Baş başa bağlı; peki 'baş' kime bağlı?

12. Cumhurbaşkanlığı seçimi, önemli bir olaydı, umulduğu şekilde neticelendi.

  • GİRİŞ20.08.2014 08:58
  • GÜNCELLEME20.08.2014 08:58

Bu önemli seçimin öncesinde, belki bazılarımızın 'bunun da sırası mı' dediği uyarıları dile getirenler vardı. 'Cumhurbaşkanlığı seçimi kolay' deniliyordu bu uyarılarda: 'Asıl önemlisi 19 Ekim'de yapılacak HSYK seçimleri.'

HSYK da, MGK ve başka bazı kurullar gibi önemleri ve hatta varlıkları geç fark edilen Anayasal organlardan birisi. 12 Eylül 2010 Referandumu sayesinde, kurul üyelerinin kendilerine özel TSE  standardı kırılmış olmasına rağmen, mevcut haliyle bile ciddi sıkıntılar doğurmaya aday olduğunu düşünmek için çok sebep var.

Ülkemizde bulunan bütün hakim ve savcıların terfileri, disiplin işleri, görevlendirilmeleri, haklarında yürütülecek soruşturmalar gibi hususların tamamı HSYK’nın yetkileri kapsamında. Dahası,  teftiş kurulu da HSYK’nın kontrolünde olduğu için; bu durumlarda HSYK hem suçlayıcı, hem de karar verici durumunda.

Konu hakkında bilgisi olmayanların şöyle düşüneceklerdir kaçınılmaz olarak: 'Tamam, HSYK'nın bu kadar yetkisi olabilir. Ama herhalde onun da sorumlu olduğu bir makam vardır.'

Zurnanın 'zırt' dediği yer, tam da burası işte. Mevcut mevzuata göre, alanında son merci olan HSYK'yı denetleyecek ya da hesap soracak bir kurum, yok!..

Yani bir şekilde HSYK üyeliğine gelebilen 'atanmışlar', milleti yönetme vekaletini ellerinde bulunduran ve seçimlerde hesap veren 'seçilmişler' tarafından bile denetlenemez durumdalar.

Hakimiyetin 'kayıtsız şartsız' Millete ait olduğunu ve dolayısıyla seçimler yoluyla Milletin vekaletini alanların bu vekaletlerini sınırsızca kullanabileceğini zannedenler için şaşırtıcı bir durum bu; ama böyle.

Ülkemiz üzerindeki vesayetin ilanihaye sürdürülebilmesi maksadıyla oluşturulmuş 'fren' sistemlerinden birisi de HSYK...

Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın doğal üyesi olduğu HSYK, 22 asil 12 yedek üyeden oluşuyor ve Genel Kurul, 15 kişiyle toplanıp 12 kişiyle karar alabiliyor.

Anayasa referandumunun ardından 2010’da seçilen HSYK üyelerinin görevleri 25 Ekim itibariyle sona eriyor. 22 kişinin görev yaptığı HSYK’nin adli ve idari yargı kontenjanından 10 asıl, 6 yedek üyenin seçimi için 19 Ekim’de yaklaşık 14 bin hâkim ve savcı sandık başına giderek, adli yargı için 7 asıl, 4 yedek olmak üzere 11 üyenin seçimi yapılacak. İdari yargıdan ise 3 asıl, 2 yedek üye HSYK’ye girecek.

Anayasa Mahkemesi eski raportörü, AK Parti MKYK üyesi ve Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Can'ın 18 Ağustos tarihli Star Gazetesi'nde yayımlanan 'İllegal HSYK büyük tehlike' başlıklı  röportajında, konu hakkında derli-toplu ve uyarıcı bilgiler mevcut.

Can'ın dikkat çektiği temel çelişki şu: "Adalet Bakanlığı bürokratları hakim ve savcı. İdari yönden bakanlığa bağlı. Müsteşar dahil olmak üzere, onların kaderi HSYK’ya bağlı. HSYK’yi kim kontrol ediyorsa, Adalet Bakanlığını da onlar kontrol ediyor demektir... Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden ayrı olması gerektiğini söylüyoruz. Adalet Bakanlığı yürütmenin bir parçası, ancak o bakanlık neredeyse sadece hakim ve savcılardan oluşuyor, onlar da HSYK tarafından kontrol ediliyor."

Paralel Yapı ve YARSAV'ın iddialı olarak katıldığı seçimlerde Yargıda Birlik Platformu'nun kazanmasının önemine değinen Prof. Dr. Osman Can'ın tespit ve uyarılarının en can alıcı noktası ise şu satırlarda: "Şimdi Adalet Bakanlığı bürokratlarının da içinde bulunduğu hakim ve savcıların oluşturduğu bir platform var. Ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar, onlar illegal bir yapıya karşı haklı bir mücadele verirken, diğer yandan kaderleri o yapının kontrol ettiği bir HSYK’ya bağlı olacak. Yargıda Birlik Platformu başarısız olursa, herhalde sıradan çaycının sahip olduğu güvencelerden de mahrum kalacaklar. Zira HSYK’yı denetleyecek bir merci yok, ama çaycının hakkını teslim edebilecek bir idari hiyerarşi ve yargısal denetim yolu var."

Yeni Türkiye ile ilgili ciddi problemleri bulunan ve HSYK seçimlerini kazanarak 'fren' vazifelerini hakkıyla devam ettirmek için çırpınan Paralel yapı ve YARSAV'ın arzu ettiklerine ulaşmamaları, temennimiz.

Ancak, her ne olursa olsun, kendi başına buyruk bir HSYK, Yeni Türkiye'de olmaması gereken şeylerden...

Çünkü durumu tam da: 'Baş başa bağlı; peki baş kime bağlı' tekerlemesinde olduğu gibi...

HSYK örneğinde, baş kimseye bağlı değil...

Onları Millet seçmedi oysa...

Ekrem Kızıltaş - Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat