İnsan şaşırmayagörsün!..

  • GİRİŞ10.10.2015 09:44
  • GÜNCELLEME11.10.2015 12:04

İzleyen ya da en azından işitenlerin çoğu: “Bir yaşımıza daha girdik” şeklinde düşünmüşlerdir herhalde. Bir ülkenin Başbakanı’nın ya da herhangi bir devlet görevlisinin, o ülkeye nerdeyse savaş ilan etmiş ve sıcak çatışma halinde olunan terör örgütü mensuplarından birisinin cenazesine gitmesi, aklı başında bir insanın aklının ucundan bile geçirebileceği bir şey değildir çünkü.

İnsan bir kere şaşırmayagörsün; böyle saçmalamak durumunda kalabiliyor işte…

Halen TBMM’de 80 milletvekili ile temsil edilen bir siyasi partinin eş genel başkanı olan Demirtaş’ın sorusu, teröre terör ve terör örgütüne terör örgütü dememe konusunda kararlı olanlar açısından cazip bir soru gibi. Saldırıların artmaya başladığı Temmuz ortalarından beri ‘çatışmaların durması gerektiği’ sakızını çiğneseler de; bunun ‘örgütün saldırılarını durdurması’ manasına geldiğini bir türlü kavramak istemeyenler açısından da…

Ancak işin gerçeği şu ki, hem soran ve hem de güya cevaplandıran ciddi bir kafa karışıklığından mustarip. Temel olarak arzu edilmesi gereken şey, devlet güçlerinin şehit vermesine ve saldıranların da kayıplar vermesine sebep olan olayların olmaması ve böylelikle kimsenin cenaze ya da taziyelere gitmek durumunda kalmaması...

İdeal olan bu… Ve bu ideal halin nasıl sağlanabileceğini, ölümlerin ve acıların nasıl sona erebileceğini; soran da cevaplandıran da çok iyi biliyorlar.

Yaşanmakta olan şeyler, çocuklar tarafından oynanan bir bilgisayar oyunu değil. Terör saldırılarının ve bunlara karşı koymanın eninde sonunda yaralanma ya da ölümlerle bittiğini hepimiz biliyoruz. Terör örgütü gemi azıya almış bir şekilde saldırıyor ve güvenlik güçleri de cansiperane bir şekilde onlara karşı mücadele ediyor.

İşin iki tarafı var; bunlardan birisi, 78 milyon insanın ortak devletine ait güvenlik güçleri. Görevleri de, insanımızın huzur ve istikrar içerisinde yaşayabilmesi için gereken her şeyi gerektiği gibi yapmak. Diğer taraf ise terör saldırıları ile insanımızı sindirmeye ve böylelikle ne olduğu pek belli olmayan birtakım hedeflere ulaşmaya çalışan eli kanlı bir örgüt.  

PKK terör örgütü bulabildiği her fırsatı değerlendirerek, güvenlik güçlerimize mayın yerleştirme, pusu kurma ve baskın şeklinde saldırılarda bulunuyor. İşin garip tarafı ise, başta örgütün yöneticileri ve destekçileri olmak üzere kimsenin saldırıların sebebi ile ilgili olarak aklı başında tek bir kelime bile edemiyor olması. Barajlar ve yollar askeri amaçlarla yapıldığı için saldırıyoruz gibisinden saçma sapan bahanelere ise çocuklar bile gülüyor.

Terör örgütünün saldırılarında şehit olan güvenlik güçleri mensuplarının yanı sıra, örgüt mensuplarından da hayatlarını kaybedenler oluyor ve bunların sayısı nispi olarak epey fazla. Bu da, devletin güvenlik güçlerinin terörle mücadele konusunda eskisine nazaran ciddi mesafeler aldığının göstergesi.

 

Güvenlik güçleri mensuplarının şehit olmamaları ve tabii terör örgütü mensuplarının hayatlarını kaybetmemeleri için çatışmaların yani saldırıların durması gerektiğinin çocuklar bile farkında. Çatışmalar, çatışmasızlık ortamından canı sıkılan devletin güvenlik güçlerinin, ‘haydi gidip biraz terörist temizleyelim’ diye yola çıkması sonrası başlamış değil, malum. Aksine, her ne olduysa Barış Süreci’nin ilerlemesi ve belli bir neticeye ulaşmasından tedirgin olduğu anlaşılan örgütün saldırıları ile başladı her şey…

Şu veya bu şekilde, her ölüm acıdır. Ancak, bir tarafta devlet ve diğer tarafta terör örgütü varken, güya insani olana dikkat çekmek istiyormuş gibi yapanların, öncelikle üzerlerine düşen her şeyi yapmış olmaları gerekirdi.

Kobani bahanesiyle 50’den fazla insanımızın hayatını kaybetmesinin tek sorumlusu olan Selahattin Demirtaş, bu açıdan bakıldığında en son konuşabileceklerden birisidir…
 

Ekrem Kızıltaş – Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat