İnadına uyum…

  • GİRİŞ29.03.2015 09:46
  • GÜNCELLEME31.03.2015 08:04

Ama kamunun menfaatini zedeleyen bir durum söz konusu ise, yönetici mevkiinde bulunanların, ‘ne yapalım, oldu bir kere; hoş görelim’ diyebilme lüksleri yoktur; olmamalıdır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı sırasında yaşanan Gezi Olayları ile ilgili tavrı çok eleştirilmişti. Tam da her şeyi ellerine geçirecekken, Başbakan’ın keskin tavrı ile işlerin döndüğünü düşünenler eleştirilerini pervasızca sürdürürlerken; muvafık kesimden bazı kişiler de, masum niyetlerle(!) başlayan eylemlerin, sert tavırlar yüzünden şirazesinden çıktığı gibisinden naif bir yaklaşımla konuya yaklaştılar.

Söz konusu eleştiriler halen zaman zaman gündeme gelse de,  aklı başında olanların çoğu, ‘eğer Başbakan o zaman biraz yumuşak davransaydı, olayların nereye gideceği kestirilemezdi’ kanaatindeler.

İşin açığı şu ki; Gezi Olayları, detaylı bir şekilde planlayanların arzu ettiği şekilde gerçekleşebilmiş olsaydı, Türkiye hiç arzu edilmeyen şeyleri yaşamak durumunda kalabilirdi.

Halkın oylarıyla işbaşına gelmiş olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı konulardaki açıklamaları yine tartışma konusu.

Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi, faiz oranları ile ilgili olarak Merkez Bankası’na yüklenmesi, Hakan Fidan’ın aday adaylığı konusundaki tutumu ve son olarak da İzleme Heyeti ile ilgili sözleri; muhaliflerinin zaman zaman nezaket sınırlarını iyice aşan, muvafıklardan bazılarının da pes perdeden dile getirdikleri eleştiriler ile karşılaştı.

Her ne yaparsa yapsın zaten karşı olanların ne söyledikleri çoğu zaman önemli değil gibi gözükse de, aslında önemli. Çünkü eleştiri mekanizmasının da bir sınırı olması ve bazı makamlar söz konusu olduğu zaman bu sınırlara dikkat edilmesi gerektiği bir tarafa; dile getirilen hususların doğrudan milli menfaatlerin korunması ile alakalı olması, meselenin en önemli yanlarından.

ABD Doları’nın kendisine has sebeplerle uluslararası piyasalardaki yükselişi sırasında, Türkiye’de faizlerin artışını tetiklemeye yönelik birtakım manevralar yapıldığı, ekonomistlerin önemlice bir kesiminin katıldığı bir görüştür. Ve belli ki aynı görüşte olan Sayın Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası’na yönelik bazı çağrılarda bulunarak, faizlerin gereksiz artışına mani olmaya çalışmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu işteki rolünün ne olduğunu bilmiyor olsak da, faizlerin en azından yerinde saymış olması durumu ile karşı karşıyayız. Birilerinin bu duruma üzüldüğü de, açık. Ancak sırf birileri bu duruma üzülüyor diye, ‘Cumhurbaşkanı bu konularda ses çıkarmamalıydı’ demek; göz göre göre, ülke aleyhine olduğuna inandığı durumlara bile ses çıkarmasın demektir…

Tıpkı faizler ve Hakan Fidan meselesinde olduğu gibi, Cumhurbaşkanı’nın nezaket göstererek, doğru olmadığını düşündüğü hususlarda bile konuşmaması gerektiği şeklindeki anlayış, muhalifleri söz konusu olduğu zaman, anlaşılabilir bir şey.

Ama halen halledilmeyi bekleyen birçok mesele varken ve bunlarla ilgili ciddi gelişmeler yaşanırken; muvafık görünenler de, Cumhurbaşkanı’nın Külliye’de oturması ve mümkün olduğu kadar herhangi bir şeye karışmaması gerektiğini söyleyenlere katılırsa, iş biraz tuhaflaşır.

Türkiye’de taşların yerli yerine oturabilmesi için, başta 7 Haziran seçimleri, Barış Süreci, yeni bir anayasa ve Başkanlık Sistemi olmak üzere çeşitli merhaleler var. 

Kararlı tavırlarını problem kaynağı imiş gibi göstermeye çalışanlar, yakın geçmişte eleştirdikleri hemen bütün hususlarda Sayın Cumhurbaşkanı’nın haklılığının ortaya çıkmış olması karşısında ne düşünürler, bilinmez.

Ancak, özellikle de muhalif kesimlerin, başta Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere, Hükümetle Cumhurbaşkanı arasında problem varmış gibisinden bir algı oluşturma çabalarına son vermeleri ve olup bitenleri Millet ve memleket menfaatleri açısından değerlendirmeye çalışmalarında, fayda var.

Geride kalanlara baktığımızda, birilerinin bütün çabalarına rağmen devam eden muazzam bir uyum var. Ve kim ne yaparsa yapsın, bu uyuma zerre kadar zarar veremeyecekleri de kesin…
 

Ekrem KızıltaşHaber 7

ekremkiziltas@gmail.com

 

 

Yorumlar3

  • soner 9 yıl önce Şikayet Et
    Sayın yazar, aşağıya sizin yazınızdan bölüm aldım. Bunu paralel tarafından kandırılanlar içinde düşünüyor musunuz? "Ama kamunun menfaatini zedeleyen bir durum söz konusu ise, yönetici mevkiinde bulunanların, ‘ne yapalım, oldu bir kere; hoş görelim’ diyebilme lüksleri yoktur; olmamalıdır"
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • furkan 9 yıl önce Şikayet Et
    ekrem bey artık insanları kandıramayacaksınız... boşuna yorulmayın... her şeyi görüyoruz...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • sümeyye 9 yıl önce Şikayet Et
    neyi görüyorsunuz desek şimdi hemen yolsuzluk da bilmem ne de.... takılmışınız bir.. biz de gördük görüyoruz onun için de sonuna kadar AKP
    Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat