Önce, elbette ki kamu güvenliği!

Güvenliğin; özellikle de kamu güvenliğinin olmadığı yerde, hangi özgürlük, hayat alanı bulabilir?!.

  • GİRİŞ26.10.2014 09:35
  • GÜNCELLEME26.10.2014 19:36

Meclis’in gündeminde, malum, güvenlikle ilgili yasalar var. Her zaman olduğu gibi, bugün de aynı çizgiyi inatla sürdüren ‘sorumsuz’ muhalefet, hep bir ağızdan yeri göğü inletiyor ve; ‘istemezük!’ tavrı sergiliyor.

Neymiş; bu denli yasalar özgürlükleri gideriyormuş! Hatta, bazı aymazlar, daha da ileri giderek; bu yasalarla ‘polis devleti’ne kapı aralanıyormuş! Delinin zoruna bakın ki; güvenliği, özgürlüklerin önünde bir engel görebiliyor!

Yahu! Güvenliğin; özellikle de kamu güvenliğinin olmadığı yerde, hangi özgürlük, hayat alanı bulabilir?! Aynı soru; hemen her platformda Başbakan Davutoğlu’na soruldu. Başbakan ‘çıkarmakta olduğumuz yasalarda, polisin yetki ve sorumluluklarını yeniden belirliyoruz. Bunları belirlerken; AB ülkelerinde polisin yetki ve sorumlulukları ne ise, bizde de o olacak’ diyor.

Türkiye’miz çok netameli ve tarihî bir süreçten geçiyor. Hükümet, çok iyi niyetlerle ve çok ağır riskleri göğüsleyerek; milletçe bağrımızda açılmış bir yarayı iyileştirmek için, yoğun gayretlerle ‘çözüm süreci’ni başlattı ve; her şeye rağmen, sabırla ve azimle devam ettiriyor.

Bakınız; bu ayın başlarında (2-3 Ekim 2014), taraflar arasında (Hükümet-HDP-İmralı-Kandil) yeni bir mutabakata varıldı ve karşılıklı sözler verildi. Hükümet, zaten; bu çerçevede iyi niyetini göstermiş ve çözüm süreci ile ilgili yasaları TBMM’den çıkarmıştı. Diğer taraflar da; kesinlikle terör eylemi yapmayacaklarına, yaptırmayacaklarına dair söz verdiler.

İşte, ne olduysa, bu arada oldu; TÜRK-KÜRT kardeşliğini istemeyen mahut güçler devreye girerek; karşı tarafı (HDP-İmralı-Kandil) ikna ve iğfal ederek, kendilerini oyunbozanlığa sürüklediler. Öyle ki; verdikleri sözden, daha iki-üç gün geçmeden; hükümeti tuzağa düşürürcesine, insanları sokağa davet ettiler. Hem de; ‘her yer Kobani!’ diyerek. Bu, resmen ve alenen kalkışma daveti idi.

Belli ki olay, organize idi. Zira, yakılacak, yıkılacak ve tahrip edilecek yerler, daha önceden belirlenmişti. Allah’dan, Kürt halkı, bu uğursuz sese kulak vermedi ve sahada yalnızca 14-15 yaşlarındaki çocuklar yer aldı; bir de Kobani’den kadın kılığında gelen ithal teröristler! Çocuk yaşlardaki bu insanların ve insan demeye bin şahit, ithal canavar sürülerinin sergilediği vahşeti ise; değil insanın, hiçbir yabani hayvanın bile sergileyemediği görüldü!

Yine belli ki, hedef; TÜRK-KÜRT kardeşliğini yok etmek, yani ‘çözüm süreci’ni bitirmektir.

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat