IŞİD terörü ve Çözüm Süreci

Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanma sürecinde aktif rol alan ve sınırları yeni sorunlar doğuracak şekilde çizen güçlerin yüzyıllık sürede bu coğrafyada nelere sebep olduğunu en iyi burada olanlar, o acıları bizzat yaşayanlar biliyor.

  • GİRİŞ16.09.2014 09:53
  • GÜNCELLEME16.09.2014 09:53

Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılındayız. Ortadoğu’da cetvelle ülke sınırı çizen ve Kürdistan’ı dörde bölüp Kürtleri dört ayrı ülkenin nizamına teslim eden Sykes-Picot anlaşması da iki yıl sonra bir asrı tamamlıyor.

Bir asır boyunca aşiretleri köyleri duyguları parçalanan Kürtlerin arasına giren sadece tel örgüler değildi elbette. Zamanla dilleri, sosyolojileri, siyasi tecrübeleri farklılaştı ve bu, asla hesap edilmemiş bir şey değildi. Batı için gayet kullanışlıydı.

Kürtler tabi oldukları ülkelerin uyguladığı baskıya karşı hak-özgürlük mücadelesi verip bir asır boyu gençlerini dağlara gömme pahasına da olsa etnik kimliği diri tutarken her bir ülke enerjisini, dikkatini, bütçesini kendi vatandaşıyla savaşmaya harcamak zorunda kalıyordu.

11 Eylül yeni dönemin başlangıcıydı. Irak’a bir yalanla, bir hışımla giren Amerika 2011’de Irak’tan çıktığında pandoranın kutusu çoktan aralanmıştı.

Koalisyon güçleri arkalarında parçalanmak üzere bir ülke, kuzeyde bağımsızlığın şartlarını gözleyen özerk bir Kürdistan bölgesi ve dengeleri bozulmuş, fay hatlarıyla oynanmış bir bölge bırakmıştı.

Şimdi kartlar yeniden karılıyor.

Yeni dönemde bölgenin dizaynında kullanılacak, bölge ülkelerini ve halklarını meşgul edecek “aparat”ın mezhep farklılığı olacağı, Şii baskısına cevaben bölgedeki Sünnileri savunduğu iddiasıyla ortaya çıkıp, ürettiği şiddetten daha fazla dehşet salmayı başarmış, gösterişçi IŞİD’in yaratıklandırılmasından anlaşılıyor.

Obama’nın açıkladığı IŞİD ile mücadele planına göre savaşın finansmanını zengin Arap ülkeleri, asker kaynağını bölgedeki Kürtler karşılayacak. Amerika için pek konforlu bir plan. Ancak Türkiye’yi ve bölge Kürtlerini ciddi şekilde etkileyeceği aşikar.

Hava üssünün İncirlik’ten Erbil’e taşınması, batı başkentlerinden Erbil’e artan ziyaretlerin siyasi sonuç doğurması ihtimal dahilindeyken bölgedeki Kürtlerin IŞİD’e karşı savaşmak üzere ağır silahlarla silahlandırılması somut sonuçlar doğurabilir.

Bu elbette PYD’nin de (dolaylı olarak PKK’nın da) silahlandırılması demek.

Bu durum Türkiye’deki dengeleri ve çözüm sürecini nasıl etkileyecek?

Sıfır noktasında olmadığımızı, her iki tarafta da var olan ve Çözüm Süreci’ni başlatan siyasi akıl ve iradenin Ortadoğu’nun bu noktaya geleceğini görüp tedbirini vakitlice almış olduğunu hatırlamakta yarar var.

Ayrıca Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin hem bölgede hem Türkiye’de edindiği önemli bir tecrübe var. Bu tecrübe düne kadar, Türkiye’yi hiçbir zaman askeri olarak yenemeyeceği bilgisiyle sınırlı iken bugün sorunlarını silahla değil siyasetle çözmeyi akletmiş ve bunu hedeflemiş bir Türkiye’nin her zamankinden çok daha güçlü olduğu bilgisidir.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun geçen gün ifade ettiği gibi, şu anda Ortadoğu’daki tek başarı sabotajlar atlatmış, pek çok sınamadan geçmiş ve belli bir olgunluğa erişmiş olan Çözüm Süreci’dir.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat