300 Euro verilen torpilli anneler

  • GİRİŞ31.03.2015 08:05
  • GÜNCELLEME01.04.2015 08:08

Evvela şunu söyleyelim; Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK),Avrupa Birliği (AB) destekli de olsa çalışan annelere 300 Euro bebek bakım ücreti veriyor.

Türkiye’de bugün bunları konuşuyor olmak gerçekten, sevindirici ve ileriye dönük olarak da umut verici.

Ancak, benim, henüz İzmir, Bursa ve Antalya'da pilot uygulama safhasında olan bu projeye itirazım var. Bu proje eğer ileride bu şekli ile, Türkiye genelinde uygulanırsa, çok büyük bir haksızlığa ve eşitsizliğe yol açacaktır.

Çalışan annelerin, bebekleri olduktan sonra iş hayatından çekilmemelerini ve bir çocuktan daha fazlasını yapmalarını teşvik etmesi beklenen bu anlayış temelden hatalı ve hatta Anayasa’nın eşitlik ilkesine de tamamen aykırıdır.

Ayrıca bu ve benzeri projeler ve çalışan Kadınlara Yönelik pozitif uygulamalar, İşveren Temsilcisi örgütlerinin söylediklerine biraz kulak kabartılırsa, çalışan annelerin daha fazla çocuk yapmalarını teşvik de etmeyecektir.

Çünkü giderek çalışan kadınların, çalışan erkeklere göre daha fazla haklara sahip olması, özellikle özel sektörü, kadın işçi yerine, erkek işçi çalıştırmaya yönlendirecektir. Bu durumda üretime daha fazla katkısı olsun diye teşvikler verdiğiniz kadınlar, iş hayatına katılamadan, onların yerine erkek işçiler işe alınacaktır.

Avrupa Birliği destek veriyor diye yapılmak istenen ve bünyesinde birçok yanlışı ve adaletsizliği barındıran bu uygulamaya benim asıl itirazım şuradan başlıyor: Aile bir bütündür; Anne, baba, çocuk ve belki de büyükanne, büyükbaba. Siz, bu bütünün parçalarından herhangi birine yönelik bir etki yaptığınızda, bu etki ’den bütün aile fertleri kendisine düşen payı almaktadır.

Bu sebeple, aile fertlerini tek tek ele almak yerine, aileye bir bütün olarak bakmak zorundasınız. Hele bu etkiyi yapan Devlet ise Devletin, daha da ölçülü, biçili ve dikkatli olması şarttır.

Bir ailede annenin çalışması halinde sadece sokak çocukları boyutu ile ortaya nelerin çıkacağına / çıktığına kabaca bir bakalım:

1- Sokak Çocukları ile ilgili yapılan çalışmalardan anladığımız kadarı ile sokakta yaşayan çocuklar üç temel sebepten dolayı sokağa düşüyor:

a) Anne ve Babanın ayrı yaşıyor olması,

b) Çocuğa, Anne şefkatinin kaliteli bir şekilde verilmemesi,

c) Ailede şiddet uygulanması,

Bunların dışında başka sebepler de var ama ana sebepler bunlar.

a- Bu ana sebeplerden birinciye bakalım: Anne ve Babanın ayrılmasının temel sebeplerinden birinin ise, annenin çalışıyor olmasıdır. Türkiye’de, her nedense bugün herkes, bu sebebi açıkça söylemekten uzak duruyor.

Oysa istatistikler böyle olduğunu söylüyor, yani, Annenin çalışması, boşanmanın ana sebeplerinden biri oluyor ve boşanma da çocuğun sokağa düşmesi sonucunu getiriyor.

b- Şıkkına bakalım: Sokağa düşen çocukların kahir ekseriyetinde Anne şefkati, sevgisi ve ilgisi eksik.

Aslında çocuk, hem Annenin hem de Babanın sevgisine muhtaçtır ama nüfusun giderek büyük şehirlerde yoğunlaşması ve trafik sorunlarının artması Baba sevgisini doğal olarak sınırlıyor. Bu sınırlanan yani azalan Baba sevgi ve şefkatini, Anne sevgi ve şefkati doldurmaz ise, çocuğu sarıp sarmalamaz ise çocuk, derhâl sendeliyor ve nihayet düşüyor.

Anne de çalışıyor ve şehirlerin keşmekeşinden baba kadar etkileniyorsa, çocuk tamamen sevgisiz ve şefkatsiz kalıyor. Bu durumda da çocuğun sevgiyi bulduğu alanlara (arkadaş gibi) çevrelere yönelmesi, sokaklara kayması çok normal hale geliyor.

c- Son şıkka bakalım: Ailede şiddet uygulanması da çocukların sokağa düşmesinde önemli bir faktör.

Peki, ailede ki şiddetin sebeplerini dikkate alan bir uygulama mıdır, AB destekli 300 Euro’luk bu pilot uygulama? Hemen söyleyelim hayır, değildir. Ailedeki şiddetin sebepleri de aslında hepimizin bildiği gibi eğitim eksikliğinden, ekonomik problemlerden ve en önemlisi de stresten kaynaklanmaktadır.

300 Euro destekli uygulama ise bu sorunlardan hiç birine çözüm getirememektedir. Kısmen, ekonomik açıdan aileye bir rahatlama gibi düşünülse de, bunun, sadra şifa ve problem çözücü bir tarafı olduğunu düşünmüyorum.

Çalışan Annelerin iş gücünden kopmaması için hem anneye, hem de bakıcıya 36 ay boyunca verilecek bu destek asıl, başka bir eşitsizliğin ortaya çıkmasına sebep olacaktır, şöyle ki; Fen ya da İşletme Fakültesinde, aynı sırada oturan iki kız arkadaş düşünelim, bunlardan birinin adı Ayşe, diğerinin adı da Fatma, olsun.

Ayşe diplomasını aldı, parmağına nişan yüzüğünü de taktı ve şöyle düşündü:

Ben yuvamı kuracağım ve bugüne kadar öğrendiğim bilgileri, Annelik şefkatim ile birleştirerek çocuklarıma, ilk elden, bizzat kendim sevgimle birlikte sunacağım. Onlarla arama hiç kimseyi; ne babaanne, ne anneanne, ne mürebbiye, ne dadı… Sokmayacağım.

Ayrıca çocuklarımdan vakit kalırsa, bunu da; Vakıflarda, Derneklerde, yardım kuruluşlarında değerlendireceğim ve topluma faydalı olmaya çalışacağım, hatta artık öleyazan komşuluk ilişkilerine daha kaliteli katkılar sunacak, bu konu için de bilgi ve birikimimi harcayacağım dedi.

Devlet olarak siz, Ayşe kızımıza; Yardım kuruluşlarında, Derneklerde, Vakıflarda, komşuluk ilişkilerinde hizmetler ürettiği için ve ayrıca daha da önemlisi kaliteli ve uzunca vakit ayırarak, yüksek tahsilden geçmiş bir anne olarak, çocuklarına sunduğu hizmetler için bir para veriyor musunuz, ayrıca O'na bir yardımcı tayin edip, yardımcısına para veriyor musunuz?

Hayır, vermiyorsunuz?

İkinci kızımız Fatma’ya bakalım; Fatma da diplomasını aldı ama parmağına nişan yüzüğünü daha takmadan şöyle düşündü:

İyi bir iş yerinde çalışmalıyım, mesleğimde yükselmeli ve çok para kazanmalıyım, sonra evlenip yuva kurmalıyım…

Ve bu düşündüklerini hayata geçirdi.

Ancak işe girmesi ve diğer düşündüklerini gerçekleştirmesi en az 5-6 yıl aldığı için 30 yaşlarında evlendi.  Doğal olarak 30 yaşlarında evlenen bir hanımın da ne kadar teşvik kullanırsanız kullanın iki çocuktan fazlasını yapması mümkün olmuyor.

Oysa sizin şu anda 65 yaş üstü insanınızın nüfusa oranı % 8’ler civarında seyrediyor. Yani hızla 3 çocuk yapacak annelere ihtiyacınız var. Aksi takdirde 65 yaş üstü’ nün % 10’lara dayanması ile siz de, artık yaşlı ülkeler kategorisine gireceksiniz.

Peki;

Ayşe, hem erken evlendi, üç veya daha fazla çocuk yaptı, hem sosyal alanda hizmetler üretti ve en önemlisi de çocuklarına daha kaliteli, şefkatli, sevgi dolu bir Annelik sundu ama siz Ayşe’ye para vermediniz, üstelik Ayşe, sizin yaşlılık probleminizi de çözdü.

Fatma’ya gelince; Fatma geç evlendiği ve bir ya da iki çocukta kaldığı için, nüfusun yaşlanmasına ivme kazandırdı. Çocuklarını başkalarına büyüttürdüğü ve anne şefkatinden mahrum ettiği için çocuklarının daha problemli yetişmesinde rol oynadı, çalıştığı için de sadece kendisine ekonomik menfaat sağladı, toplumsal ve sosyal hayat için Ayşe gibi bir katkısı da olmadı ama siz Fatma’ya 300 Euro ayrıca çocuğunun bakıcısına da bir 300 Euro daha veriyorsunuz.

Şimdi bu adalet midir? Değildir ve Ak Parti’ye de yakışmamıştır.

Henüz pilot uygulama safhasında olan bu proje üzerinde daha fazla düşünün lütfen. Kaldı ki, çalışma hayatına değil ama bütün bir insan hayatına fedakârca Annelik sunan, Anneliği hayatın merkezine oturtan Ayşe anneler, bu yasayı dava ederlerse, Anayasanın eşitlik ilkesine ters düştüğü için, kesin kazanırlar.

Ferman Karaçam - Haber 7

fermankaracam@gmail.com

fermankaracam@twitter.com

twitter.com/fermankaracam

facebook.com/ferman.karacam

Yorumlar2

  • yabuz 9 yıl önce Şikayet Et
    Ferman bey tebrik ediyorum.yaziniz bence günün gazisi.
    Cevapla
  • temel 9 yıl önce Şikayet Et
    çok güzel bir yazı.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat