anlaşmasından dolayı yanlış bir yolda ilerlerliyor’’ diyerek yüksek sesle eleştiriyor.

Sosyal Demokrat  Bakan Gabriel, ‘’Donald Trump liderliğindeki ABD yönetimininin Batı'yı ve ABD'yi dünya sahnesinde hafif düşürdüğünü, Amerikan yönetiminin dar görüşlü politikaları Avrupa Birliği'nin çıkarlarına tezat teşkil ettiğini’’ söylüyor.

ABD başkanı Donald Trump ise Suudi Arabistan ile yaptığı anlaşmanın Amerika için büyük bir başarı olduğunu gururla ifade ediyor.Trump, başkanlık seçimi sırasında kendi seçmenine verdiği sözü yerine getirmenin gururunu yaşarken istikrarsızlık ve iç kargaşada bir türlü dünya gündeminden düşmeyen Ortadoğunun biraz daha gerilmesine, düşmanlıkların biraz daha artmasına sebep olduğu onun hiçte umrunda değil.

Afganistan, Irak, Suriye, Bahreyin ve Yemendeki çatışmalarda taraf olan ve bu cephelerde direkt olarak rol alan İran Suudi geriliminin  gelecek yıllarda daha da kızışacağını, Suudi Arabistanın terör ve iç kargaşalıklarla terbiye edilmek isteneceğini şimdiden söylemek mümkün.

Kontrolsüz ve aşırı silahlahlanmanın bölgede ciddi bir tehdit oluşturacağını, barış ve huzuru ortadan kaldıracağını her iki tarafta pekala biliyor. Peki, ya bu silahlanma yarışı niye ve kimlere hizmet ediyor?

Alman Dışişleri bakanının ABD'yi eleştirmesi aynı zamanda Amerika ile Almanya arasındaki anlaşmazlıkların da derinleşmesine sebep olacağı, bu da Avrupa ile ABD’nin arasının açılması anlamına geliyor.

Trump son dönemlerde ticari ve askeri münasebetler nedeniyle Almanya'ya sert eleştiriler yöneltmesi, Almanya'dan NATO ile ilgili mali yükümlülüklerini daha fazla yerine getirmesini istemesini  değerlendirdiğimizde  durum pek iç açıcı görülmüyor.

Almanya ve bazı batılı devletler ABD'nin saldırgan, mantıksız politikalarını eleştirmekle ve bu politikaların dünya barışı ve insanlık için tehdit oluşturduğunu, Avrupaya zarar verdiğini açıkça söylemekle aslında yol ayrımının çatağında oldukları anlamına geliyor.

Trump’un son olarak Kyato anlaşmasından çıkacağını söylemesi Fransayı hayli kızdırdı. AB’ın iki öncü ve lokomatif gücü Almanya ve Fransanın ABD ile aralarının limonileşmesi gelecek günlerde Avrupayı ABD blokundan ayırıp Amerikasız kendi yollarına devam etmesine sebep olabilir. Bu da ABD’nin dünya jandarmalığını terkedip kendi kabuğuna ve coğrafyasına çekileceği izlenimini veriyor.

Görünen köy klavuz istemez…

Arif Altunbaş, Haber 7