Liderlik ve Erdoğan - 10

Sonlarına doğru yaklaştığımız bu uzunca makalemizin elbette en son yazarı, şairi ve mücadele adamı da üstad olacaktır.

  • GİRİŞ12.10.2016 07:36
  • GÜNCELLEME13.10.2016 08:02

Ancak üstada geçmeden, onun eserlerinin liderle uyum ve bağını dile getirmeden önce,

Sezai Karakoç'un 1980'lerde kaleme aldığı ama bugün hala geçerliliğini koruyan altın cümlelerini de paylaşmak istiyorum:

 "...Hitler öldü, Nazizm ve faşizm  yok edildi ama onu yok edenler, aynı kendini üstün görme illetine yakalandılar. 

Amerikalısı da, Rus’u da, Avrupalısı ’da, Çin’lisi de, Yahudi’si de bu hastalıktan malüller. 

Zorla başka halkları yönetimleri altına almak ve ezmek istiyorlar. 

O halklar ki, kültürce, dince, dil ve ırkça, bu sayılan ülkelerle hiçbir ilgi sahibi değillerdir. 

Evet, bu zorba toplumlar, bu sevdalarından kolay kolay vazgeçmeyecekler, hep tarihi ve insanlık onurunu zorlayacaklar. 

Zulüm yapmakta yarışacaklardır. 

Ne zamana kadar?

Tarihin yeni bir yaprağı çevrilinceye kadar.

Allah'ın gazabı, onları yerle bir edecek insanî kudretin doğuşu, hakikat kudretinin dirilişi için harekete geçinceye kadar. "

 

Tam da öyle, Karakoç'un dediği gibi, Zorbalar vazgeçmiyor.

Zorbalar İslam Dünyasının üzerine bir karabasan gibi çöktüler ve kıpırdamamızı, ayağa kalkmamızı, yeni bir çehreye bürünüp kendi kimliğimizle var olmamızı istemiyorlar. 

Asya’yı, Afrika’yı, Balkanlar'ı, Kafkaslar' ı, Ortadoğu'yu, Orta Asya'yı aralarında adeta pay etmiş ve kıskıvrak sarmalamışlar, kıpırdayamıyoruz.

Hele Türkiye'ye karşı. Tam bir kuşatma uyguluyorlar.

Neden mi?

Çünkü Türkiye mazlumlardan yana, çünkü Türkiye mazlumların çekim alanında, etrafına mazlumları topluyor. 

Türkiye'nin sınırlarından içeriye mazlumlar elini kolunu sallayarak girip zalimlerden korunmaya çalışıyorlar. Zalimlerse bu yüzden kuduruyor, Türkiye'nin, mazlumları sahiplenmesini istemiyor. Çünkü sahipsiz mazlumu daha kolay eziyor, sömürüyorlar. Türkiye'ye saldıran zalimlerin başında ABD geliyor.

ABD artık neredeyse, Türkiye'ye karşı saldırılarını  açıkça ilan edecek hale geldi. Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki bir Türkiye'yi başta ABD olmak üzere zalimler istemiyor. 

Recep Tayyip Erdoğan'a diz çöktürmedi, diğerleri gibi önünde el pençe divan durduramadı, Ortadoğu'da emirlerini uygulattıramadı Erdoğan'a diğerleri gibi. 

Zalimler, müstekbirler, tağutçular mazlumdan ve Hak'tan yana olanları sevmediler hiçbir zaman. Üstat da Hak'tan, hakikatten yana olduğu için yıllarca zindanlarda yatırdılar. Üstadın diz çökmesini, kendileri gibi düşünmesini, kendileri gibi hakikate karşı savaşmasını istediler ama o üstat idi, o Necip Fazıl Kısakürek’ti, asla zalimlerin safında olmadı. Bütün bir ömrünü müstekbirlerle savaşa adadı. 

Kimi kez beynini duvardan duvara vurdu, kimi kez, durun kalabalıklar diyerek haykırdı, kimi zindanlardan Mehmet'e mektuplar yazdı, kimi kez Sakarya kıyılarından Tuna'ya, Nil'e ağıtlar söyledi ve nihayet;  "...Bu gençliği karşımda görüyorum. Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrim baz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındıydım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allah'a hamdolsun etme makamındayım. 

Genç adam! 

Bundan böyle senden beklediğim, manevi babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dava taşını da gediğine koymandır. 

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! Ey kahpe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! 

Allah'ın selamı üzerine olsun " 

Necip Fazıl Üstadın bu haykırışı karşılık buldu ve o genç adam, o genç adamlar yola çıktı. 

Yorumlar1

  • şahin Asıldaşer 7 yıl önce Şikayet Et
    değerli yazarımıza aynen katılıyorum .teşekkür ederim.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat