Yaldızlı aldatmacalar dünyası

.

  • GİRİŞ18.07.2019 08:36
  • GÜNCELLEME22.07.2019 09:37

                “ Fakirin gönlü kırıktır; onu gördüğün yerde, arzusu olmadan ilmi bir konuya girme. Önce ona şefkat kucağını aç; çünkü ilim onu korkutur, şefkat ise ona ünsiyet ( alışkanlık, dostluk ) halini aşılar, Hak Yol’a ısındırır.” ( Cüneyd-i Bağdadi )

 

 

            Su dolu küçük bir çukura irice bir taş attığınızda, su üzerinize sıçrar; çünkü taş çukuru işgal ettiğinden suyu dışarı sıçratmıştır. Oysa okyanuslarda gemiler gömülürken bile sular yerinden çok kıpırdamaz.

            Halkın ilim dünyası sığdır; böyle olduğundan düşünecekse de somut düşünür. Beş duyuyla algılayamadığını önemsemez, çünkü onun için bir değer ifade etmez. Herkes anladığının sahibidir.

 

 

            Yaşadığımız dünyada ve bunun bir parçası olan ülkemizde artık geçmiş dönemlerin malumat kırıntıları yaşanmıyor; tam aksine müthiş bir olay ve olgu bombardımanına tabi tutuluyor insanlar, kalabalıklar. “İlim” denilince, kendi durumunu bilip bundan çekinen, korkan insanlar yerine, yalan yanlış olay ve olgularla beyinleri dolan insanların “Her şeyi ben bilirim!” küstahlığını hayat algısı edinmelerine şaşmamak gerekir. Beynindeki küçük çukur, malumat taşıyla dolunca, insanların üzerlerine çamur sıçratmaması düşünülemez.

            Tarihi süreci bilmeyen, olayları ve olguları ilmi ve irfanî boyutta değerlendiremeyen kitlelerin, nefislerini tatmin adına, ortaya sürdükleri “sosyal medya” kurşunlarından kendimizi ve neslimizi korumak adeta imkânsız hale gelmiş bulunuyor. Bugünün PKK cinayetleri bir gün biter de “ilim” adına zihnini zehirle dolduran nesiller, yarının dünyasını ele aldıkları zaman, dünyanın kitlesel olarak ahirete göçeceği “şirk göçü”nün önü nasıl alınacaktır?

            Dünyanın ve özellikle ülkemizin en büyük ve can alıcı sorunu medeniyet sorunudur. İnsanların şeytanlaştığı yerde, medeniyet denilen insanlık vahası sel sularına teslim olur. Dünyaya bakınız, her yerden “benim olsun” sesleri yükseliyor. “Başkalarının canı cehenneme” anlayışı, sözde “demokrasi” dedikleri yaldızlı aldatmacanın vazgeçilmezi konumunda. Son zamanda yoğunlaşan göçlere bakınız, rahatının bozulacağından korkan Avrupalıların “ilmi ve demokrat” duruşlarını görürsünüz.

            Elindeki küçük düzenekte mutluluk arayan ve bu düzenek bozulduğunda veya istediği “beğeni”yi alamadığında neredeyse intihara kalkışacak olan gençlerin babalarının kurduğu dünyada yaşıyoruz. Halimizden memnunsak ne âla, değilsek ne yapmalıyız?

            Huzursuz çocukların, gençlerin huzursuzluk kaynakları genellikle ailedir. Çocuk fıtri olarak temizdir; ancak aile bu temizliği bozacak, bulandıracak davranışlar sergilerse, çocuğun yapısı bozulur ve problem olarak hayata karışır. Hayatın bulanık akması artık kaçınılmazdır.

            Sıkıntılarımızın birçoğu, değer verdiğimiz yakınlarımızın takdirini kazanamamaktan ortaya çıkar. Yaşadığı toplumda takdir görmeyen insan dine yönelebilir; çünkü Allah onu takdir edecektir. Suça yönelebilir; onu takdir etmeyenlerden intikam alacaktır. Ya da kendi içine yönelir ve yalnızlaşır. Burada dağıtmaz ve kendi yetenekleriyle tanışır ve barışabilirse sanat dalında başarılı olabilir (Dağıtanlar daha çoktur). Sanatıyla tekrar takdir toplama yoluna gider. Ya da bugünün görüntüsünde ortaya çıktığı gibi, maddeye saldırır; makam, mevki, mal sahibi olur ve zamanında acıkmış olduğu kendisini yemeye başlar! Yani insanları küçümser, onları egemenliği altına almaktan şeytani bir zevk duyar.

            Bu tarz bireylerin bir araya gelip kurduğu dünya devletleri arasında yaşamaktayız ve mutlu olabileceğimizi hayal ediyoruz.

            İnsan, fıtratını, yani doğuştanlık çekirdeğini geliştirip olgunlaştırmadıkça İNSAN olamayacaktır; şekilden öteye geçemeyecektir. Fıtratlarını olgunlaştıran insanlar bir araya gelip de bir İrfan Devleti kurmadıkça da dünya nefes almakta zorlanacaktır. İnsanlar oklarla, kılıçlarla ölmeyecek, en gelişmiş nükleer silahlarla ölümün adına uygarlık diyecekler ve bununla da övüneceklerdir. Gençler de sosyal medyada bu ölümleri, ağızlarında ciklet patlatarak seyredecekler, okuyacaklar ve insanlıklarını kemireceklerdir.

            Çocuklarımıza, gençlerimize hem hiçbir şey, hem de her şey olduklarını öğretebilirsek, eğitim amacına ulaşacaktır. Yani onlara cesetlerinin yanında bir de ruh taşıdıklarını, asıl bunun eğitilmesi gerektiğini anlatabilir, gerçekleştirebilirsek problemin büyük kısmı çözülmüş olacaktır. Ama öyle eğitim nerede?

 D. Ali TAŞÇI

(dalitasci@hotmail.com)

Twitter:@DAliTasci

Yorumlar4

  • Hüseyin öğretmen 4 yıl önce Şikayet Et
    Araştırmacı ve yazar Dursun Ali Taşçı Bey den Allah celle celâühü razi olsun. Önemli bir derdimizi dile getirmiş ve dermana da işaret eylemiş. Rabbim ilmini sıratı müstekim üzere ziyade eylesin.. Allah'a emanet olsunlar.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Bahtiyar 4 yıl önce Şikayet Et
    Üstadım, yazınızı iki kez okuma ihtiyacı hissetim. Herşeyden haberdar olan Rabbim, dünya imtahanımızı bu düzende vermemizi uygun görmüş, Bize düşen gücümüz yettikçe tarafımızı seçip, o yolda yürümektir, akıbet Allah'tandır, İsterse uzay çağında bile asrı saadet müslümanlarını varedebilir, Tebrik ederim, çok güzel bi yazıydı..
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Seyyah 4 yıl önce Şikayet Et
    "İyilik aradımı insanda kötü şey kalmazki". Allah sizden razı olsun, ilminizi-bilgilerinizi bıkmadan ve sabırla okuyucularınıza sunduğunuz için çok sağolun varolun.
    Cevapla Toplam 8 beğeni
  • fani 4 yıl önce Şikayet Et
    enfes
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat