Rahşan'ın affı, Karaoğlan'ın saç boyası…

.

  • GİRİŞ20.01.2020 11:02
  • GÜNCELLEME20.01.2020 11:02


Rahşan Ecevit, 97 yaşında öldü.
En son önceki yıl kitap fuarında görmüştüm. Aylardır üzerinden çıkarmamış gibi duran sarı gömleği ve üstündeki siyah ceketiyle yapayalnız, okurunu bekliyordu.
...
Bazıları onu 2006'da toprağa verdiği kocası Bülent Ecevit'e olan sevgisiyle anacak.
Benim gibileri de katilleri sokağa salıp binlerce kişinin canını yakan "Rahşan affı"yla hatırlayacak.
Nasıl yâd edilirse edilsin, bu, sol siyasette bir devre damga vurduğu gerçeğini değiştirmez.
Herkes bilir ki...
Rahşan Hanım kocasının akıl hocasıydı. Sol koluydu. Kurucu genel başkan sıfatıyla DSP'nin gerçek patronuydu.
...
Ama pek bilinmeyenleri de var. Mesela;
CHP'deki ilk ciddi örgütlenmeyi onun başlattığını...
Taşrayı siyasete çekmek için Köylü Derneği'ni kurduğunu...
CHP haberlerinin yayınlanmadığından şikâyet edip kendi gazetesini çıkardığını ama kapatmak zorunda kaldığını...
Türkiye'de seçim otobüsü fikrini ortaya atan ve ilk uygulayan kişi olduğunu...
Bülent Ecevit ile özdeşleşen 'mavi gömlek' fikrinin ondan çıktığını...
Eşini gezilerde 'bir şey olur' korkusuyla hiç yalnız bırakmadığını...
Elden ayaktan düşen kocasına kendisinin bakmakta ısrar ettiğini...
'Karaoğlan'ın ağarmış saçlarını kendi elleriyle boyadığını... Tırnaklarını kestiğini...
Modayı hiç takip etmediğini... Evinde bulaşık makinesi bulunmadığını, bulaşıkları elleriyle yıkadığını...
Kocası için "Bülent benim için sadece bir eş değil. O kardeşim, babamdır" dediğini...
Aktif siyasetin içinde 'kim bakacak' diye çocuk düşünmediğini ve çocuk sahibi olmadığı için hiç pişmanlık duymadığını...
Ölene kadar kız kardeşi Asude Aral ile yaşadığını... Aral'ın bütün birikimini ve emekli maaşını kedi ve köpeklere yatırdığını, evlerinin kedi köpek kaynadığını...
Çok iyi pul koleksiyonu olduğunu...
Duyunca şaşırmıştım.
...
Rahşan Ecevit, filmlere konu olacak çok ilginç bir karakter.
Tabii objektif anlatılırsa...
 
 
Sağlık lobisi
 
Amerikan TMZ kanalının muhabiri dünyaca ünlü hekimlerden Mehmet Öz'e bir spor salonunda "Sağlıklı yaşamak için 2020'de neler yapmamamız gerekiyor" diye sormuş.
O da "Bence yapılacak ilk şeylerden biri kahvaltıyı yasaklamak olmalı. Sabah kalkar kalkmaz kahvaltı yapmamız gerektiğini düşünmüyorum. Bu bir reklam aldatmacası. Acıkınca öğleye yakın yiyin" diye cevap vermiş.
Aynı Öz'ün yedi yıl önce de "Sabah uyandığınızda vücudunuz kalori ister. Kahvaltı kalp krizi riskini yüzde 27’ye kadar düşürebiliyor" demesi bir yana açıklama Türkiye'nin bir numaralı gündemi oldu.
Bütün doktorlar ve diyetisyenler 'kahvaltı karşıtı' sözlere itiraz etti.
Kimileri "Kahvaltı Öz'ün alanı değil, o konuşmasın" diye bam güm girdi. Kimi Öz'ün saçmaladığını söyledi.
Gazeteler, internet haber siteleri, haber kanalları, magazin programları, sosyal medya... Hepsi bir hafta kahvaltının zararlı mı yararlı mı olduğunu konuştu.
Mehmet Öz, bu açıklamayı gündeme gelmek için mi (öyle bir şeye ihtiyacı yok ama) yoksa öylesine mi söyledi bilmiyorum. Ama Türkiye'de akıl sağlığımızı bozan 'sağlık lobisi'ni yeniden hatırlattı.
Canları isteyince 'şunu yemeyin, bunu yemeyin' diye açıklama yapıp gündem belirliyor, yeri geliyor üreticiyi perişan ediyorlar. Medya da bunların peşinden koşuyor. Çünkü aykırı çıkışlar, hem sahibine hem de medyaya reyting getiriyor. Konuşan memnun, yayınlayan memnun... Tasası vatandaşa... Oh ne âlâ...
 
 
Cem Yılmaz korktu mu?
 
Türkiye'de bir filmin gösterime gireceği hafta basın gösterimi yapılır.
Filmi önce kültür sanat ahalisi izler.
Yazarlar, yapımı dünya görüşüne göre değerlendirir.
Bu hafta iki iddialı çalışma gösterime girdi.
Biri Cem Yılmaz'ın "Karamomik 2"si diğeri Mehmet Bozdağ'ın "Türkler Geliyor" filmi...
İkisi de basın gösterimi yapmadı. Bazı köşe yazarları bu tercihi eleştirdi.
Eskiden kritikler eleştirmelerin köşeleriyle sınırlıydı. Ama yine en iyi notu izleyici verirdi.
Şimdi sosyal medya var. İzleyici yorumunu yapıştırıyor. Film iyi ise parlıyor, kötü ise patlıyor.
Görünen o ki yapımcı ve yönetmenler çıkış öncesi en küçük eleştiriden bile acayip korkuyor.
Ama korkunun ecele faydası yok. Nitekim Cem Yılmaz boykottan kaçamadı. 
 
Valiler ve veliler
 
• Sivas Valisi, Liselere Giriş Sınavı sıralamasında vilayeti 21 basamak gerileyince başarısız bulduğu 84 okul müdürü hakkında soruşturma başlatmış. 21'ini görevden almış. Gerisine de kınama cezası vermiş.
• Gaziantep Valisi "Okumaya niyeti olmayan öğrenciler ve Suriyeliler, liselere girişte başarı puanını düşürüyor. Bu öğrencilerin sınava girmemelerini isteyeceğiz" demiş.
Valilerimizin bile kendisini sınav baskısında hissettiği ortamda çocuklarının ensesinde boza pişiren velilere ne denebilir ki?
Türkiye

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat