Avuçlarını yalarlar!..

Tam da 'At izinin it izine karıştığı' bir durum yaşanıyor Suriye'de.

  • GİRİŞ31.08.2016 09:53
  • GÜNCELLEME31.08.2016 09:53

Ülke içinde birbirleriyle çatışan bir sürü örgüt var. Müdahil ülkelerin sahadaki örgütlerle bağlantıları da tam bir muamma. Dolayısıyla kimin ne istediğini ve ne yaptığını anlamak mümkün olmuyor çoğu zaman.

Suriye meselesinde net duruşa sahip tek ülke olan Türkiye, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunup, yönetiminin halkın tamamını kucaklayacak bir yapıya kavuşması hedefini başından beri koruyor.

Cerablus'a yönelik harekat da aslında bu kararlılığın bir göstergesi. Bölgenin DAEŞ'ten temizlenmesi öncelikli hedef olsa da, DSG maskesine girmiş YPG'nin Fırat'ın doğusuna çekilmesi için de gerekeni yapıyor Türkiye.

Çünkü Cerablus'a yerleşmiş YPG Suriye'nin bölünmesi demek.

Cerablus harekatı sürerken yaşanan başka bazı gelişmeler, görünüşte Suriye'nin bütünlüğünden yana olan ABD'nin ikircikli tavrını gösteriyor.

Bir yandan Suriye'nin herkesle barışık bir yönetime kavuşması için savaşan ÖSO ve bir yandan da Suriye'nin kuzeyinde bir koridor isteyen YPG ile de işbirliği halinde ABD.

New York Times'daki bir makalede 'Cerablus'ta savaşan ÖSO'nun CIA tarafından, YPG'nin ise Pentagon tarafından desteklendiği' belirtiliyor.

Anne Barnard imzalı makalede, Cerablus'u IŞİD'in elinden alan ve batıya yönelen Özgür Suriye Ordusu'nun, Pentagon'un desteklediği DSG ile çarpışmasının kaçınılmaz olduğu belirtiliyor ve savaşan tarafların iki farklı

ABD kurumu olduğunun altı çiziliyor.

ABD'den bakıldığında böyle görülüyor olsa da, sahada birbirleriyle çarpışanların hiç birisi aslında ABD'li değil. Eğer DSG yani YPG'nin içindeki lejyonerler arasında ABD'liler yoksa tabii. Suriye'de farklı gruplara destek olan ABD, her durumda ülkenin geleceğinde etkili olmayı garantilemek istiyor belli ki...

HANGİ AMERİKA?..

Suriye'de birbirleriyle çatışan iki gücün de arkalarında farklı ABD kuruluşlarının bulunması, bir yönüyle meşhur 'Hangi Amerika' sorusunu hatırlatıyor. Ancak New York Times'daki makalenin esas problemi, ABD'nin

Suriye'de arkasında bulunduğu kuruluşlar olarak sadece ÖSO ve DSG'yi zikretmekle yetinmesi.

Oysa bu hali ile bile çok çarpıcı olan bu konuyu, ABD'nin DAEŞ ile bağlantıları ile de zenginleştirseydi yazarı, çok daha çarpıcı bir makale kaleme almış olurdu.

ÖSO, ABD'nin Suriye krizinin ta başından beri desteklediğini söylediği ama sonrasında destekleyip desteklemediği pek belli olmayan bir yapı. 2011 Mart Ayı'nda başlayan süreçten sonra gerçekten ABD tarafından desteklenmiş olsaydı, belki de Suriye'de bu kadar kan dökülmeyebilir, neticeye daha erken varılabilirdi. Ancak başlangıçta Esad'sız bir Suriye istediğini söylese de, sonradan fikir değiştiren ABD, ülkenin bu hale gelişinin ana sorumlularından birisi.

ABD'nin ÖSO'ya verdiği desteği de, gerçek ihtiyaçlarını karşılamak yerine, ancak varlıklarını sürdürebilecek seviyede tuttuğu ve mesela tanklara, helikopterlere ve uçaklara karşı kullanabilecekleri silahlar vermediği, açık bir gerçek.

Halkıyla barışık bir yönetime sahip üniter Suriye, Türkiye açısından olmazsa olmaz bir durum...

Dışarıdakiler bunu biliyor ve parçalanmış bir Suriye için çalışıyorlar. Bölgedeki ve içimizdeki uzantıları da...

Suriye'nin geleceğinde esas olarak Türkiye'nin tutumunun belirleyici olacağı, son gelişmelerle de iyice netleşmiş durumda. Birileri, inşallah yine avuçlarını yalamakla yetinecekler yani...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat