Kriepkiy çelovyek

  • GİRİŞ20.12.2014 11:57
  • GÜNCELLEME21.12.2014 09:13

Küba'yı Sovyetler Birliği iyi kötü ayakta tutuyordu, SSCB sona erince Küba da şişti. Kapitalizme dönmek için Castro'nun ölümünü bekleyen Küba, adam direndikçe daha da kötüye sarıyordu. Baktı ki o taraftan hayır yok, Obama kendisi kolları sıvadı.
Şimdi 1959 yılından beri süren Küba-Amerika düşmanlığı sona ermek üzeredir, Amerikan sermayesi de Küba'ya dönmek için iştahla bekliyor.

Bakalım mafya da dönecek, Küba, diktatör Batista döneminde olduğu gibi gazinoları, kumarhaneleri ve mambo topluluklarıyla gene renkli bir Amerikan tatil beldesi olacak mıdır?

(Mambocular ikiye ayrılır: Perez Prado taraftarları ve Tito Puente yandaşları, bendeniz birinci fraksiyondanım. Xavier Cugat'ı da yabana atmayalım.) Başka bir gelişme de bizim buralarda yaşanıyor: Türk-Rus yakınlaşması! Önce vizeler kaldırıldı, sonra sıra ortak yatırımlara geldi.

Eh, halklar arasında bu bağ çok daha önceden kurulmuş, bazı çapkın erkeklerimiz "Nataşa" tabir edilen bazı Rus kızları sayesinde insana alışmışlardı... (On iki yıl önce Saint-Petersburg'da kaldığımız otelin resepsiyonunda Nataşa adında bir kız çalışıyordu, "Antalya çok güzelmiş, tavsiye eder misiniz, gideyim mi?" diye sordu, biz de dedik ki "aman kızım bu isimle gitme sakın!")

Geleneksel Türk-Rus düşmanlığı tarihe karışıyor. Çar ile padişah kavgası gerilerde kaldı. Bu tarihi bir dönemeçtir. Bu da elbette Avrupa Birliği'nin hiç hoşuna gitmiyor.

Rusya bugün içine düştüğü krizden çıkacak ve daha da güçlenecektir, "Rusya battı bizi de batıracak" diye bağıran "Tayyip düşmanlarına" aldırmayınız.

Hayır, Türkiye yanlış ata oynamıyor. (Yanlış ata oynayanlar, Hocaefendi'ye yaltaklanan sözde liberallerdir.)

Her iki ülke de "eski güçlü günlerine" dönme azmi içindedir.

Her ikisi de Batı'nın dalavereci tutumundan çok çekti.

Türkiye, Avrupa Birliği'nin kendisini almayacağını anladı, üstelik hükümetimizi gizlice devirme çalışmalarının da farkına vardı, alternatif arıyor. (Putin, Erdoğan için "kriepkiy çelovyek" demiş, "sağlam adam" anlamına geliyor.)

Ne yani, Atatürk ile Lenin'in de aralarından su sızmıyordu, o zamanlar buna kim karşı çıkabilmişti?

Lenin, Türkiye'nin Batı'yla SSCB arasında bir "tampon devlet" oluşturması uğruna, Türkiye'de komünizmin ezilmesine ses çıkarmamış, örneğin Kemalistler tarafından öldürülen TKP kurucusu Mustafa Suphi'nin hesabını bile sormamıştı...

Yazının devamı için tıklayın...

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat