Tarikatlar ve Hakikatler

  • GİRİŞ06.12.2019 09:27
  • GÜNCELLEME09.12.2019 09:26

Arapçada ‘’Tarikat’’; ‘’gidilen yol’’ demektir. Her yol bir usul mektebidir. Tarikat lideri  peygamberimiz sav’i örnek aldığına inanılan akil insandır. Kendi terbiye ve eğitim usulü ile talebelerinin rablerine yakınlaşması için onlara dersler, öğütler veririr, yol gösterir. Tarikatlar; bir cemaat liderine öykünme, ayrı ayrı bir islam anlayışı ortaya koyma ve şeyhini kutsallaştırma ve putlaştırma ocağı değildir. İnsanlar böyle bir tarikata ve o cemaate girerse yanlış bir yola girmiş olur. Hakikat adına yalana hizmet ederler. Bu yol Allahı tek Rab, rasulünü tek önder kabul eden tevhid  çizgisidir. Tarikat liderinin  işi ve görevi; ahlaki ve dini yönden öğrencilerini Kuran ve Sünnete göre peygamber ahlaki ile eğitmekten, onlara Hakkı ve hakikati anlatmaktan, nasihat etmekten, öğretmenliklik yapmaktan ibarettir. Holdig veya parti kurmak, saltanat sürmek, ihale peşinde sürünmek ve köşe dönme yarışı içinde olmak onların işi değildir.

 

 

Kim olursa olsun, nasıl olursa olsun diyerek bir şeyhe kamyon komyon mürit toplamak, otobüs otobüs insan taşımak iyi niyetle de olsa doğru bir yol ve yöntem değildir. Her islami ilim, bilgi, ahlak, eğitim ve öğrenim dalında ‘’önce usul, sonra vusul kaidesi gelir’’ bu kaide her işin başıdır.Çünkü;’’ Usul olmadan vusul olmaz.’’ Yunus Emrenin deyimiyle;’’Şeriat tarikat yoldur varana, Hakikat marifet andan içeru’’ Yani; Önce; şeriatı (Allahın kulları için gönderdiği emir ve yasakları)’nı  öğreneceksin, sonra; bunları nefsinde uygulamak, islami bilgi ve donanım için ehil bir öğretmenin (şeyhin, ustanın) öğrencisi olabilirsin. Yani; Tarikata girecek insan önce şeriatı (Allahın emir ve yasaklarını, ölçülerini bilmek, öğrenmek zorundadır. Tarikat kişinin hocasından öğrendiklerini şahsında tatbik etme usul ve yöntemini gösteren bir yoldur. Eğitiminin her alanında önemli olan sayısal istünlük değil, az da olsa öz olandır. Kaliteli bir kemiyyet, her zaman kalitesiz bir keyfiyetten üstün ve önde gelir.

Osmanlı devlet, millet yapılanmasında önemli bir yer tutan Tarikatlar tek parti iktidarında  ‘’yozlaştılar’’ bahanesiyle kaldırıldı. Allah  ve O’nun gönderdiği din,  peygamber ve Kuran çağdışı doğmalar olarak görülerek hayatın dışına itildi. Amaç; devlet, millet, sosyal ve aile yapımızı batı toplumuna benzetmekti. Tek Parti diktatörlüğünün dünya görüşünde Allah, Peygamber ve öte dünya kagısı gibi bir anlayış yoktu. CHP İslam dışı bir dünya görüşünü temsil edip batı uygarlığının sadece kötü bir taşeronu idi.Bu yüzden, kanaatimce CHP zihniyetinin yeryüzünde ve gök yüzünde, yerin altında ve yerin üstünde tutunacak asla bir dalı ve yeri yoktur. O hep İslam Medeniyet ve Kültürünü yok etmeye çalışan bir virüs gibiydi. Halen aynı inat ve israrla aynı çizgide Türkiyenin dini ve ahlaki yozlaşmasının ve bozulmasının baş mimarı olarak karşımızda Hindu’nun kutsal ineği gibi sorun üretmeye devam ediyor. Bu yüzden millet 70 yıl önce onu iktidardan düşürdü, siyaset sahasından kovdu. O zamandan günümüze kadar kendisine  bir daha iktidar yüzü göstermedi. Dışarıdan partilerine transfer ettikleri sağcı(!), muhafazekar(!), islamcı(!) yalakalarla vitrinlerini süzlemeye, düzeltmeye, çeitlendirmeye çalışarak partilerinin imajını tazelemeye çalışsalar da ikiyüzlülükleri çifte standarlı suratlarından fışkırıp paçalarından akıyor.Ayrıca; millet deve mi kuşmu olduğu belli olmayan transfer ettikleri adamların cigerini biliyor.

 

 

Tarikatlar da, CHP ideolojisi de insanımızı kendi inancına göre  şekillendirmek istiyor.  Birisi bin yıldır  ayet ve hadise göre peygamber ahlakıyla milletimizi eğitmek, terbiye etmek ve hayata hazırlamak isterken, diğeri de; vahyin dünyasından kopararak  sekuler aklın ve mantığın yani; batı medeniyet ve kültürünün anlayışına ve hayat tarzına göre toplumu dizayn etmek, yönlendirmek ve yönetmek istiyor. Birisi insanı Hıra dağının gölgesinde yaşamaya çağırıyor, diğeri ise; Olimpus dağının gölgesinde yaşamaya zorluyor.Birisi; Kabenin tek ilahına çağırıyor insanları, diğeri;Antik Yunan ve Romanın temelleri üzerinde yükselen islam düşmanı batı medeniyetinin ilahlarına teslim olmayı dayatıyor.  

Türkiyede halka karşı, halkı kurtarmak için yapılan tüm darbelerin ve devrimlerin halk için de hiçbir tabanı ve taraftarı olmamıştır. Sebebi de yapılan bu değişikler ve değişimlerin islami bir referansının olmayışındandır. Ama; İmamı Yesevi, İmamı Nakşibendi, Kadiri, Mevlevi, Alevi gibi tarikatların Türkiyenin Türklerin vatanı ve islam yurdu olmasında çok büyük rolleri ve emeklerinin olduğunu kimse inkar edemez. CHP bin yıllık siregelen Türk-İslam Medeniyet ve Kültürünün karşısında ve önünde hep en büyük engel, batılılaşma ve batıllaşmanın da yanında en büyük taşeron ve öncü olmuştur. Çoğu müslümanların nazarında CHP bu yüzden sevimsiz ve iticidir.

Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye İslam kültüründe tarikatlar kalpten kalbe uzanan bir sevgi, saygı ve muhabbet yolu üzerinde kurulan birer eğitim ve öğretim yuvasıdır. Eğitim ve öğretim sadece devlete, sadece aileye, sadece siviltoplum örgütlerine  havale edilemeyecek kadar önemli ve ciddi bir meselemizdir. Bin yıllık ordu, devlet ve millet yapılanmamızda İmamı Yesevi’nin, İmamı Nakşibendi’inin, Hacı Bektaş’ın, Hacı Bayram’ın, Abdulkadir Geylani’nin, Mevlana’nın ne büyük bir rol olduğunu görmemezlikten gelmek bakar körlük veya başka bir ifade ile nankörlük olur.

Bugün gençliğimiz ve toplumumuz içinde bir virüs gibi çoğalan ahlaksızlık, kadın ve çocuk istismarları, vahşi cinayetler, anne baba ve büyüklere saygısızlık, terörizm, anarşi, deizm, vatan hainliği… gibi cahiliye adetleri ve inanışları, türlü sapıklar, ahlaksızlığın her türlüsü aile ve toplum yapımızın içinde bir dinamit gibi patladı. Artık, milletimizin en önemli yapı taşı olan çekirdek aileyi de bu yüzden kaybetmekle karşı karşıyayız.

CHP zihniyeti müslümanları ötekileştiren, ahlaki sorunlar üreten, milleti dinine,  birbirine, hatta; devletine milletine düşman eden, yerli ve milli olmayan inkarcı anlayışın ta kendisi olmaya devam ediyor. Milletimizin  temeli olan  aileyi yeniden ayağa kaldırmak için Selçukludan, Osmanlıdan devraldığımız toplumsal barış ve huzurumuz için  büyük bir önem arzeden tarikatları, zaviyeleri, camileri, medresleri, Kuran ve ahlak eğitimi veren müesseseleri, esnaf loncalarını, sosyal, kültürel, dini ve birlikte yaşama kültürünü canlandıracak kurum ve kuruluşları yeniden ihya ve inşa etmek mecburiyetindeyiz.

Milletin kılığına, kıyafetine, yaşantısına, hayat tarzına, eğitimine, okuluna, sivil toplum örgütüne, tarikatına, camisine, ezanına devlet veya mahalle baskısıyla, türlü dayatmalarla karşı çıkmak insan hak ve hukukunu ihlaldir. Gerçekten inanmış ve iman etmiş insanların  kalplerinin sahibi Alemlerin rabbi olan Allahtır. Allahın mekanına ve mülküne tankla, topla, despotlukla girilemez. Orada baskı ve dayatma  sökmez.

Arif Altunbaş, Haber 7

Yorumlar4

  • Mehmet Yılmaz 4 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Şemseddin Petek 4 yıl önce Şikayet Et
    Arif bey, yazınızı bir WhatsApp gurubunda Ali Rıza Hayta isimli beyin paylaşması ile gördüm, muhtevasına katılıyorum, tebrik ediyorum.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • MUŞLUADAM 4 yıl önce Şikayet Et
    Kıymetli şeylerin sahtesi olur. Altın gibi. Demirin sahtesi pek olmaz. Sahte peygamberler gibi sahte şeyhler de piyasaya çıkıyor. Tarikatlar, Anadolu'nun Müslümanlaşmasında önemi çoktur
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • Murat 4 yıl önce Şikayet Et
    Siz sözcü gazetesi bin ve onun yazarın ın yazdıklarına göre hüküm vermeyin gidin bir bakın menzile ne yapılıyor gidenin huyu nasıl değişiyor namaza başlıyor ona bakın
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat