Olmaması gereken bir şey oluyor ve silahsız, savunmasız Gazzelilerin üzerine, 'kendisini savunma' iddiasındaki bir güç tarafından, çoluk-çocuk demeden ölüm yağdırılırken, -Türkiye, Katar ve İran hariç- bütün dünya seyretmek mecburiyetinde kalıyor.

Başta Müslümanlar olmak üzere bütün dünya; nefesini tutmuş, bölgeden gelebilecek iyi bir haberi beklerken; bunun yerine yeni saldırıların olması, hemen herkese 'bu işin sonu nereye varacak' sorusunu sorduruyor.

Gazze'de hayatını kaybedenlerin sayısı bini aştı, yaralılar ise beş binin üzerinde. Saldırgan İsrail'in kayıpları resmi rakamlara göre 50'ye yakın. Ancak HAMAS yetkilileri bu rakamı 110 olarak veriyorlar.

Çeşitli kaynaklardan sık sık ateşkes girişimleri ile ilgili haberler gelse de, gerçek manada bir ateşkes yok. Yok, çünkü 'ateşkes' kavramı Gazze için ayrı, İsrail için ayrı manalar ifade ediyor.

Gazzeliler için gerçek manada bir ateşkes, öncelikle insanca yaşayabilecekleri bir durum; yani 'Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi'nde yaşama mecburiyetinin sona ermesi; kara,deniz ve havadan sürdürülen abluka ve ambargonun kaldırılması, demek.

Türkiye ve Katar'ın böylesi bir ateşkes sağlanması için uğraştığını biliyoruz.

İsrail için ateşkes ise topraklarına roket atılmaması, Gazzelilerin nefes aldıkları yerler mesabesindeki tünellerin yok edilmesi; buna karşılık ambargo ve ablukanın kaldırılmasından söz edilmemesi ve daha bir çok şey demek...

Mısır'ın giriştiği ateşkes çabaları da, ne gariptir ki daha çok bu yönde.

Herhangi bir şey yapabilecekleri ümit edilen uluslararası güçler ve bazı devletler de, 'İsrail'in insafa gelebilmesi' ihtimalini bekliyorlar...

Bu işin sonu nereye varacak?.. Bu soru, şu anda 'Gazze'ye yönelik İsrail saldırıları ne zaman sona erecek?' manasına gelse de; aklı başında herkes, esas olarak 'Filistin Meselesi'nin sonu nereye varacak?' denilmek istendiğini biliyor.

Gazze'ye yönelik saldırılar ve Gazze'den atılan roketler dursa, hatta buraya yönelik ambargo ve abluka kalkmış olsa da; topraklarından edilmiş milyonlarca insanın meselesi bitmiş olmayacak.

Daha düne kadar sahipleri oldukları bir coğrafya 'uzaktan gelenlerce' işgal edilmiş ve ya sürgüne ya da esaret altında bir hayata mahkum edilmiş olan Filistinliler, tek bir fertleri kalıncaya kadar davalarını gütmeye devam edecekler, bu açık...

Çok değil, daha yüz yıl öncesine kadar bu topraklarda esameleri bile okunmadığı halde, şimdi gerçek sahiplerine hayat hakkı tanımak istemeyenler de; yönetimlerinin acziyetleri sebebiyle seslerini çıkar(a)mayanlar denizi ile çevrili bir adada yaşadıkları gerçeğini hiç bir zaman akıllarından çıkaramayacaklar.

Ancak dünya kamuoyunda Filistin Meselesi ile ilgili farkındalık arttıkça, İsrail'in durumunun zorlaştığı; şimdilik kuklası gibi gözüken uluslararası kuruluşlar ve devletler üzerinde baskı yapma imkanlarının da gittikçe azaldığı söylenebilir.

Sınırlarını mümkün olduğu kadar genişleterek Fırat ve Nil arasında 'Eretz İsrail'i kurabilmek, bazılarınca bir hayal olarak hala muhafaza ediliyor olsa bile; kuklaların bile buna razı gelmediği ve gelemeyecekleri, açık.

Sınırları içerisinde bulunan ve nüfusları gittikçe artan Araplara oy hakkı tanımamak için oluşturmayı düşündüğü 'Yahudi Devleti' projesini de, kuklalarına kabul ettirmekte ciddi zorluklar yaşıyor, İsrail.

İşin sonucu nereye varacak sorusunun, şimdilik net bir cevabı yok. Ama, her şeyin saldırganın istediği gibi gitmediği de açık...

Ekrem Kızıltaş - Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com