Kürt milliyetçilerinin AK Parti ile imtihanı

Siyasette keşke yoktur. Konjonktür bazen kaçırılmaması gereken fırsatlar verir; telafisi kimi zaman çok zordur kimi zaman da yoktur.

  • GİRİŞ05.09.2015 11:53
  • GÜNCELLEME05.09.2015 11:53

7 Haziran seçimlerinin popüler partisi HDP, seçim sonrası PKK'nın yürüttüğü strateji yüzünden Kürt milliyetçilerinin Türkiye'de önünü açan birçok fırsatı heba etti. PKK, çatışmayı yeniden başlatarak ve silahlı mücadele ile 'özyönetim' kurmaya çalışarak, HDP'nin siyaset alanını iyice daralttı. 

7 Haziran öncesi AK Parti karşıtlığında birleşen muhalefetin yeni gözdesi olarak HDP etrafında demokratikleşme 'hülyaları' kuran çevreler olmuştu. HDP'den demokratikleştirici bir aktör beklemek nafileydi. Zira bu partinin başarısı, bütün demokratik söylemine rağmen, silahın gölgesindeydi, ondan besleniyordu. Ve PKK, Kürt milliyetçiliğinin güçlenme sürecinin liderliğini HDP'ye bırakmaya niyetli değildi. Şimdilerde PKK'nın seçim boykotu isteğini kabul etmeyerek HDP, yeniden kendi alanını genişletmeye, aslında ayakta kalmaya çalışıyor. 

***

Türkiye'deki Kürt milliyetçilerinin onulmaz hatası iki stratejiyi aynı anda 'sonuna kadar' kullanmalarıdır. İlki, Kuzey Suriye'deki 'kazanımlarını' maksimize ederken Çözüm sürecini de Güneydoğu'da silahlı şehir hâkimiyeti kurmak için kullandılar. İkincisi ise Çözüm sürecinin arkasındaki siyasi iradeyi karşılarına aldılar: Erdoğan'ı ve AK Parti'yi. 6-8 Ekim olayları bu anlamda tam bir kopuştu. Sonrasında sadece uzatmalar oynandı. 
Diğer bir ifadeyle, AK Parti'ye içte ve dışta muhalefetin büyümesi, yani kısa vadeli 'uygun' şartlar Kürt milliyetçilerini yoldan çıkardı. Muhalefetin 'otoriterleşme' söyleminin imkânları ile kendi konumlarını daha da pekiştireceklerini zannettiler. Ve AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı 'afyonunu' sınırsızca tükettiler. 
Söz konusu iki stratejinin aynı anda kullanılması Çözüm masasını devirdi. AK Parti'yi tek başına iktidarını kaybettiği için Çözüm sürecini bitirmekle eleştirmek Kürt milliyetçilerine çok az şey kazandırır. Kendini haklı hissetmek, şiddeti meşrulaştırmak ve muhalefetin övgüsü belki. 

Peki başka türlüsü olur muydu? Elbette. HDP, yüzde 10 barajını aşmak için AK Parti'yi bu kadar düşmanlaştırmayabilir ve çözüm iradesini baltalamayabilirdi. Güneydoğu'da da abartılı bir özyönetimi kurmaya yönelmeyebilirdi. Belediyeler üzerinden bölgenin yönetimine güçlü bir şekilde katılmakla yetinebilirdi. En azından uzun bir süre daha. 

Bu arada, 'Erdoğan karşıtlığını' kararında kullanarak HDP de kendini güçlendirebilirdi. Yani bu afyonun dozunu daha iyi ayarlayabilirdi. Böylece Türkiye halkında Çözüm sürecinin geleceğine ilişkin ciddi bir endişe oluşması engellenmiş olurdu. Dahası AK Parti'deki çözüm iradesi de ayakta kalırdı. 

 

Yazının devamını okumak için tıklayın...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat