İnsanoğlu vahyin ayak izini izlediği sürece yaratılış gayesine uygun bir hayat sürmüş, bu eksenden uzaklaşdıkça kendi kendinin tutsağı olup dünyayı kendisinin ve kendi cinsinin zindanı haline getirmiştir..

Peygamber izinden ayrılan çağımız insanı da aklın, ilmin ve teknolojinin sınırlarını zorlayarak bütün dünyayı yok edebilecek tehlikeli bir varlık haline gelmiştir. Öyleki, bilinçsizce doğayı kirletip tahrip eden, bilim ve teknoloji adına yaratılışın sınırlarını zorlayan bizzat kendisi. İnsanlık kendi hırsının ve doymak bilmeyen arzularının kurbanı olarak kendi yaşam damarlarını kesmekle meşgul.

Modern bilim ve teknolojinin ahlaki sınırları yok. Tüm aleme meydan okuyan, tüm yaratılanı tehdit eden bir kabadayı gibi cahili bir anlayışın içinde çevreyi, atmosferi bütün yaşam kaynaklarını tahrip edip kendi intiharına zemin hazırlıyor. İnsan, bilinçsizce dünyaya ben, ‘’Kendi kendimin kurduyum’’ diye haykırıyor.

Modern cahiliyenin son temsilcisi olan insan kendini ve alemi yaratanın kim olduğunun, neden ve niçin yaratıldığının bile farkında değil. Herşeye hükmettiğini, herşeyi bildiğini, herşeye ulaşabileceğini sanıyor.

Modern insan kurdun içten ağacı kemirdiği gibi kendi yaşam kaynaklarını içten içe kemiren sinsi bir yaratık haline geldi. Bindiği dalı kesecek kadar aptal,  evrene hakim olmak isteyecek kadar açgözlü, kendini ve alemi yok edecek kadar teknolojinin kölesi. Gözünü öyle bir hırs bürümüş ki, öyle aç gözlü ki dünyaya hakim olsa, neden ‘’Ay’a, yıldızlara hakim olamadım’’ diyecek kadar sınırtanımaz.

İnsan kendi çıkarları adına başkasını öldürecek kadar kadar acımasız ve vahşi.Tüm canlılara ve insana ait  yaşam kaynaklarını ve alanlarını yok edecek kadar düşüncesiz bir egoist. Dünyayı kaç sefer hallaç pamuğu gibi atacak ve onun dengesini bozacak kıtalararası konvensyonel silahları düşünün! İklim değişikliğine sebep olan seragazlarının tahribatını, hava, su, toprak kirliliğinin olumsuz etkilerini düşünün! Bilim ve teknoloji adına insanın içindeki insanın katledildiğini, insanın teknolojiye esir ruhsuz bir varlık haline getirilmeye çalışıldığını, kendi genleriyle oynanarak bir robot haline getirildiğini düşünün!

İnsan her haliyle kendi cinsine ve gelecek için güven vermiyor. Habire düşmanlık üreten bir virüs gibi tüm dünyayı bir savaş alanına çevirmiş birbiriyle didişmekte, sürtüşmakte, dövüşmekte vahşice yarışıyor.

İnsan insanlığa barış içinde yaşayacağı güzel ve esenlik yurdu bir dünyayı değil  acı, elem, yoksulluk, kan, kin, nefret ve ölüm üreten bir cehennemi miras olarak bırakıyor.

Antik Yunan ahlakı ve hayat tarzının, Roma militarizminin  ve hukukunun temellerinde yükselen batı uygarlığı tarihin en barbar bir medeniyeti olarak bugün modern dünyaya referans olup ona yön veriyor.

İnsan, yeniden peygamber izine ve vahye dönünce kadar insan olarak insanca yaşama, düşünme ve hareket etme erdemine ulaşacaktır.

İslam alemi Türkiye gibi iki asırdır batı uygarlığının işgali, baskısı ve terörü altında bir öze dönüş arayışı içindedir. İnsanımız kaybetmiş olduğu tüm değerlerini yine kaybettiği yer olan vahyin ocağında bulacaktır.İşte o zaman, ‘’Eşrefi mahlukat olduğunu’’ yeniden anlayacak, kavrayacak kendine, ülkesine, coğrafyasına ve aleme nizam verecektir

Vahyin ekseninden yaban ellere savrulan insanlığın kaderi yine kendi elindedir. Ama; putlarına tapan, eşyaya maddeye esir olan insanın değil, Allaha hakkıyla kul olan, O’na samimiyetle bağlanan insanın elinde.

Bunu farkettiğimiz  zaman, yeniden vahye döneceğimize, peygamber izini izleyeceğimize ve insan olarak hakettiğimiz barış ve esenlik yurdu bir dünyaya kuvuşacağımıza inanıyorum.

Arif Altunbaş, Haber 7