Bütün bunlar tesadüf mü?..

  • GİRİŞ26.12.2015 10:32
  • GÜNCELLEME28.12.2015 08:26

Ve o zaman ‘hayatta tesadüflere yer yoktur’ sözü ile ne denilmek istendiğini de kavrayabiliyorsunuz.

Türkiye’nin Dünyanın en ileri gelen 10 ekonomisinden birisi olması, gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) 2 trilyon dolara, ihracatımızın 500 milyar dolara, kişi başına milli gelirin 25.000 dolara çıkması… İşsizliğin yüzde 5’lere indiği, otomobilini, uçağını, İHA’larını, uydularını kendisi yapan, yurdun yer yerini hızlı trenlerle birbirine bağlamış ve 15 bin kilometre daha bölünmüş yola sahip bir Türkiye... Bunlar, AK Parti’nin Türkiye’yi 2023’te kavuşturmayı gaye edindiği hedeflerden sadece bazıları…

2002’den 2011’e geliş çizgisine bakıldığında, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri öncesinde açıklanan AK Parti’nin 2023 Hedefleri’nin gerçekleşmemesi için hiçbir sebep yoktu. Başarılı yönetim sebebiyle 2008’deki Küresel Ekonomik Kriz bile ‘teğet geçmişti’ Türkiye’yi.

Ekonomik kalkınma ile birlikte sosyal sahada da gelişmeler birbirini izliyordu ve bu arada 80’lerden beri Türkiye’nin iliğini kemiğini kurutan terörün bitirilmesi için de bazı adımlar atılıyordu.

Ufak tefek sıkıntılar olsa da, Türkiye bir huzur ve istikrar ortamında büyümesi ve gelişmesini sürdürüyor, her şey yolunda gözüküyordu. Terörün bitirilmesi için yürütülen ve yapısı itibariyle gizli kalması gereken Oslo görüşmelerinin birileri tarafından medyaya servis edilmesi, işlerin karışmaya başladığının ilk işareti idi belki. 7 Şubat 2012’de MİT Mensuplarının ifadeye çağrılması, usulen hatalı olması bir yana, zamanlaması açısından oldukça dikkat çekici idi. Sonradan yaşanabilecek olanların bir tür işaret fişeği olan 7 Şubat sıkıntısız atlatılsa da, belli ki bundan sonra birçok şey eskisi gibi olmayacaktı.

İlk günlerde, olup biten başka şeylerle bağlantısı kurulamamış olsa da, Gezi Olayları Türkiye’nin 2023’e doğru yürüyüşünü durdurmak için tezgahlanmıştı. Taksim’de yeri değiştirilmek istenen birkaç ağaç sebebiyle hareketlenenler, Devlet yetkilileri ile yaptıkları görüşmelerde ağaçlardan değil, Kanal İstanbul, 3. Köprü, Yeni Havalimanı… gibi Türkiye’nin mega projelerinin iptal edilmesinden bahsediyorlardı.

Derken, 17-25 Aralık yaşandı. Cumhuriyet tarihinin en büyük Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu iddiasıyla başlatılan girişim de, Türkiye’yi ileri taşıyacak projeleri üstlenen şirketleri hedef alıyordu. Niyetin yolsuzluk ve rüşvet iddialarının arkasına saklanıp bir darbe gerçekleştirmek olduğu kısa sürede anlaşıldı… 7 Şubat’ta ve Gezi Olayları sırasında dik duran irade, yani Recep Tayyip Erdoğan yine dik durmayı ve birilerinin hukuku ayaklar altına alarak yaptıkları girişimi boşa çıkarmayı bildi…

28 Şubat Süreci’nin Türkiye’ye verdiği maddi zararla alakalı olarak, 100 milyardan başlayıp 400, hatta 500 milyar dolara varan değişik rakamlar zikredilir. 7 Şubat, Gezi ve 17-25 Aralık darbe girişimlerinin verdiği zarar da, istikrara vurulan darbe dolayısıyla oldukça büyük oldu. Sadece 17-25 Aralık’ta faizlerin yükselmesi, dolarda gerçekleşen artış, borsada yaşanan düşüş gibi sebeplerle uğradığımız zarar 120 milyar dolar olarak hesaplanıyor…

78 milyonun büyük bir kısmı, 28 Şubat’ta ve sonraki süreçlerde kaybedilen 100 milyarlarca doların aslında yol, su, elektrik, eğitim, sağlık… gibi sahalarda yapılacak hizmetlerde eksiklik manasına geldiğinin farkında değil belki, ama böyle.

Oslo görüşmelerinin medyaya servis edilmesi, 7 Şubat, Gezi Olayları, 17-25 Aralık darbe girişimi… Bütün bunlar atlatıldıktan sonra yaşanan değişik ihanetler ve son olarak da terörün tekrar hareketlenmesi… Bütün bunların tesadüfen gerçekleşmediği açık.

Erkem Kızıltaş - Haber7.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat