Ne yapacakları tam belli değil birkaç ihtimalleri var. Ama tam olarak belli olan şey; ne yapacaklarsa ocak-şubat gibi başlayacaklar yapmaya. Ya çok iyi plan yapmışlar, ustaca bahanelerini gizliyorlar, aniden ortaya saçacaklar ya da daha onlar da seçim yapmadılar hâlâ arıyorlar...

Sağcı-solcu, ilerici-gerici, Kürt-Türk, Alevi-Sünni derken buldukları her çatlaktan kavga çıkarıp kan döktüler. Çok acı tecrübelerle öğrendik bu fitneleri savurmayı. Çok can yaktılar, çok kan döktüler, tam nefes alacakken sabah bir kalkıyorduk bu kavgalardan birini ateşleyip bütün ülkeyi yakmışlar. Artık tutmuyor ama bu tezgâhlar; Aleviler’in kapılarını işaretleyen bir DHKP/C militanın numarasını hiç kimse yutmuyor mesela. Dediğim gibi öğrendik bu numaraları...

Sonra daha ince hesaplı numaralarla gelmeye başladılar. “Mesele, sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı? Hadi gel!..” diye başlayan güya ağaç eylemi olan haziran karanlığı ile Türkiye’yi yakmak istediler. Hastalıkla ilk defa karşılaşan doktorlar gibi kalakaldık karşılarında. 3 gün sürdü milletin bu mikrobu anlaması. Sonra tedaviye başladık ona da aşılandık hamdolsun. Artık o numara da tutmaz…

“Ne yapalım, nereden ateşe verelim Türkiye’yi, nasıl yakalım” diye hesap yaparlarken eski defterlere döndüler bir daha. “Kemalist-dindar kavgası görüntüsüyle yakar mıyız acaba?..” diye hesap yaptılar ama millet, tam olarak 24 saat içinde hepsinin üzerine kireç döküp hortladıkları mezara geri gömdü...

Peki şimdi ne yapacaklar?

Ne yapacakları tam belli değil birkaç ihtimalleri var. Ama tam olarak belli olan şey; ne yapacaklarsa ocak-şubat gibi başlayacaklar yapmaya. Yabancı medyada çıkan haberlerin ve makalelerin satır aralarında Gezi döneminden yazılanların aynısı yazılıyor. Yine benzer vakıflara dışarıdan paralar gelmeye başladı. Yine aynı adamlar aynı tonda şımarıklıklar yapıyor. Yine aynı evlerde, aynı arabalarda benzer türden silahlar yakalanıyor.

Yine medyada benzer gruplaşmalar oluşuyor. Yine ortak manşetler atılmaya başlandı. Yine örnek dış vakalar parlatılıyor. Bu sefer, Fransa olayları için “Halkın zaferi, demokrasinin kazanımı vs…” sakızlarını şişirip patlatıyorlar. Yine sosyal medyada binlerce hatta yüz binlerce sahte hesap açılıp bir gecede birbirilerini takip ediyorlar. Görünen o ki, aralık ayında para, silah, sosyal medya argümanları, gruplaşma, eylem takvimi ve olayların nerelerde, nasıl yapılacağına dair planlar tamamlanmış olacak. Manipüle edilecek şehvetli aptallar, abartılı söylemleriyle tahrike katkı yapacak eli boş, göynü hoş gafiller, fitilleri ateşleyecek güvenlik bürokrasisi içindeki kriptolar gibi elzem aktörler de seçildiyse eğer; ocak ayı bilemedin en geç şubat ayında başlarlar Türkiye’yi kundaklamaya.

Birkaç aydır hiç olmadığı kadar dikkat ederek gündemi takip etmeye çalışıyorum çünkü bu sefer ağaç olarak kendilerine neyi seçtiklerini anlamaya çalışıyorum. Ben göremedim, tam olarak tespit edemedim. Ya çok iyi plan yapmışlar, ustaca bahanelerini gizliyorlar bir sabah aniden ortaya saçacaklar ya da daha onlar da seçim yapmadılar hâlâ arıyorlar. Emin olmamakla birlikte en iyi tahminim, bu sefer “Kadın hakları” başlığını istismar edebilirler. Yeni Gezi Parkı yangınında yakılacak ilk ağaç bu sefer “kadınlar” olabilir!..

Öte yandan şöyle bir durum daha var -ki bu en tehlikeli tarafı-; 15 Temmuz’dan sonra işgal kuvvetlerine karşı ne yapılması gerektiğini ayne’l-yakîn bilen jenerasyon hâlâ hayatta. Bu ne demek biliyor musunuz; 15 Temmuz’da sokağa çıkıp vatan savunmasına katılmış sivil halk, yeni Geziciler’i uzaktan izlemeyebilir. Bu durumda da kundaklama planını yapanlar, yangını tersten başlatmayı fırsat görebilir?.. Çünkü bu sefer durumdan vazife çıkarmaya çalışanların sayısı gerçekten çok yüksek olabilir ve bu kadar yüksek sayı her zaman manipülasyona açıktır. Bu durumda ikincisi uzak ihtimal de olsa, bunu da değerlendirmemiz ve çok yönlü tetikte olmamız gerekiyor.

DİRİLİŞ POSTASI