Gürüz’den inciler…

  • GİRİŞ20.03.2016 08:50
  • GÜNCELLEME21.03.2016 08:28

Söyledikleri arasında yeni bir şey olmadığı gibi, artık anlamı da kalmamış olmasına rağmen, o röportaj üzerine üç-beş kelam olsun etmek gerek. Kemal Gürüz’ün kaale alınmamış olması güzel, ama söylediklerinin doğru olduğunu düşünme ihtimali de yüksek.

Başörtü yasağı denildiğinde akla gelen ilk isimlerden olduğundan röportaja “Kemal Gürüz deyince aklımıza üniversitede türban yasağı geliyor…” cümlesi ile başlanmış. Türkiye’deki kadınların yüzde 70’inin başörtüsü kullandığını bilmesi gereken Gürüz, “Eskiden türban diye bir şey yoktu. Birdenbire ortaya çıktı. (…)Bu meselenin insan haklarıyla ilgisi yoktur. Siyasi bir mesele­dir. Türban konusunu başlatan­lar rektörler değil, Erbakan’dır…” şeklinde cevap vermiş.

Başörtüsünü rektörlerin değil, serbest bırakılması için uğraşan Erbakan Hoca’nın yasaklattığını ima eden bu sözler, bundan sonrakilerin yanında hiç mesabesinde kaldığı için, geçelim.

Başörtüsünü neden insan hakkı olarak görmediği sorusuna, “Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahke­mesi ve Danıştay’ın bu konuda çok kesin kararları var” diyor Gürüz. Kimya eğitimi almış olsa da, normalde insanların büyük bir bölümünün hayatlarını etkileyen bir yasaktan sorumlu olan birisi olarak, hiç değilse Anayasa ve Kanunlardan bahsetmesi gerekirdi normalde. Ancak Anayasa ve kanunlarda olmayan bir yasağı, onları ihlal ederek uygulamış olduğu için, AYM, AİHM ve Danıştay kararlarından bahsedebiliyor sadece. Onların da Anayasa ve yasalarda olmayan bir yasağı tatbik mevkiine koymakla ihlalde bulunduklarını bile bile.

Anayasa ve kanunları es geçip, o dönemde alacağı kararlar üzerine nerdeyse hiç yanılmaya yer bırakmayacak şekilde (9-2), (7-4) şeklinde tahminler yapılabilen AYM’ye; Türkiye söz konusu olduğunda ‘Doğu için iyidir’ anlayışını uyguladığı bilinen AİHM’e atıf yapması boşuna değil Gürüz’ün. Anayasa’daki temel haklar ve eğitim öğrenimin engellenmemesi, kanunlarda da ‘yüksek öğretim kuruluşlarında kılık kıyafetin serbest olduğu’ şeklindeki hükümler, yasakçıların elini kolunu bağlıyordu çünkü.

Aynı şekilde o dönemde sadece İmam-Hatipleri değil, onlarla beraber bütün bir meslek eğitimini de bitiren katsayı meselesinde de, akıl ve mantıkla alakası olmayan sözler ediyor Gürüz. Kestirmeden izah etmek gerekirse: Gürüz ve beraberindekiler güya meslek eğitimini cazip hale getirmek bahanesi ile getirdikleri katsayı uygulaması ile, İmam-Hatiplerle beraber meslek liselerinin de üniversiteye girişlerini engellediler. Bu da meslek liselerine yönelmeyi engelledi ve bu tür okullardaki öğrenci oranları süratle düştü. Başka etkileri bir tarafa, uygulama sanayimizin ara eleman ihtiyacı konusunda halen kapatılamayan açıklar oluşturdu.

Gürüz ve benzerlerinin temel problemleri hakimiyetin kime ait olduğu konusundaki düşüncelerinde. Hakimiyetin Millette ve dolayısıyla kendilerini temsil etmek üzere seçtiklerinde mi; yoksa hasbelkader belirli birtakım makamlara atanmışlarda yani bürokratlarda mı olduğu konusunda o gün nasıl düşünüyorlarsa, belli ki bugün de aynı düşünüyorlar. Onlara göre, Milletin ne düşündüğü, ne istediği önemsiz bir ayrıntı. Bu güruhun aslında kelimenin tam manasıyla demokrasi dışı olan fikir ve görüşlerini, demokrasi kılıfına sararak yutturmaya çalışmaları da, işin en eğlenceli tarafı. 

Bir dönem ‘güç bizde artık’ diyenlerle beraber anayasa ve kanunları hiçe sayarak terör estiren ve on binlerce insanı doğrudan ve milyonlarcasını da dolaylı olarak mağdur edenlerin içindeydi Gürüz. Oynadığı rollerle alakalı hukukun ne dediği ve ne diyeceği, ayrı bir mesele. Ama bu memleketteki kahir ekseriyetin, söylediklerinin tamamının zorlama olduğunu bildiklerini unutmamasında fayda var…

 

Ekrem Kızıltaş – Haber7

ekremkiziltas@gmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat