Ben sizin...

Beklenen oldu, Koza-İpek Grubu’na yönelik adli operasyon başladı.

  • GİRİŞ02.09.2015 10:27
  • GÜNCELLEME02.09.2015 10:27

Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimliği’nin verdiği arama kararında gerekçeler de sıralandı: 

1)FTÖ’nün yöneticisi olmak ve finans sağlamak. 

2)Terör örgütünün mali kaynaklarını gizlemek. 

3)Yurt dışına para aktarmak. 

Diğer şirketlerini bilmem. Ancak, ben Bugün Gazetesi’nin Ankara Temsilciliğini ve köşe yazarlığını yaptım. İyi bilirim o yapıyı. Hani “Ben sizin cemaziyel evvelinizi bilirim” derler ya, aynen öyle. 

O gazete aslında Tercüman’dır. Bizim Mehmet Ali Ilıcak’la birlikte rahmetli Kemal Ilıcak’ın Tercüman’ının devamı olarak çıkardığımız gazetedir. O dönemde 300 binin üzerinde tiraja ulaşmıştır. 

Sonra yaşanan mali krizle birlikte Turgay Ciner’e satılmıştır. Ciner de adını Bugün olarak değiştirdikten sonra Akın İpek’e devretmiştir. 
Ardından da gazetedeki büyük ve planlı değişim başlamıştır… 

O günlerde “cemaat” denilen yapı, adım adım gazeteye yerleşti. İlk adım Bülent Keneş’in gelip, Mehmet Ali Ilıcak’ın gitmesi ile atıldı. Sonra bugün Genel Yayın Yönetmeni olan Erhan Başyurt geldi. Nihayet, Tercüman’ı Tercüman yapan isimler birer birer uzaklaştırıldı. 
İçlerinde ben de vardım. 

İlginçtir, gelenler medyada pek de tanınmayan isimlerdi. Tek özellikleri belli bir yapının elemanları olmasıydı. Halen gazetenin yazarları arasında olan Seda Şimşek de şahittir. Gazetede düzenlenen operasyonlar sürerken, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, TBMM’deki bir resepsiyon sırasında sormuştu: 

-Kim geldi Bugün Gazetesi’nin başına? 

“Erhan Başyurt” demiştim. 

Erdoğan da “O kim ya?” diye sormuştu. 

Bütün bunları, orada neler olup bittiği konusunda fikir vermesi için yazdım. Ama şimdi anlatacaklarım kelimenin tam anlamı ile tüyler ürpertici… 
O dönemde Ankara’ya, Ankara’yı da siyaseti de hiç bilmeyen, gazetecilikte pek de tecrübesi olmayan bir temsilci getirildi. O isim bir gün heyecan içinde yanıma geldi. “Anayasa Mahkemesi Raportörü, türban raporunu hazırlamış” dedi: 

-Ben çok uğraştım, alamadım. Bana yardımcı olur musun? 

“Olur” dedim, dostlarımı aramaya başladım. 

Bizimki birkaç defa daha geldi. “Abi acele edelim” dedi. Şimdi sıkı durun, aynen şu ifadeyi kullandı: 

-Ben ulaşabildiğim herkesi aradım. Polise de sordum. Ama bir sonuç alamadım. 

Polis? 

Ne işi var polisin Anayasa Mahkemesi’nde o dönem raportör olan Osman Can’ın hazırladığı bir raporla? 

Tabii ki normal şartlarda işi olmaz. Ama bir dönem Paralel Yapı’nın devlette görev yapan herkesin telefonlarını dinlediği gerçeği göz önüne alındığında bu sözler büyük anlam kazanıyor! Şimdi anladınız mı neden “tüyler ürpertici” ifadesini kullandığımı? 

İşte, orada ben bunları yaşadım, bizzat şahit oldum! 

O günlerde Kanal Türk’te çalışan İsmail Dükel, o “gazeteci” için “Kim bu?” demişti. Yaşadıklarımı O’na da anlatmıştım. O da şaşırmış ve hayretler içinde kalmıştı! 

Ve o “gazeteci” artık Ankara’da değil, pek çok Paralel Yapı mensubu gibi yurt dışında. Neden gönderildi acaba? Çok başarılı olduğu için mi, yoksa başka sebepler mi var? 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat