Ben, bana kavuştuğum gün bayramımdır

.

  • GİRİŞ23.04.2018 08:22
  • GÜNCELLEME24.04.2018 07:26

Sana çok şey verebilirim: Elma, armut; ev, arsa, araba; makam, mevki verebilirim; fakat sana anlayış, yetenek veremem ki! Sana seni veremem ki!

Varsa bir yeteneğin onu geliştirebilirim, seni eğitebilirim; ne var ki, sıfırdan bir kabiliyet veremem sana. O, sana doğuştan verilmiştir. Şimdi senin görevin onu geliştirmektir. Kim yeteneğini dünya bahçesinde geliştirememişse o, ebediyyen mahrum ve mahküm yaşayacaktır.

 

 

Sen bir tohumsun, dünya bahçesine düştün. Bu bahçede tohumun çatlamadan ağaç olamazsın; ağaç, yani insan. Ağaçtan amaç meyvesidir; insanın meyvesi de erdemdir, insanca yaşam biçimidir. Tohum toprakla bütünleşir ve yok olursa, ağaç olur. İnsan da aşkla bütünleşir ve onda yok olursa, ebediyyen insan olarak var olur. İnsan olarak var olmak için kendini tanımalısın. Bütün istediklerin hep kendinde; ama sen ne istediğini biliyor musun? Bilinçle istemek ilmin başıdır.

Sen iyisi mi sırrını kimseye söyleme. Sır mahremdir, mahremini açman kıyametin olabilir. Sır, seni sende saklar; saklan ki ağaç olasın. Ağacın sırrı tohumdur, senin sırrın ne?

Sır susana verilir; sus ki, bazı sırlara agâh olasın. Meydanda gönül muhabbeti yapılmaz. Dünya gürültüsünün ortasında gönlüne muhabbet ışıklarının doğmasını bekleme. Bir seher vaktinin kıyamını kolla, yârin sesi beklemediğin anda ve seni deli edercesine gelecektir. İşte bu ses, sana secde devletini bağışlayan ses olacaktır. Bu sesle devletlerini kurmayanları kutsama, onlardan merhamet bekleme ve onlara gönül yurdunda merhamet çadırı kurma, içten hançerlenirsin.

Bu ses para sesine benzemez. Bu ses ne makam, ne eş, ne evlat ve ne de başka bir dünya sesidir; bu ses, bütün bunları da kuşatan senin fıtrat sesindir. Fıtratını dünya içine sıkıştırmışsan, ondan öldürücü ses duyar ve boğulursun. Çevrendeki hırıltıları duyamıyor musun? Aşkın elinde yoğrulmuşsa, işte o ses seni sonsuzluğa mutlu bir şekilde çıkaran binitin olur, kimliğin olur. Sevgili, dünya ile dolu olan gönüllere gelmez. O çok kıskançtır, kendinden başkasına meyleden kalplere selam vermez. “Lailahe” de, “İllallah” yerleşsin kalbine!

Toprak su içer, ot bitirir. İnek ot yer, süt verir. Her şey bir başka şeye dönüşürken sırrını ifşa etmez. O geldi mi gönülde aşk bitirir. İşte o zaman sende değişiklikler zuhur eder. Otun süt olması gibi, etten ve kandan kalbin, nurla dolu gönül olur. Bilir misin, gönül, aşkı içine alan kalp demektir.

Ondan sonra ne mi olur? Bakışların değişir; çünkü insan önce gözlerinden vurulur. Tebessümün, varlığı etkiler; taşlar, topraklar, ağaçlar; kediler, köpekler; insanlar seni gördüklerinde iç dünyalarında ne olduğunu anlayamadıkları bir mutluluk hisseder. Taş, ağaç ne anlar deme; taş, sevgiden kuma dönüşür, ağaç meyvesiyle gönlünü varlığa açar. Merhametin çevrene taşar. Cömertliğin dillere destan olur. Bir ota bile ot diye değil, varlık âleminin bir sultanı olarak bakarsın. Her hayvan, seni heyecanlandırır. İnsan mı, onu ne sen sor, ne ben söyleyim; insan, seni senden alır ve onunla bütünleşirsin. Artık “öteki” kalmaz gözünde.

Sen aşkın esiri ol, yar ol. Yar olan toprak olmaz.

Sen hâlâ lokma ile besleniyorsan, Lokman olman uzak. Aşk, lokma ile beslenenlere sunulmaz. Bedeni gıdalara mahküm olanlar aşka ulaşamazlar. Ruhaniyetin sebilidir, aşk.
Ötelerin sesini duymadan eserine beste yapma. Nice bestekârların sazı kırılmıştır, bu yolda. Ötelerin sesi kendini bulmuş gönlündür; orda bestelenir tüm sesler.


Bahar gelmeden, güller açmadan bülbül yok deme. Bahar gelir, rengârenk güller açar, bülbüller şakır dalda, utanır ve üzülürsün. Karanlıkta kaldığında güneşi inkâr etme, sabah olur, güneş doğar, inkârınla baş başa kalırsın. İnsana en büyük ceza, utanılacak bir durumla karşılaşmasıdır.

Beden karanlığına, gönül güneşi doğmadan su bile içme; çünkü içtiğin sular, seni senden uzaklaştıracak ve dipsiz ve içinde Yusuf’u barındırmayan kuyulara düşürecektir.

Dünya hem kaybedenlerin, hem de arayanların yeridir. Sen cenneti kaybeden varlıksın; neyi bulacaksın ki onun karşılığı olsun? Allah’ı bulursan bütün kayıpların artık kayıp olmaktan çıkar. Biliyor musun, Allah dünyada bulunur. Dünyanın en güzel tarafı işte budur. Allah’ı bulmadan nereye gidiyorsun? Kendi sesini bulmadan Allah’ı nasıl bulacaksın? Kendi sesinin, yani fıtratının yolunu izle, O’nu bulursun.

Yakup, Yusuf’undan hiç ümidini kesmedi ve sonunda onu buldu. Sen Yusuf’unu içinde ararsan, bir gün gönül kuyusundan Yusuf çıkagelir. Yusuf etrafa kokular saçarak gelir; Yakup olmadan bu kokular duyulmaz. Gönül kuyularından Yusuf kokusu geliyor mu? Yakup isen bu kokuyu duyarsın, ya değilsen burnun kötü kokuların esiri olacak, gözlerin hep kör kalacak.

Rabbin âlem içinde nice kokular saçmaktadır; ama bu kokular burunla değil, gönülle duyulur. İşte bu kokuları alanlar aşkın sırrına erenlerdir.

Sen kendine dön, fıtratınla (yeteneğinle) tanış. Gözün yukarılarda değil, içine dönük olsun. Sana gelecek olan sağdan soldan gelmeyecek, kendi içinden gelecektir. Bunun için de insan olmaya çalış.

“Bayram” diyorlar; ben, bana kavuştuğum gün bayramımdır! Fıtrat ışığımı yakmayan şeylere “bayram” mı deyim? Ebedi karanlıkları nasıl kutsayayım?


En önemli sır insan olmak, insan olarak kalmak ve insan olarak ölmektir. Kim bu sırla ölürse, insan olarak dirilmeyi hak etmiştir. Ne mutlu ona!

D. Ali TAŞÇI (dalitasci@hotmail.com) Twitter:@DAliTasci

 

Yorumlar1

  • Hale 5 yıl önce Şikayet Et
    Ne muhteşem bir yazı, çok tebrik ederim. Rabbim bizi de, hepimizi de insan eyleye.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat