ADI AYLİN! ŞU VEKİL OLAN…

Ayşe Kulin’in aynı adlı romanını okumadım açıkçası.

  • GİRİŞ20.09.2014 11:55
  • GÜNCELLEME20.09.2014 11:55

Romanın konu özetine baktığımda kahramanı Aylin Devrimel ile CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka arasındaki tek benzerliğin isim olduğu anlaşılıyor. Belki geçen yüzyılda kalan Kemalist devrimlerin ateşli savunucusu olarak Devrimel soyadı ile kendi arasında bir rabıta kurmuş olabilir.
Allah hiçbir siyasetçiyi onun durumuna düşürmesin.
“Ankara’nın suyu ishal yapıyor” diye kopardığı velvele hakikaten şirretlik mertebesine yükselecek denli gürültücüydü. Ortalığı inletti. CHP de bunu ciddiye alıp kampanyaya katıldı. Melih Gökçek basın toplantısıyla açıklama yaptı ama faydasız.
Ama tuttuğunu koparan Melih Gökçek söylenenleri ihbar kabul ederek ASKİ ekiplerini CHP’li vekilin yaşadığı siteye gönderdi. Yapılan incelemede ortaya çıkan gerçekler Aylin hanımın suratına tokat gibi çarptı:
1-Aylin Nazlıaka’nın oturduğu site kaçak kuyu suyu kullanıyordu. Böylece ödedikleri su faturası yüzde 60 daha ucuza geliyordu.
2-Sitenin su tesisatlarında yapılan incelemede ayrıca şehir suyu şebekesinden kaçak boru döşendiği de ortaya çıktı.
3-Aylin Nazlıaka ekiplerin geleceğini öğrenince alelacele temizletmişti ama su depoları pislik içindeydi.
4-En mühimi de bu kuyu suyu klorlanmıyordu.
Melih Gökçek haklı olarak ortadaki kepazeliği tespit ettirip kamuoyuna açıkladı ve klorsuz kuyu suyunu içip içip hasta olan Aylin Nazlıaka’nın “Ankara ishal” diye olay çıkarttığını ispat etmiş oldu.
Hani, onun rezil olması bir şey değil, kendisine inanıp ortaya atılanlar dımdızlak kaldı.
Aylin Nazlıaka şık giyinmesiyle ün yapan bir siyasetçi. Aslında bana göre bir hayli koket. Sadece pahalı kıyafetlerle bu izlenimi veriyor. Ama Allahı var temiz görünen bir kadın.
Oysa ortaya çıkan pislik içindeki su deposu, ucuz diye klorsuz kuyu suyu kullanması, binbir çabayla, âdeta yırtınarak CHP taraftarları nezdinde inşa ettiği imajı yerle bir etti.
Aylin Nazlıaka şimdi insanların gözünde evinin içindeki çöpü halının altına saklayan frapan kadınlardan farksız.
Üzgünüm ama durum bu...
DİN DERSLERİ VE AİHM KARARI
Baştan söyleyeyim.
Devlet okullarında duayı, namaz kılmayı öğreten, dinî akidelerin nasıl yerine getirileceğini, kısaca İslamiyeti anlatan din dersleri olmalı.
Keza Hıristiyanlığı, Museviliği ya da Aleviliği anlatan din dersleri de olmalı.
Çünkü ailelerin, çocuklarına kendini ait hissettiği dini öğretmek istemesi çok doğal.
Ama Müslüman, Hıristiyan, Musevi ya da Alevi Müslüman olup da çocuklarına din dersi aldırmak istemeyen ailelere de demokrasinin şaşmaz prensipleri gereğince saygı duyulmalı.
İşte bu yüzden, bu derslerin hiçbiri zorunlu olmamalı.
Dediğim gibi sadece seçmeli.
Bir önemli husus daha var.
Gerçi benzeri var ama yeniden ele alınarak, tüm dinleri, inanışları tarihsel kökenleriyle, felsefesiyle, inanç sistemleriyle birlikte anlatan “Din kültürü ve tarihi” adlı bir ders daha yer almalı müfredatta ve zorunlu tutulmalı.
Sistem bu şekilde düzenlenirse AİHM’yle ilgili bir problem kalmayacaktır kanısındayım...
PROVOKATİF “ANADİL” EĞİTİMİ VE BÜROKRASİ
Bir Çerkes olarak özel okullarda anadil eğitimi yapılmasına imkân tanıyan demokratikleşme paketinden çok memnunum.
Ama kalkıp da sağlıkla ilgili ya da teknik hiçbir şartı yerine getirmeden bir binanın kapısına “okul” tabelası asılarak da okul kurulamayacağı bilinmeli. Sır değil, okul açmanın da bir yasal prosedürü var. Yerine getir aç okulunu.
Bu yüzden kimi Kürt grupların okul açma eylemi, açıkça anadil eğitimini itibarsızlaştırmaya yönelik bir provokasyon.
Gelgelelim anadilde eğitim veren bir okul açılmak istendiğinde de ipe un serilmemeli. Bürokratik oligarşinin bitmek bilmeyen ihtirasının demokratikleşmeye darbe vurduğunu geçmişte çok gördük.
YARGITAY’A TAŞ
Yargıtay Ceza Genel Kurulu göstericilerin polise taş atmasını “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” olarak kabul etti...
Polisin kafasına taşı at, düşünce ve kanaatini ortaya koy. Özgürsün.
Güzel.

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat