Jüristokrasi’ye geçit yok!..

Yeni bir anayasa ihtiyacının en açık delillerinden birisi de, belli ki gerektiğinde fren amacıyla kullanılmak üzere oluşturulmuş denetimden uzak Anayasal organlar meselesi.

  • GİRİŞ19.04.2015 09:01
  • GÜNCELLEME20.04.2015 07:52

Yargıda son merci olup; kararları kesin olmanın yanında bütün kurum ve kuruluşları da bağlayan Anayasa Mahkemesi, yanlış ya da hatalı bir karar almışsa, yapabileceğiniz bir şey yok mesela. 

İçinize sinmese de, hukuken yanlış ve yok hükmünde olduğuna inanıyor olsanız da, AYM bir karar almışsa, uymak zorundasınız. 

Bir başka örnek de, HSYK. Türkiye genelinde bütün hakim ve savcıların tayinleri, terfileri, denetimleri gibi hususlarla görevli bu yapı da, alanında son merci. 

Benzer bazı yapılar gibi bu iki yapı da, herkesi denetliyor oldukları halde, kendileri denetlemeden muaf!..

12 Eylül 2010’da Referandumla kabul edilen anayasa değişiklikleri sırasında bu kuruluşlarla ilgili bazı düzeltmeler yapılmış olsa da, daha ciddi adımlar atılması gerektiği açık. 

HSYK 2. Dairesi, geçtiğimiz günlerde 17-25 Aralık operasyonlarını yürüten iki savcı ve bir hâkimin dosyalarını Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderip haklarında iddianame hazırlanmasını istedi. Yine HSYK 3. Daire de ‘Paralel devlet yapılanması terör örgütü isimli yapının yargıdaki uzantılarını inceleme’ kararı alarak müfettiş görevlendirdi. 

Geç olsa da olumlu adımlar bunlar. Ancak, neden bu kadar gecikildiği de, önemli bir mesele. 17-25 Aralık operasyonlarının hemen sonrasında yapılması gerekenlerin, ancak HSYK’nın yapısı normalleştikten sonra yapılabilmesinin akla getirdiği soru şu: Yapması gerekeni vaktiyle yapmadığı anlaşılan HSYK’nın sorumluluğu ne olacak?..

Öyle ya; madem ki 17-25 Aralık soruşturmasını yürüten savcılar ve hakim hakkında suç duyurusu yapılması gerekiyor idiyse, bunu vaktinde yapmayan dönemin HSYK’sı ile ilgili de bir şeyler yapılması gerekmez mi?

Bu sorunun mantıki cevabı, HSYK için de bir şeyler yapılması gerektiğidir. Ancak hemen belirtelim ki, bu konuda herhangi bir şey yapılabilmesi mümkün değil. 

Çünkü HSYK’nın kesinlikle yanlış yapmayacağı anlayışı sebebiyle muhtemelen, bu kurulun yapabileceği yanlışlar ile ilgili bir müeyyide, kimsenin aklına gelmemiş!

Bu anlayışın kaynağı da, HSYK ve benzeri mekanizmaların aslında milletin iradesinin hakim olabileceği durumlarda kullanılabilmek için Anayasa’ya yerleştirilmiş olması, galiba.

Yani, ihtiyaç halinde kullanılabilmesi için Anayasa’ya yerleştirildiğinden, Yargı’yı denetleyen bu kurulu denetleyebilecek bir mekanizma düşünülmemiş.

İşte bu sebepledir ki bu kurul, 17-25 Aralık darbe girişimi sırasında darbecilerden yana tavır almış ve korsan toplantılar yapmanın yanında, korsan bildiri bile yayınlamıştı. 

HSYK’nın o günlerde yaptığı yanlışlıklarla ilgili herhangi bir müeyyide olmadığı gibi; yapması gerekirken yapmadıkları ile ilgili de yok…

Tabir caizse, tam da ‘yapanın yanına kar kalması’ hali. 

AK Parti’nin seçim beyannamesi Yeni Türkiye Sözleşmesi 2023’ün 46. Maddesi, başta HSYK olmak üzere denetlenemeyen ve sırf bu sebeple kendilerini var eden Anayasa’yı çiğnemekte herhangi bir beis görmeyen kurum ve kuruluşlar meselesinin artık tarih olacağını müjdeliyor.

“Güçler ayrılığı ilkesine dayanan anayasal düzenimizde demokratik hukuk devleti ve milli irade perspektifiyle denetlenmeyen hiçbir güç olmayacaktır” şeklindeki madde, AK Parti’nin seçim kampanyasının en dikkat çekici vaatlerinden birisi.

Türkiye’deki vesayet unsurlarının ortadan kaldırılması ve sistemin normalleşmesi yolunda atılan adımların eksik kısımlarının da 7 Haziran seçimlerinden sonra tamamlanacağı anlaşılıyor.

Yani, jüristokrasi (yargıçlar yönetimi) meraklılarına geçit yok…

Ekrem Kızıltaş – Haber 7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat