Hizmet için ajanlık, hicret için firar...

Fetullahçı terör örgütünün üyeleri teker teker yurtdışına kaçıyor, liderleri ise “mukaddes topraklardan”, Pensilvanya’daki sığınağından ülkesine, cumhurun reisine beddualar yağdırmaya devam ediyor.

  • GİRİŞ05.09.2015 12:16
  • GÜNCELLEME05.09.2015 12:16

Türkiye’nin kılcal damarlarına girmiş kripto paralelciler var ve bunlar devamlı haber sızdırıyor. Gülen Örgütü’nün havuzuna bilgi akıntısının önüne maalesef geçilemedi. Haber aktarıp, kaçışları sağlıyorlar, firarilerin haçlı-siyonist dostlarının yanına sığınmalarına zemin hazırlıyorlar.

Bazıları fedakârlık yapıp “himmet paralarını çoğaltmak” amacıyla Kıbrıs’ta kumara gidiyor. Bazıları aşüftelerle köpük banyosu yapıp “altın nesil”e yeni elemanlar kazandırıyor.

Örgütün polis, yargı, bürokrasi, MİT ve Yargıtay imamları ilk kaçan pardon HİCRET eden grup oldu. Bunları deşifre olan il imamları takip etti. Ardından eğitim alanındakiler yaban ellere hicret ettiler. Sonra polis müdürleri teker teker firari hicreti gerçekleştirdi. 

KPSS’de usulsüzlük yapanlar, Erdoğan’ın çalışma ofisine “böcek” olarak adlandırılan dinleme cihazlarını koyanlar yurt dışına kutlu yolculuğa çıktı.

“Usulsüz dinleme” soruşturması kapsamında haklarında iddianame düzenlenen 54 şüpheli “muhacir”den haber alınamıyor.

Yargıdan kaçan Gülen Çetesi’nin diğer firari üyeleri yani 17 Aralık darbe girişimin öncüleri ve onları finanse edenler de bu ülkeden göç ettiler. 

Gülen ABD’ye kaçmıştı, örgütün şantaj-montaj kaset “istihbaratçısı” Harun Tokak İsrail’e, “yargı ağı” Zekeriya Öz ve Celal Kara Almanya’ya, son olarak örgütün “kasası”, finans destekçisi Akın İpek İngiltere’ye hicret edip, sığındı. 

Günlerdir üst üste gelen şehit haberleri için istenmeyen tüylerini bile kıpırdatmayan cemaat ablaları, Akın İpek’in paracıkları için cevşenlerini kapıp holdinglerin önünde aldılar soluğu. Yurtdışına kaçırılan paracıkların selameti için dualar edip the Fetoş’tan himmet talep ettiler. 

Kaptanı Yahudi sever, çarkçısı Mason, tayfası dönme, rotası dinsizlik olan “hizmet gemisi”nin yolcuları teker teker korunaklarına sığınıp, iz kaybettiriyorlar. 

Güç ve çıkar hesaplarıyla ülkeyi rehin almaya çalışan “the cemaat” entelektüel teröristler üzerinden de bu pis senaryoyu aklamaya çalışıyor.

Mehtap Yılmaz hanımefendinin tabiriyle FETÖ aklını CIA’ye, istihbaratını MOSSAD’a, terör eylemlerini BND’ye, kasasını da İngiliz İstihbaratına teslim edip rahatladı.

Bu bahtsız bedeviler “himmet” için kumar oynuyor, “hicret” için yurtdışına kaçıyor, “keramet” olsun diye telefon dinliyor, ticaretin usulünden olduğu için “yolsuzluk” yapıyor, “hizmet” için ajanlık yapıyor, “letafet” için köpük banyosu yapıyor, bazen boşalmak için, kin kusar gibi “mülaanet” yapıyor ve “istirahat” etmek için hapse giriyorlar.   

Türkiye utanmazca, hayâsızca bir saldırı altında. PKK’nın akıttığı kan kadar, onun arkasına sığınanların, onun gölgesinden ateş edenlerin cinayetleriyle karşı karşıya. Bazıları bu cinayetleri açık açık yaparken, bazıları yılışık, adice yapıyor.

Cumhuriyet tarihinin en tehlikeli hesaplaşmasını yaşıyor Türkiye. 

Eskinin beyaz Türkleri, kökü dışarıda muktedirleri ile yeninin yerlileri, Anadolulusu arasında bir hesaplaşma bu. Eskinin vesayetçileri ile yeninin milli irade taraftarları arasında bir kavga bu. Eskinin ittihat Terakkicileri kısaca İT’leri ile yeninin “Büyük Türkiye” ufkuyla tarih yazmak isteyenleri arasında bir mücadele bu.

Cesurlarla korkakların, meydan okuyanlarla esirlerin, eski imtiyazlı azınlıkla Anadolu insanının rekabeti bu. Yüz yıl sonra, vesayet parantezini kapatıp, Türkiye’nin İslam’ın halifesi olduğunu haykıranlarla zihinlerimizi rehin alanların, içimizdeki dönmelerin, hainlerin boy ölçüşmesi bu.

Yunus’un dilinden anlamayanlarla, Yavuz’un diliyle konuşabilenlerin mücadelesi bu.

İlk kez saflar bu kadar keskin, hayâsızca bir saldırı bu. 

Cumhuriyet tarihi ilk kez safları bu kadar net, tarafları bu kadar keskin bir hesaplaşmaya tanık oluyor. Tam anlamıyla bir tarihi kırılma yaşandığı için sözler de, mücadele yöntemleri de oldukça keskin oluyor. 

Türkiye, ya kendi insanıyla, kendi kaynaklarıyla, milli projeleriyle kendini dönüştürüp küresel güç haritasında sağlam bir zemin oluşturacak ve bir gelecek inşa edecek ya da yeniden vesayet altına alınıp, tipik bir Ortadoğu yönetimi gibi kişiliksiz bir ülke olarak varlığını devam ettirecek.

Siyasi partilerimizin, sivil kuruluşlarımızın, kanaat önderlerimizin, hemen her şehirde sessizce ama dimdik ayakta duran bu milletin sinir uçlarının içinde bulunduğumuz bu yalın gerçeğin farkında olması ve ayaklarının sabitlendiği yeri bu gerçeğe göre belirlemesi gerekiyor.

 

Yazının devamını okumak için tıklayın...

Yorumlar1

  • antikkent 8 yıl önce Şikayet Et
    Tek kelimeyle şahsen bir yazi Tebrikler. ...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat