Stepne değil, devlet...

  • GİRİŞ24.10.2016 09:34
  • GÜNCELLEME24.10.2016 09:34

Ancak, ülkemizin attığı adımları kaygı ile izleyen ve lehimize gelişmeler olduğunda adeta karalar bağlayanlar da var. Bunlar, bölgeye müdahil her ülkenin ve örgütün istediklerini yapabilecekleri, ama Türkiye'nin asla bir şey yapmaması gerektiği kanaatindeler ve bunu çeşitli şekillerde dile getirmekten de kaçınmıyorlar.

Binlerce kilometre öteden gelen ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, Avrupa ülkeleri, Rusya, İran ve başkaları, Suriye ve Irak konusuna müdahil olabilir, bunlara göre. Ama Türkiye zinhar bölgenin işlerine karışmamalı, 'Ortadoğu bataklığına bulaşmamalı' yani.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Lozan'la beraber 'Misak-ı Milli'yi hatırlatması, bu kesimin vücut kimyasını bozmuş durumda.

Karışmamamız gerektiği söylenen coğrafyada, olup biten her şeyin bugünümüzü ve yarınımızı çok yakından ilgilendirdiğini bilmeyen yok. Atılması gereken adımların sonraya bırakılmasının, bizi 'telafisi güç, hatta imkansız sıkıntılarla' karşı karşıya bırakabileceğini de.

Vaktiyle bir oldu bitti ile bizden koparılan bir coğrafya üzerinde, neticesi bizi çok yakından ilgilendiren operasyonlar yapılırken, buna karışmamamızı istemenin akıl ve mantıkla bir alakası yok.

Aynı kesime mensup insanların, Türkiye'nin aynı zamanda bazı konuların halli konusunda üzerine düşeni yapması gerektiğini de düşünüyor olmaları, işin en dikkat çekici yönlerinden.. Vaktiyle ülkemizi Kobani'nin kurtarılması için harekete geçmeye çağıran HDP'nin, askerimizin yurt dışında operasyon yapması için gereken 'tezkereye hayır' oyu vermesi gibi bir durumla karşı karşıyayız.

Meselenin temeli dışımızdan ve içimizden mensupları bulunan bu kesimin, Türkiye'yi bağımsız ve egemen bir devlet olarak görmemeleri ile alakalı.

Bu kesim mensupları, Türkiye'yi gerektiğinde kullanılmak üzere bagajda tutulan bir stepne zannediyorlar. Ülkemizin kendi ayakları üzerinde durması ve kendi göbeğini kesmesi konusuna hiç sıcak bakmıyorlar yani.

Ya dik duracağız, ya da...

Eskiden olduğu gibi, sadece sistemin hakimlerinin istediği ve emrettiği şeyleri yapmamız, başka hususlara karışmamamız gerektiğine inanmış olan bu kesimin içinde naif yani saf kişiler de var, muhakkak.

Meselelere 'saf' bir şekilde yaklaşanlar, sistemin arzu ettikleri yerine kendi istediklerimizi yapmanın başımızı derde sokacağını düşündükleri için böyle davranıyorlar muhtemelen.

Başımızın zaten yeteri kadar dertte olduğunun ve eğer başkalarının arzu ettiklerini yapmaya kalkarsak bu derdin iyice artacağının farkında değiller. Ya da öyle davranmayı daha doğru buluyorlar.

Ancak esas mesele, şahsi ya da zümrevi menfaatlerinin bazı mihrakların ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki emelleri ile aynı olduğuna inanan ve hareket tarzlarını bu esasa göre belirleyenler...

Türkiye'yi egemen bir ülke olarak değil, yedek bir lastik olarak görenler ve arkalarında bulunanların çabaları boşuna. Türkiye burada ve burada olmayı da sürdürmek kararında. Bölgemizi menfaatleri doğrultusunda dizayn etmek isteyenlerin oyunlarını başlarına geçirme konusunda da kararlı.

Bölgemizde oynanmakta olan büyük oyun, birileri için menfaat meselesi, eninde sonunda. Türkiye'yi yönetenler, konunun varlık ya da yoklukla ilgili olduğunun farkında. Dik durmazsak yok olacağımız için dik durmak mecburiyetinde olduğumuzun da...

Yorumlar1

  • Herneyse 7 yıl önce Şikayet Et
    Ha gayret reis alalım şu Musul vilayetini
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat