Gel de üzülme!..

Nasıl üzüldüm bilemezsiniz…

  • GİRİŞ28.01.2015 08:13
  • GÜNCELLEME29.01.2015 08:01

Bir zamanların kartpostal çocuğu, salon ve komedi filmlerinin aranan jönü mutsuzmuş, iyi mi?.. Sadece mutsuz olsa iyi; huzursuzmuş bir de. ‘Her şeyi yerli yerinde olmasına rağmen’ üstelik…

Derdi ise Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları. Belli ki konuşmalarını dinlemekten kendisini alamıyor, ama dinledikçe de mutsuz ve huzursuz oluyormuş. ‘Akşamları birkaç kadeh atıyor da rahatlıyor’muş…

Huzur ve mutluluk marketlerden alınabilen bir şey olsaydı keşke…

Bir vakitler; her şeyi olup, arzu ettiklerini de alabilecek durumda olan bir tanıdığa sormuştum: “Her şeyin var. İstediklerini alabilecek maddi imkana da sahipsin. Merak ediyorum, mutmain misin?.. Yani durumuna bakıp, hayat budur işte diyebiliyor musun?”

Tanıdık, sorumu dinledikten sonra: “Ne yani sen bana ‘namaz kıl’ mı demek istiyorsun?” deme ihtiyacı hissetmişti... Konuşma bu minval üzere devam edip detaylara girdiğimizde, “Her şeyi olmasının, istediği her şeyi alabilecek olmasının iyi olduğunu, ama her daim içinde bir yerlerde ciddi bir boşluk hissettiğini, dolayısıyla mutmain olmadığını” anlatmıştı uzun uzun.

O konuşma sonrası, meali İyi bilin ki kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur (huzura kavuşur)”  olan Ra’d Suresi 28. Ayetini daha iyi anladığımı hissetmiştim.

Şimdi kalkıp, bir zamanların kartpostal çocuğu, salon ve komedi filmlerinin aranan jönüne ‘Huzur İslam’da’ şeklinde sözler söylemenin bir anlamı var mı bilmiyorum. Ama durum bu.

Önemli meseleler üzerine kelam etmenin, magazin basınına poz vermek kadar kolay olduğunu sananların sayısı son zamanlarda çok arttı nedense. Kendilerine rol ya da sahne vaadinde bulunanların talebi ile midir bilinmez, boylarını çok çok aşan laflar etmeye soyunuyorlar.

Bir dizi oyuncusu, ciddi ciddi ‘korkuyorum’ diyor mesela. Bir başkası özgürlükler konusunda kaygılı olduğunu beyan ediyor. Ama korktuğunu söyleyenin niçin korktuğu, özgürlükler konusunda kaygı duyanın hangi özgürlüklerden bahsettiği belirsiz. 

Bir ‘şarkıcı’nın söylemeye çalıştıkları evlere şenlik. "Basına zincir vuran, insanları kendi malı gibi otokratik bir sistemle yöneten” bir iktidardan bahsedip; bunların kendisini rahatsız ettiğini söylüyor ve ortada hakikaten bir diktatör olsaydı, böyle bir sözü sarf edemeyeceğini kimse kendisine söylemediği için olsa gerek, ilave ediyor; “Ortada herkesin korktuğu, çekindiği bir diktatör var.”

Hanende, sazende, meddah, kavuklu, pişekar olarak anılıyorlarmış eskiden. İşlerini yapıyor, insanlara hoşça vakit geçirtiyor ve emeklerinin karşılığını alıp işlerine bakıyorlarmış. Şimdilerde ne yapıyor olurlarsa olsunlar ‘sanatçı’ dedirtiyorlar kendilerine. Bunlardan bazıları hakikaten işlerini yapıyor olsalar da, başka bazıları hiç işleri olmayan konulara burunlarını sokuyor ve  ‘çizmeden yukarı çıkmayın’ uyarısı yapan olmadığı için de, rezil olduklarının farkına bile varmadan işe yarar şeyler yaptıklarını zannediyorlar.

Hanende dinleyene şarkısını söylese, sazende isteyene sazını çalsa; günümüzün kavuklu ve pişekarları da senaryosu ellerine verilmiş oyunlarını oynayıp köşelerine çekilseler, ne iyi olur. Ancak anlaşılan şarkı söyleyebilmek, çalgı çalabilmek ve rol yapabilmek için, bunları kendilerine sağlayabilecek durumda olanların hoşuna gidebilecek zevzeklikler yapmaları gerekiyor…

Magazin sahifelerinden dışarıya taşma niyetleri fena değil; ama epey bir fırın ekmek yemeleri gerek…

Ekrem Kızıltaş – Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com

Yorumlar1

  • ali cemal 9 yıl önce Şikayet Et
    hocam iyi yazmışsın. herkes kendi işini yapsın
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat