Niçin Küresel Isınmayı takip eden kurulumuz yok?

  • GİRİŞ14.11.2011 09:52
  • GÜNCELLEME14.11.2011 09:52

Türkiye Van’da ardı ardına yaşanan depreme kilitlenmiş durumda. Evet, deprem büyük facia… Allah yeni acılar yaşatmasın.

Ancak dünyada son yıllarda olup bitenlere bir göz atmakta fayda görüyorum.

2007’de başlayan “Küresel Isınma” söylemi aradan geçen zamanda neredeyse unutulur hale geldi. Maalesef üzerinden zaman geçtikçe Van depremini de unutacağız ve geride kalanlarımız aynı hataları yapmaya devam edecek.

Tıpkı dinar depreminden sonra olduğu gibi… Marmara depreminden sonra olduğu gibi… Sayıyı artırabilirsiniz…

Rize bölgesinde her yıl yağmur ve sel kaç evi ve yaşamı etkiliyor, ama gelin görün ki acıları ve seli unutup dere yataklarına evlerin inşası devam ediyor…

Marmara depreminin üzerinden şu kadar yıl geçti, neredeyse haftada bir deprem gerçeği gelip yazıda, haberde gündemimize konuk oldu.

Peki ne yaptık?

Yapı denetimini 81 vilayete yaygın hale getirmek bir çözüm gibi algılanıyor, lakin yapıyı yapanın ahlakı yoksa denetim nereye kadar?

Yapıda kullanılan malzemeyi tuğla tuğla, harç harç kim denetleyebilir? Geçirdiğimiz deprem ve felaketler bizde hala “Yapı ahlakı” oluşturmadı.

Bu “ahlaksızlık” elbet topluma acılar yaşatmaya da devam edecek…

Bu işin bir tarafı, birde işin sahiplik kısmı var.

Kimse buna değinmiyor.

Mülk sahibi kendi oturacağı binasında bile kaçak kat çıkıntısını, kalitesiz malzeme kullanımını marifet sayıyor. Demek ki “yapı ahlakı” mülk sahibinde de olacak…

Devleti suçlama kolaycılığından herkesin kurtulması gerektiğine inanıyorum.

Devlet ne kadar güçlü olursa olsun, her noktaya sirayet edemez. Mesele gelip “insana” dayanıyor.

Ve felaketler zincirine bakalım…

Son on yıla bakın…

Amerika, Pakistan, Endonezya, Japonya, Tayland

Dünyanın bir yanında sel, deprem ve tusunami yaşanırken, bir yanında kuraklık ve toplu ölümler…

Demekki sadece ülkemiz değil, dünyamızın da önemsemediği hadiseler var.

Ve bunun başında da buzulların erimesi konusu geliyor.

Bilim adamları 2013’te buzulların tamamen eriyeceğini söylüyor.

Peki buzullar eriyince deniz seviyesi ne kadar artacak?

Bunun ülkeler nezdinde nasıl etkileri olacak?

Bir su istilası mı yaşayacağız?

Hiçbir yerde, hiçbir devletin açıklaması, hazırlığı yok…

Gözümüzü uzaya dikmiş, dünyaya çarpacak göktaşının 2035’te milyonda bir hesaplanabilen “çarpma ihtimali”ni konuşuyoruz.

Oysa asıl çarpıntıyı içinde yaşadığımız anakarada yaşayacağız.

İspanyol Oşinografi Enstitüsü (IEO) tarafından yapılan bir araştırmada, Akdeniz’deki su seviyesi 50 yıl içinde 25 ile 50 santimetre yükselebileceği belirtiliyor. IEO, kürsel ısınmaya bağlı olarak 1992 yılından bu yana Akdeniz’deki su seviyesinin 16 santimetre yükseldiğine dikkat çekiyor.

16 cm yükselti acaba buzulların tamamen erimesi halinde hangi noktaya çıkacak?

Bunların mutlaka şimdiden izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Son yıllarda yaşanan sel ve deprem felaketlerinin küresel ısınmaya bağlı olarak gelişen olaylar nedeniyle tetiklendiğini görüyoruz.

Doğa, kendisine ait olanı yine geri alacak…

Ve insan yine hazırlıksız yakalandı, ateş böceği gibi…

Elimizde saz, gönlümüzde caz ilerleyip gidiyoruz…

Tibetli çiftçinin “eriyen buzullar” belgeselinde söylediği sözü unutamıyorum.

Diyordu ki Tibetli çiftçi; “Tanrılar çok kızmış olmalı. Çin'in dağlık Yunnan eyaletindeki köyünün üzerinde gelişmekte olan felaketi izleyen Tibetli çiftçi Jia Son'un aklına yatan tek açıklama bu.İnanç sahibi bir Budist olan 52 yaşındaki Jia Son, "Doğanın düzenini bozduk," diyor. "Şimdi de tanrılar bizi cezalandırıyor."

Van depremiyle bir şeyi daha gördük, 1 hafta önceki 7,2 depreminden ders almadık, bir hafta sonra 5,2 ile yine canlarımız gitti.

Ama perspektifi geniş tutup, dünyaya ve yaşanan olaylara göz atıp ülke olarak bazı adımları atmamız gerekiyor. Dünya, siyasi meseleler yüzünden kavga ede dursun, altımızdan toprak kayıyor…

Yarın, uğruna savaş verilecek toprak kalmayacak…

Ama vahşi kapitalizm yine o vahşiliğini gösterdi.

Grönland’da buzulların erimesiyle meydana gelecek doğal afetleri düşünmek ve önlem almak yerine buzullar altında ortaya çıkacak petrol ve metan’ın sahipliği kavgasına tutuştu…

Dondurulmuş metan’ın yeni enerji kaynağımız olacağını açıkladılar bu yüzden…

Bu hırs bize ve bizden sonrakilere yatacak mezar toprağı bırakmayacak…

***

Altgeçitleri kapatmak!

Ankara’da yaşıyorum, önceki akşam Başkan Gökçek’in 8. İdare mahkemesinin Çankaya Belediyesi, Peyzaj Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesinin başvurusu üzerine 2006’da açtığı dava nedeniyle kuğulu park önünden geçen alt geçitlerin trafiğe kapatılacağı kararını duyurmasını büyük bir şaşkınlıkla ve hayretle izledim.

Melih Gökçek’te aynı  hayreti açıklamayı yaparkan gizleyemiyordu…

Devletin yargısı, Mamak’ta, Yeni mahallede, Çankaya’da vatandaşın gecekondusunu yıkamıyor, şehrin büyükşehir belediyesince yaptırılmış, devlet erkanının kullandığı ve trafiği cidden  rahatlatan bir alt geçiti kapatacaksınız diye karar veriyor.

Kararı veren veriyor da, kararı aldıranın aklına şaşmak lazım…

Ne var kuğulu parkta, orası damı tarihi sit…Orada da mı kutsallar var…

Nedir bi Melih Gökçek düşmanlığı…Artık bir Ankaralı olarak Gökçek düşmanlığından kentin ve kentlinin zarar gördüğünün bilmem farkındamısınız…

Peyzaj mimarları odasına da bir çift sözüm var…

Ankara’nın peyzajıyla ilgileniyormuşsunuz, buyurun Çankaya’nın mahallelerine, yan yollarına, sokaklarına giriniz…

Buyurun, ben yeni Oran’dayım…

Nasıl rezil bir mahallede yaşadığımızı görünüz…

Burası Çankaya, burası yeni Oran…

Ankara’nın çiçek gibi olması gereken ilçesi, belediyenin ideolojik tavırları yüzünden hizmetten yoksun…

Kaç dava açtınız söylermisiniz?

Nerdesiniz, bırakın davayı, kaç basın açıklaması yaptınız?

Çankaya’daki rezil peyzaj uygulamasını, yol ve kaldırım ihlallerini, kent merkezindeki keşmekeşliği görmüyorsunuz, kenti rahatlatan alt geçitlerle mi uğraşıyorsunuz?

Ama biliyoruz ki bunun mesleğinizle alakası yok, keşke olsaydı…

Bu Gökçek düşmanlığınızdan başka bir şey değil…

Bakın size Gökçek’le savaşmak için çok doğru bir yol önereyim, gidin o yolu kullanın, böylece savaşınıza kenti ve kentliyi alet etmemiş olursunuz…

Evet, önerim şu; buyurun siyasete girin ve Gökçek’le siyasi mücadelenizi verin, ama peyzajı, mimarlığı, odayı bu işlere alet etmeyin…

Bu karara saygım var, ancak bu kararın yürütmesinin durdurulması için keminim çok duyarlı Ankaralı çıkar ama, içlerinde mutlaka bende olacağım…

***

Kitap fuarı hakkında yazacağım!

Tüyap’ın geleneksel İstanbul kitap fuarının ilk gününde, değerli dostum Mehmet Sadık Öke ile birlikte son kitabımız “Teyzem Latife’nin imza günü etkinliğini gerçekleştirdik.

İlk günün verdiği heyecan, fuarda yaşanan dinamizm, korku ve endişeyi ve tabiî ki yeni simaları, yeni yayınevlerinin katkılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

İstanbul’da yaşayanlar için bir otobüs mesafesinde, ancak Anadolu insanı için hayli uzun bir yol…ama bakıyorum, Bursa’dan, Afyon’dan, Aydından, Uşak’tan, İzmir’den misafirler var fuarda…

Yarın bu konuları paylaşacağım… 

Fatih Bayhan – haber7

bayhan.f@gmail.com

www.fatihbayhan.com.tr

Yorumlar1

  • Ahmet Ar 12 yıl önce Şikayet Et
    SELAMLAR. Fatih Bey, başarılar diliyorum.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat