17 Aralık Süreci neden devam ediyor...

2014 yılının güzünden itibaren Türkiye’nin diplomasi trafiğine bakın;

  • GİRİŞ04.03.2015 09:34
  • GÜNCELLEME04.03.2015 09:34

Özellikle Cumhurbaşkanı’nın ziyaret ettiği ve kabul ettiği ülke liderleri, bize göre, Türkiye’nin yeni yönelimlerini ve Avrupa’dan Kafkasya’ya kadar olan coğrafyanın ekonomisini ve siyasetini anlatır. Cumhurbaşkanı’nın son Suudi Arabistan ziyaretinin, hem siyasi hem de ekonomik olarak, çok önemli etkileri olacaktır. 

İsrail’de, Netanyahu yönetimi gidici; Suudi Arabistan, İsrail ve  Ürdün’le birlikte, “eski” Ortadoğu zemininde, Amerika’dan neocon desteği olsa bile, devam edemeyeceğini anladı. Bu açıdan Kral Selman’ın işbaşına gelmesi, Suudi Arabistan ve Ortadoğu için yalnız şekilsel bir değişiklik değildir. Bölgesel güç dengesinin tümüyle değişmesi, İsrail-Mısır arasındaki “örtülü” işbirliğinin biterek, Türkiye merkezli yeni bir dengenin kurulması anlamına da geliyor bu durum. Bütün bu sürecin şifrelerini, Erdoğan’ın Afrika ziyareti, Putin’in Ankara çıkarması daha sonra, Latin Amerika ve Suudi Arabistan ziyaretlerinden okuyabiliriz. Putin’in ziyareti, bu anlamda, çok kritiktir. 

Buradan iki önemli sonuç çıktı; birincisi, Güney Akım’ın iptali ve onun yerine Türk Akım’ın ilavesi; ikincisi ise Rusya’nın teknoloji ve sermaye transferi konusunda Türkiye ile ilişkileri yoğunlaştırma iradesi.  Biz henüz Putin’in bu ziyaretinde alınan kararların siyasi sonuçlarına ulaşmadık. Ancak Suudi Arabistan'da başlayan olumlu değişim gösteriyor ki, Rusya’da Türkiye’nin tezlerine doğru yaklaşacaktır. 

Türkmenistan-Azerbaycan-Türkiye  

Dün Türkmenistan Devlet Başkanı Berdimuhammedov’un ziyareti de bu çerçevede önemlidir. Tükmen gazının, Türkiye üzerinden ticarileşmesi Güney Gaz Koridoru’nu tamamlayan ve Türkiye’nin enerji habı olma sürecini hızlandıracak bir gelişme olacaktır. Türkiye, Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı ve Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hatları ile Azerbaycan ile Gürcistan’ı birbirine bağlayacak enerji ve transit geçişlerini yaparken Hazar’ın batısı ve İran’dan başlayarak güneyi ve Türkmenistan’dan başlayarak doğusunu enerji ve transit geçişlerle birleştiriyor. 

Bu çerçevede başta TPAO olmak üzere, Türkiye’nin bu alandaki bütün kurumları yeni döneme uygun olarak yapılandırılmalıdır. Kamu bankaları dahil olmak üzere, bütün iktisadi kurumlarımızda kamunun verimli gücü artırılmalı, özelleştirme süreçleri durdurulmalıdır. Buralarda halka arz esaslı yeni özelleştirme modeli üzerinde çalışılmalıdır.    

Burada üzerinde durmamız gereken iki önemli adım var; birincisi, Türkiye’nin gerçek tasarruf oranının-birikiminin- ortaya çıkmasını sağlayacak katılım bankacılığına geçişinin gecikmemesi, ikincisi ise, Avrupa, Ortadoğu ve Kafkasya büyük coğrafyasını kapsayacak Enerji Borsası kurulma çalışmalarının tekrar başlatılması. Bu iki önemli alandaki “yavaşlığı” anlamak mümkün değil. Bu adımları atmayanlar ya da geciktirenler için şimdilik Türkiye’ye iyilik yapmıyorlar diyelim. 

Faiz, enerji ve bildik operasyonlar  

Hep söylediğimiz gibi, şu sıralar yürütülen Merkez Bankası ve faiz tartışmaları bu anlamda, ekonominin teknik tarafıyla ilgili değil, doğrudan politik tarafıyla ilgili bir ekonomi-politik tartışmasıdır. Çok açık olarak, bir siyasi tercih ve yol tartışmasıdır. Şu sıralar, doların yukarı çıkması üzerinden, özellikle devletin tepesine yönelik yeni bir “Gezi” kuşatması tasarlayanların varlığı ve subjektif niyetleri inkar edilemez bir gerçekliktir. Ama önemli olan bunu farkında olmamızdır. 

Barış ve enerji  

Bu yol tartışması, Çözüm Süreci’nin kalıcı bir barışa dönüşmesi karşısında telaşa kapılanlarla, Türkiye ekonomide, Cumhurbaşkanı’nın çıkışlarına bağlı olarak, yol değiştiriyor telaşı duyanlar aynı cephenin ürünüdür. 

Bunu somut bir örnekle anlatalım: İngilizler BP ile hem Rus enerji alanlarını hem de, TANAP dolayımıyla “Güney Gaz Koridoru’nu (GGK) denetlemeye çalışıyorlardı. İngiliz petrol devi BP, iki yıl önce, Rus oligarklarının Rusya’da ortak olduğu TNK-BP ortaklığındaki yüzde 50 hissesini Rus devlet şirketi Rosneft’e satmıştı. Ama bu satışın şöyle bir yanı da vardı; BP, bu satışdan 17.1 milyar dolar nakit aldı ama bu satışla dünyanın en büyük kamu enerji şirketi olan Rosneft’e de yüzde 12.84’le ortak oldu. Ama BP, Rosneft’in yüzde 5.6’lık payını daha 4.9 milyar dolar ödeyerek satın aldı çünkü bu hamle, BP’nin Rosneft’teki payını yüzde 19.75’e çıkarıyor ve BP’ye Rosneft Yönetim Kurulu’na iki kişiyi atama hakkı veriyordu. Böylece Britanya, Rusya ile böyle bir ortaklık kurarak, yalnız Rusya coğrafyasında değil, Hazar ve Ortadoğu coğrafyasında da yeniden sömürgecilik dönemlerine dönmek istiyordu. 
Ancak Türkiye burada Erdoğan’ın insiyatifle TANAP’taki ağırlığını artırdı ve GGK’nu yalnız Azeri Gazı’ndan ibaret görmedi.  GGK’ın ve Türk Akımı ile kuzey geçişlerinde Türkiye’nin önemi artınca, İngilizlerin bu hamleleri boşa çıktı. 

İşte bunun için İngiliz basını Gezi olaylarının üzerine atladı ve bunu bir rejim sorunu gibi gösterme gayreti içinde oldu. Hatta The Economist, Kabakçı Mustafa ayaklanması ile tahttan indirilen ve bir yıl sonra ‘eskinin’ silahlı gücü Yeniçeriler tarafından boğdurulan 3. Selim resmine Erdoğan’ı montajlayarak Erdoğan’ı (ve tabii Türkiye’yi) tehdit etmişti o tarihlerde. Ama bütün bu çabalar, Gezi’de, 17 Aralık’da boşa çıktı biliyorsunuz. 

yazının devamı için tıklayınız

Yorumlar2

  • fatih 9 yıl önce Şikayet Et
    Yazıyı açtım gözüme ilk "İsrail’de, Netanyahu yönetimi gidici" satırları ilişti ve okumaya gerek görmedim. Dış politikadan yazıp da dış politikadan bihaber olmak... İsrail topluma son 15 yılda sağa evrildi. Ve seçimden yine bir sağ iktidar çıkacak...
    Cevapla
  • pişkin irade 9 yıl önce Şikayet Et
    hayaller,rüyalar...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat