Kurban Olmak

  • GİRİŞ22.08.2018 08:45
  • GÜNCELLEME24.08.2018 07:45

Dünyanın bütün dağlarını terazinin bir kefesine, diğer kefesine de elmas, altın, inci ve mücevherler koyup tartsak sonra, bu kıymetli eşyaların hepsini verip dün öğlen saatlerinde geçen bir saniyeyi satın almak istesek, alabilir miyiz?

Alamayız.

 

 

Geçirdiğimiz her saniye bunca kıymetli ise, geçirmekte olduğumuz saniyeler daha az mı kıymetli?

Onlar da aynı kıymette ama değerlendirebilene ne mutlu.

Bir saniyesini bile dünyanın bütün servetini vererek geri alamayacağımız nice saniyeler akıp gidiyor hayatımızdan.

Bayramlar da öyle.

Bundan kısa bir süre önce Ramazan Bayramı’nı yaşadık, dün de Kurban Bayramının ilk günü kayıp gitti ellerimizin arasından, bugün de geçecek.

Geçecek de, aceba bizler o günlere, o anlara yeteri kadar değer katabiliyor muyuz?

Behçet Kemal’in söylediği gibi:

“ Demişler ki âşık Ömer avare

Akıl darmadağın, kalp pare pare

Âşıkım, ustayım ama ne çare

Sana layık şiir yazamıyorum “

Biz de, kıymeti ölçülemez zamana layık olan hayatı yaşayamıyoruz.

Ayaklarımızın ucundan, parmaklarımızın arasından geçip gitti nice bayramlar...

Hangi Bayramda kaç yetimi giyindirip gözlerindeki mutluluk parıltılarının, saniyelerimize yansıyan huzurunu yaşadık?

Kaç Kurban Bayramı yoksul semtlere dalıp, sırtımızda kurban etleri ile, Yasin Börü gibi Şehit olmayı göze aldık?

Hangi Kurban Bayramında yıkık dökük gecekondusunda bekleyen, garip ve kimsesiz bir yaşlının kapısını çalıp, elini öpüp, evine et bıraktık?

Bayramda Kurban kesebilen hemen herkes zaten, gidip kasaptan etini de alabilen kimsedir.

Peki, ya Kurban kesenler, kesemeyenlerin hepsine ulaşıp onların sevinç ve mutluluğunu paylaşabildik mi?

Yoksa dost, akran, ahbap, yaren oturup kavurmaları yeyip, geriye kalan etleri de buzluklara mı doldurduk?

Zaman akıp gidiyor.

Üstad Necip Fazıl diyor ya:

“Kulak verin ki zaman, tahtayı kemiriyor/ Tavan aralarında, tavan aralarında “ Zaman tahtayı kemirdiği gibi, bizim de ömrümüzü kemiriyor.

Zamanı, Bayramları saniye saniye huzura, sevince, mutluluğa, paylaşmanın saadetine dönüştürenlere ne mutlu..!

Eğer bunu beceremezsek, Cahit Sıtkının dediği olur:

“Geldi çattı en son ölmek.

Ne bir yemiş, ne bir çiçek;

Yanıyor güneşte petek;

Bütün bal arıda kaldı. “

Hepimiz kendi hayatımızı biraz zahmetle, biraz zorlayarak istediğimiz gibi yönetebiliriz.

Biraz emek vermekten dolayı hiçbir şey kaybetmeyiz tersine, kazanırız; ve bütün balı arıda bırakıp gitmeyiz şu faniden.

Yani Yunus’un dediği gibi olur:

“Yunus ne hoş demişsin bal u şeker yemişsin/ Ballar balını buldum kovanım yağma olsun”

Bal mı, kovan mı?

Biz insan oğlu aslında bal sanıp kovana saldırıyoruz çoğu kez.

Halbu ki bal kovanın içinde.

Biraz gayret, biraz alın teri ile kovanı yani dünyayı sıyırıp atıp, bala ulaşabiliriz.

Vakit çok kıymetli, bayramlar çok kıymetli.

Bilenlere, değerlendirenlere ne mutlu.

Malı, parayı, eşyayı, makamı, şöhreti, hızı, hazzı, şehveti, alkışı...yani dünyayı çok kutsadık, çok değerlendirdik, çok.

Halbu ki bunların hepsi ömrümüzden geçen tek bir saniyenin bile karşılığı kadar para etmiyor.

Cahit Zarifoğlu ağabeyinin dediği gibi:

“Burası dünya, ne çok kıymetlendirdik oysa bir tarla idi, ekip biçip gidecektik.”

Öyle yapmıyor, yapamıyoruz işte.

Onu, olduğundan daha fazla önemsiyor, daha fazla kıymet veriyoruz.

Ne diyor Yahya Kemal:

“Değmez Kemal uyanmağa ikbal-i ömr içün

Varsın bu uykudan dil-i bîtab uyanmasın”

Değmiyor gerçekten.

Tanpınar da dünyayı biraz allayıp pulluyor ama sonuçta adının bile anılmayacağını biliyor:

“ Selam olsun bizden güzel dünyaya

Bahçelerde hala güller açar mı?

Selam olsun sonsuz güneşe, aya

Işıklar, gölgeler suda oynar mı?

.....

Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan

Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan

Dönmeyen gemiler olduk açıktan

Adımızı soran, arayan var mı?”

Bir gün biz de çekip gideceğiz ve bayramları, dostlarımızı, sevenlerimizi, sevdiklerimizi, dünyayı ve tüm içindekileri burada bırakarak gideceğiz.

Adımızı soran olur mu, bilemem.

Ama, zamanı geri döndürmek mümkün değil, bunu hepimiz biliyoruz.

Vakit çok kıymetli.

Dünyayı ve bütün içindekileri versek, geçmiş olan bir saniyemizi bile geri getiremiyoruz.

Vaktinin her anını kıymetlendirip içinden Yunusleyin bal çıkarabilenlere ne mutlu.

Hiç tereddüt etmeden hayatın sahibi için İsmailleyin bıçağa boynunu uzatanlara ne mutlu.

Ve ne mutlu, vakti var edene vakitler verip; el bağlayıp, kıyam durup, secde edenlere ve Kurban olmaya adanmış ömürlere.

İşte o zaman; vaktin sahibi de bayramlarımızda bizimle birlikte olur, vakitlerimiz, bayramlarımız kıymetli, kutlu ve mübarek olur.

Alvarlı Efe’nin dediği gibi:

“Can bula cânânını

Bayram o bayram ola

Kul bula Sultanını

Bayram o bayram ola...”

Sultan’a adadığınız Kurbanların makbul, Bayramınızın mübarek olmasını diliyorum.

 

 

 

Ferman Karaçam - Haber

 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

 

Yorumlar1

  • son osmanlı 5 yıl önce Şikayet Et
    Çok güzel bir yazı üstad, eline sağlık.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat