Büşra Öğretmenim
.
- GİRİŞ16.08.2019 07:51
- GÜNCELLEME17.08.2019 09:44
Uzun yıllar önceydi Avrupadan kendi çoluk çocuğumla Türkiyeye izine gelmiştim. M. Akif İnan Hocamın fen Lisesindeki lojmanınında balkonda çay içiyorduk.
Evin içinde cıvıl cıvıl oynayan bir kız ve erkek çocuğu vardı. ‘Meraklı gözlerle kafamı çocuklara çevirdiğimde, ben daha ona sormadan o cevap verdi ‘’Torunlarım’’ dedi. Banu’nun çocukları… Şark çıbanının iziyle süslü o güzel yüzüyle gülümseyertek, mutlu bir eda ile; ‘’Eee çocuklar büyüyor’’ dedi… Sonra, Büşra kızım diye seslendi … Koşa koşa narin, melek yüzlü bir Pamuk prenses dedesinin boynuna sarıldı. Ona beni tanıştırdı. Çocuk işte, utangaç bir edayla ‘’Hoş geldiniz’’ diyerek kafasını dedesinin gögsüne yasladı…
İşte, İlk görmem tanışmam böyle oldu Büşra öğretmenimle…Aradan Yıllar geçtikten sonra, 6 Şubatta yapılan bir proğrama çağrıldım Urfaya. Proğramdan birgün sonra damadımız Hayati Bey akşam yemeğine davet etmişti evine. Aradan yıllar yılı geçmişti görmiyeli. Kız kardeşim Banu hanımın yanında genç bir kız telaşla sofrayı hazırlamaya annesine yardım ediyor, mutfağa girip çıkıyordu.
Bir ara, Banu bana dönerek ‘’Bu kızım Büşra Arif abi, tanıdın mı’’, ‘’üniversiteyi yeni bitirdi.’’ dedi. Pamuk prensesimiz büyümüş koşkoca gelinlik bir kız ve öğretmen olmuş, dedim içimden. İşte, İkinci görüşmemiz de böyle oldu Urfanın ceylanı Büşra öğretmenimle…
Yazıya böyle derin hatıralarla girdim ki.Gözlerim buğulanıp, yüreğim daralıp kelimeler tükenmesiz, söz bitmesin diye.
Bir anne, baba, dayı, amca, hala, teyze, hatta; tüm insanlar için en zor şey genç yaşta ölenlerden bahsetmektir.Ölümüm yüzü her zaman soğuktur. Genç yaşta ölenlerden bahsetmek ise, yangınların en büyüğü…
Büşra öğretmenim öğretmen bir dede ( Mehmet Akif İnan Hocamızın) ve Anne annenin( Sevim İnan’ın)’’ torunudur. -Allah ikisine de rahmet eylesin.-Üzerimde çok emekleri vardır.
İki öğretmenden olma biricik kızının kızı, bir öğretmendir Bişra öğretmenim. Mesleğini seven, öğrencileri ve çevresi tarafında sevilen, sayılan, hürmet edilen soylu, asaletli bir öğretmen…
Daha evlenmeden yüzlerce öğrencisi (evladı olan) bir evladımızdı Büşra öğretmenim. Bu gün onun Şebi Aruz’u. Sevgili Rabbine kavuşma günü. Daha genç yaşında kefenini gelinlik olarak giyerek dedesinin yanına gitme günü.
Bugün Cuma namazından sonra beyaz bir ata binerek Harrankapı mezarlığına yürüyecek…Mekanın cennet olsun kızım. Seni sevmelere doyamayan anne, baba, kardeş ve daha ölüm nedir bilmeyen minnacık öğrencilerine rabbim sabırlar versin.
Artık söz bitti. Kelimelerim tükendi. Şu anda kilitlendim. Ölenin arkasından ağlanmaz ama; hakkını helal et kızım! Ben ağlamıyor gibi ağlıyorum, Ağlamıyor gibi…
GÖK EKİNİ BİÇMİŞ GİBİ
Geldi geçti ömrüm benim şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle geldi şol göz yumup açmış gibi
İşbu söze Hak tanıktır bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide kafesten kuş uçmuş gibi
Miskin âdem oğlanını benzetmişler ekinciye
Kimi biter kimi yiter yere tohum saçmış gibi
Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi
Bir hastaya vardın ise bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise bir eskice virdün ise
Yarın anda sana gele Hak libâsın biçmiş gibi
Yunus Emre bu dünyada iki kişi kalur derler
Meğer Hızır İlyas ola abı hayat içmiş gibi
(Yunus Emre)
Arif Altunbaş, Haber 7
Yorumlar4