Türkiye'nin yükselişine kimler engel olduğu, önümüze kimler engeller ve engellemeler çıkardığı, kimler tarafından yolumuzun kesildiği Trump konuştukça ortaya dökülüyor. Patavatsız düşman her zaman ahmak dosttan daha iyidir. Birisi kendi sırlarını döküp saçmayı, diğeri dostunun sırlarını söylemeyi kahramanlık bilir.

Bu ülkede yalanın, iftiranın alçak ve karanlık gölgesine sığınanlar ağzına her geleni söyleyerek Başkan Erdoğan'a ve Hükümet'e hep veryansın ettiler. Ama zaman, yalancı ve iftiracıların, ona kin ve öfke duyanların hep karşısına dikildi.

Barış Pınarı Harekatı ile dünyayı ayağa kalktı. Şimdi gözler Türkiye ve Başkan Erdoğan üzerine çevrildi. Siyonist odakların elinde oyuncak olan  ABD derin devleti Trump kuklasını oynatmaya başladılar. O da ‘’…bunları bunları yapma, yoksa; seni ekonomik olarak çökertirim’’ . ‘’Daha önce de bunu yapmıştım.’’ diyerek tehditler savurmaya başladı. Türkiye ekonomisinin kimler tarafından maniple edildiği, piyasaları kim karıştırdığı,  ekonomik darbeler nereden ve neden geldiği açık ve net olarak Trump’ın ağzından ortalığa  saçıldı.

Biz, ‘’Dış güçler bizimle uğraşıyorlar’’ diye söylediğimizde bazıları duymuyor, duymak istemiyordu. Özellikle CHP yıllardır bunu biliyor, duyuyor ve anlıyor olmasına rağmen bilmiyor ayaklarına yatıyordu. ‘’Bu dış güçler de kim’’ diye dalga geçiyorlardı. Belkide bunları söyleyenlerin bir çoğu bu dış güçlerin taşeronu ve kuklası olduklarının bile farkında değillerdi. Şairin ‘’O mahiler ki, derya içindedirler, deryayı bilmezler.’’  benzetmesindeki sazan balıklar gibiydiler.

Patavatsız adam sağa sola tehditler savururken, ‘’O dış güçler dediğiniz şeyin borazancı başı benim…’’ diye yırtınırcasına defalarca kendini sahnenin önüne attı. Bir günde attığı beş Tweet de birbiriyle çelişki içindeydi. İnsanın gözleri kör, kulakları sağır, kalpleri duyarsızlaşmışsa eğer, gözünün içine girseniz bile yine görmüyor işte…

Trump;’’ Obama PKK’yı ABD’nin ortağı yaptı” derken, BM, İnsan Hakları izleme ve Uluslararası Af Örgütü, AB, NATO gibi kurumların Suriye üzerine hazırladıkları raporlarda YPG’nin Suriye’de çocukları savaşta kullandığı, yerel halk üzerinde etnik temizlik yaptığı, cinayetler ve baskılar gibi birçok terör suçları işlediği herkesimin malumu idi.  Batının kendi paralı askerlerine yaptıramadıkları cinayetleri ve katliamları taşeron örgütlerine yaptırdılar. DEAŞ, PKK, YPG ve teferruatları da bu taşeronlardan sadece üçü idi.

Dünya çapında terörle mücadele ettiğini iddia eden ABD  PKK’ın bir terör örgütü olduğunu, NATO’ da müttefiki olan Türkiye'ye karşı şavaştığını, binlerce terör hareketini organize ve icra ettiğini domuz gibi biliyordu.

Başkan Trump, Amerika’nın Sesi sitesinde yayınlanan bir yazıda; “PKK Türkiye’nin asli düşmanıdır. Başkan Obama, PKK’ya yardım ve yataklık yaptı, Türkiye’nin ölümcül düşmanı PKK’yı eğitti ve yetiştirdi’’ derken dünyaya ve bizdeki sağırların yüzüne bu gerçeği haykırdı.

Türkiyeden toprak koparmak için savaştıklarını ’’ Trump’ın açıkladığı bu durumu PKK’ya arka çıkan Türkiyeli solcular, Avrupalı sözde müttefiklerimiz bilmiyorlarmıydı. Bunu onlar da domuz gibi biliyorlardı. Bunu bile bile PKK’yı destekliyor, onunla koolisyon ve birliktelikler kuruyor ve ona arka çıkıyorlardı. Şimdi ordumuzun önünde PKK ve teferruatları zora düşünce hepsinin etekleri tutuştu, hepsi teleşlandılar, hepsinin oyunları boşa çıktı, Durdurun bu savaşı demeye başladılar hep birlikte.

Trump, ABD’nin ‘terör örgütü’ listesinde yer alan PKK’yı nasıl NATO müttefiki olan Türkiye'ye karşı kullandıklarını bizzat gördü. Ve şimdi de; ‘’Birçok konuda PKK DEAŞ’tan daha tehlikelidir’’ demeye başladı. Nereden nereye geldik ve geldiler.

Binlerce TIR silah ve cephane PKK yandaşlarına  boşuna verilmedi. Ortadoğu'da dengeleri değiştiren tek ülkenin Türkiye olduğunu ve olacağını artık herkes anladı.

ABD şimdiye kadar ilk olarak YPG terör örgütü ile ortaklık yapmadı. Tarih boyu aynı yöntemi defalarca Vietnam'da, Kamboşya'da, Küba'da, Afganistan'da, Irakta, Libya'da, Somali'de hep alçakça kullandı. Bundan sonra da kullanacak. Maşa varken elini ateşe sokmamayı akılılık olarak bilecek ve bununla övünecek kadar da aptallıklarına devam edecekler…

Hak, hukuk, adalet, insan hakları ve barış gibi insanlığa mal olmuş değerleri tanımayan ABD ve batılı devletler bir gün gelecek çiğnedikleri bu değerlerin balçığı içinde bu yaptıklarının bumerang gibi kendilerine döneceğini de görecekler.

Adalet ve hukuk sadece onlara ihtiyaç duyan insanlar için değil, şimdilik onlara ihtiyac duymayan, hiç ihtiyaç duymayacağını sananlar için de bir gün lazım olacak. Ne yazık ki insan zor duruma düşünce bunu hatırlayabilen unutkan bir varlık olarak hep hatırlayacak.

Arif Altunbaş, Haber 7