Kılıçdaroğlu’na Türkeş dersi

  • GİRİŞ29.08.2014 09:26
  • GÜNCELLEME29.08.2014 09:26

Ahmet Davutoğlu, görevi Erdoğan’dan devraldı. Dün de Recep Tayyip Erdoğan, yemin ederek, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. 

Türkiye fiilen “Yarı Başkanlık Sistemine” geçti. Siyasetin merkezi Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne doğru kaymaya başladı. 
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı. Ama, TBMM’deki yemin törenine Kemal Kılıçdaroğlu’nun “katılmayacağım” demesi ile gelişen kısmi CHP boykotu ve Genel Kurul Salonu’ndan yaşanan hoş olmayan görüntüler damgasını vurdu. 
Olay tartışılıyor ve belki de yıllarca tartışılacak… 
* * *
Bu olay, beni 1980’li yıllara götürdü… 
12 Eylül 1980 Darbesi yapılmış, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, ailesi ile birlikte Zincirbozan’a sürülmüştü. 
MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ise, bir süre saklanmış, daha sonra teslim olmuştu. Ardından 587 sanıklı “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında” pek çok partili arkadaşı ile birlikte “idamla” yargılanmıştı. 
Alparslan Türkeş, dava devam ederken Askeri Mevki Hastanesi’ne sevk edilmiş, tedavi görüyordu. Yanında kimsenin olmadığı, hayatını tek göz bir hastane odasında iki inzibat erinin gözetiminde sürdürebildiği o dönemde Türkeş’le yollarımız kesişmişti. Çünkü, ben de askerlik görevimi yapıyordum ve Mevki Hastanesi’ndeydim. 
Ailesi dışında kimse ile görüştürülmüyordu. 
Ama benim için bir kısıtlama söz konusu değildi. Üzerimizde pijamalarla hastane koridorlarında gecenin geç saatlerine kadar volta atıp, sohbet ediyorduk… 
Çok tepkiliydi. 
Başta Kenan Evren olmak üzere Milli Güvenlik Konseyi Üyelerinin kendisine husumet beslediklerini, hatta öldürmek istediklerini düşünüyordu. 
Haksızlığa uğradığına inanıyordu. Kolay değil, idam talebiyle yargılanıyordu. 
Üstelik, en yakınları tarafından hançerlendiği düşüncesi içindeydi. O şartlarda başında bulunduğu siyasi hareketi canlandırmaya çalışıyor, MÇP’nin kuruluş hazırlıklarını yürütüyordu. Bugün MHP’nin en tepe noktalarında bulunan bazı isimler ise, bu organizasyona şiddetle karşı çıkıyordu. 
Sonra serbest kaldı… 
Evren’in Cumhurbaşkanı ve Devlet Başkanı olduğu o günlerde TBMM’de bir resepsiyon veriliyordu. Davetliler arasında Süleyman Demirel ve Alparslan Türkeş de vardı. Herkes Evren’in, Demirel ve Türkeş’le karşılaşacağı anı bekliyordu. Salonda gergin bir hava vardı. 
Nihayet beklenen an geldi ve Evren darbe ile iktidardan düşürdüğü Demirel’le el sıkıştı. Peş peşe flaşlar patladı. 
Türkeş’e, “Demirel ile Evren el sıkıştı” dedim. Kenan Evren’in, kendisinin de salonda bulunduğundan haberdar olduğunu söyledim. 
Türkeş, yerinden kalktı. Evren’in bulunduğu tarafa yöneldi: 
- Oğlum, devletin başıdır, yanına gitmemek olmaz. 
Kendisini silah tehdidi ile deviren, yıllarca tutuklu kalmasına yol açan ve “öldürmek” istediğini bile düşündüğü Kenan Evren’in elini sıktı. 
* * *
Kenan Evren bir darbeciydi… 
Demirel ve Türkeş’i silah zoru ile devirdi. Buna rağmen, Demirel de Türkeş de “Devletin Başı” olarak Evren’in bulunduğu makama saygı gösterdi. Her iki isim de yanına gidip, elini sıktı. 
Recep Tayyip Erdoğan sandıktan çıktı… 
Kendisini halk seçti. Arkasında seçmenin büyük çoğunluğu var. 
Buna karşılık, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte CHP’lilerin büyük bölümü kendisini protesto etti. TBMM’deki yemin törenine katılmadı. 
Genel Kurul’a giren CHP’liler ise yeni bir gerginlik politikası peşinde koştular. Yemin törenini baltalamaya çalıştılar. Yetmedi, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı’na tepki göstererek salonu terk ettiler. 

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat